05 Ağu 2006 11:48 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:46

RANA ELİK BUGÜN'DE

Bir süre önce dayak ve kaçırma iddiaları nedeniyle sıkıntılı günler geçiren bir dönemin ünlü spikeri Rana Elik, BUGÜN gazetesinde köşe yazmaya başladı.Elik "Özel hayatımdaki çalkantılı günler geride kaldı" diye yazdı.

Boşanmak üzere mahkemeye başvurduğu eşi Mehmet Doran´ın kendisini dövüp, oğlu Alp Can´ı da Almanya´ya kaçırdığı iddialarını gündeme taşıyan ve bu nedenle bir hayli sıkıntılı günler yaşayan Rana Elik BUGÜN Gazetesi´ne transfer oldu. "Üçüncü Göz" isimli köşesinde BUGÜN okurlarına "merhaba" dedi.


Merhaba... Merhaba... Merhaba...

Üç kere merhaba.. İlk merhaba gazeteme... İkinci merhaba siz okurlarımıza... Üçüncü merhaba da kendime... Bu son merhaba uzun bir aradan sonra yeniden kalemi eline alan gazeteci Rana Elik'e anne Rana Elik'ten. Ben de hemen hemen her iş kadını gibi bir okun "annelik" diğerinin "kariyeri" gösterdiği önemli kavşağa girdim. İçimdeki sesin "Kariyer... Kariyer... Kariyer..." diye haykırdığı bir anda çoook derinlerden hızla yükselerek gelen annelik duygusu, kariyere galebe çaldı ve yuva kurup anne oldum. Ne spikerlik, ne gazetecilik, ne şan, ne şöhret... Varsa yoksa annelik. Ve gel zaman git zaman beklenmeyen, hesaplanamayan mini bir yol kazası. Sonrasını sizler de yakın zamanda medyadan takip ettiniz. Ama artık özel hayatımdaki çalkantılı günler geride kaldı ve ben o günlere (.) koydum. Artık noktadan sonrası başlıyor. Yani yeni bir cümle; yani yeni bir yaşam. Artık benim için dün yok BUGÜN var. Hem anneyim hem de gazetem sayesinde gazeteciyim. Yıllar sonra yazmaya başlamak inanılmaz heyecanları da beraberinde getirdi. Siz bu yazıyı okurken bir çift göz (fotoğrafım) köşeden sizi izliyor. Köşem için fotoğraf çektirirken yaşadığım heyecanı aslında yıllardır yaşamadığımı da fark ettim. Teşbihte hata olmasın ama görücüye çıkmış bir genç kız nasıl heyecanlanıyorsa, bir bilim adamı yeni bir şey keşfettiğinde hangi duygular içindeyse veya yeni doğum yapan bir anne çocuğunu ilk eline aldığında neler yaşıyorsa, sanıyorum ben de aynı duyguları yaşadım. Aklımda tek bir şey vardı: Siz okurlarımın karşısına en güzel resimle çıkmak. Çünkü biliyorum ki artık ben sizlerin hafızalarına bu fotoğraf ile kazınacağım. Heyecan... Heyecan... Heyecan... Teşekkürler bu heyecanı yaşatanlara.Hayatın içinde ne varsa bu köşede de onlar olacak. Gazete yönetimi "dilediğiniz konuda, dilediğiniz gibi yazabilirsiniz" dediği zaman köşemin çevresinde benim düşünce dünyamı sınırlayan duvarların olmayacağını gördüm. Sorumluluğumun farkındayım. Ve bir not daha. "Merhaba" yazısının temeli Star Televizyonu'nda uzun yıllar yöneticilik yapan Cem Şaşmaz'ın cenazesi sırasında atıldı. Yani ben bir yanda yeni görevimin doğum sancısını çekerken diğer yanda ölümün soğukluğu, üzüntüsü... Cami avlusunda geçmişe, anılara yolculuk yaparken diğer yandan "merhaba" yazısının ilk satırları da belirlenmeye başladı. Gözümün önünde "Matrix" filminin ünlü sahnelerinden biri canlandı. Hani o yeşil bilgisayar ekranında milyonlarca harf ve rakamın aşağıya doğru aktığı ve bir araya gelerek bir mana ifade ettiği sahne. Anı ve düşünce kırıntıları, tabuta bakarken ruhumun içinde şekillenmeye başladı. Yaşam da bizim için ölüm de... Önemli olan nasıl yaşadığımız ve arkamızda bıraktıklarımız. Cumartesi günü daha keyifli yazmak isterdim ama bugün bir merhaba yazısı oldu bir dahaki sefere...