28 Kas 2010 17:01 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:50

RADİKAL'İN HANGİ YAZARI KAMYONCULARIN ARASINA GİRİP SORUNLARINI YAZDI?

Radikal'in bu haftaki sokak yazarlarından birinin durağı bu kez Zeytinburnu Nakliye Ambarı oldu!

Türk şoförü en asil duygunun insanıdır!

Mustafa Kemal’in şoförler içinsözü...
Sabahattin Ali niye kamyon aldı?
Kamyonculara dair hatalı kanılar...
Sırrı Süreyya,
Nakliye Ambarları’nı gezdi, gördü, yazdı

Bu ahalinin elinde telef olmayan hiçbir olgu, kurum ve şahıs kalmamıştır.
Koca bir tarihi 82 yaşındaki Baltacı’nın hormonlarına bağlayıp özetlemek sadece bize mahsustur. Halen “Almanlar yenilince biz de yenilmiş” sayarız kendimizi.
Ulu Önderimiz de bu furyanın mağdurlarındandır. Bir yabancı, bizdeki ‘milli’ kaynaklardan Atatürk’ü öğrenmeye çalışsa, bir kurucu lider değil de meslek gruplarına özlü söz söyleme erbabı sanabilir.

‘İsmet saat kaç?
M. Kemal Atatürk’
Şükrü Erbaş, rahmetli Ulus Baker’le Atamız’ın özlü sözleri üzre laflarken, Baker, Polatlı kışlasına yazılan ve atamıza atfedilen lafı nakleder: “Ben böyle Topçu görmedim!”
Bu özlü söz daha sonra “Ben böyle Topçu nadiren gördüm” şeklinde revizyona uğramış. Bu anıyı okuduğum internet sitesinde daha vahim bir meslek hislenmesi vardı. Üstelik bugüne kadar okuduklarımı unutturucak şaheserlikte. Bir saat tamircisi, şu sözü dükkânına asmış. “İsmet saat kaç? M. Kemal Atatürk”
Soranlara da atamızın son sözleri diyormuş. “Türk şoförü en asil duygunun insanıdır” lafı da böyle bir tevatür olsa gerek.
Dünya durdukça başımızda durup bize fırça atasıca Selahattin Duman Ağabeyim, 1940’lı yıllarda, İstanbul’da hepi topu 200 otomobil olduğu ve bunun yarısının da rahmetli dedesine ait olduğunu anlatır. Ona göre atamız, şoför esnafının hatırını hoş etmek için böyle söyleyip savuşturmuştur asil duygu insanı şoförleri. Selahattin Duman demişken gazetedeki amirlerimize bir iyilik yapmak istiyorum.

Bakın, Selahattin Duman vukuatsız kabadayılardan değildir. Vurdu muydu öldürür, benden söylemesi. Madem Yıldırım Türker’in yazılarını bulamıyormuş, açın kendisine bir telefon, yazının yerini söyleyin. Yılların gazetecisi Ertuğrul Mavioğlu’nu da bu kez İmralı’ya gönderin, haberi de battal etmeyin. ‘Cücük’ meselesiyle gerisini ben hallederim, dursun bu kan davası! Meslekteki yegâne idolümü kızdırmayalım. Müsterih ol, izindeyim Selahattin Abi!
Unutmayalım ki “Basın hürriyetinden doğan mahzurların yegâne izale vasıtası gene basın hürriyetidir.” Türk gazetecileri de az asil duyguların insanı değildir hani…

Kamyoncu şair Sabahattin Ali
İşte yüreğimde bu duygular, dilimde ‘Kamyonlar kavun taşır - Ben hep seni düşünürdüm’ şiirinin Yaşar Kurt bestesi, düştüm Zeytinburnu Nakliye Ambarı’nın yollarına... Foto Muhabiri arkadaşım Mine Tuduk gördüklerinden dolayı ‘asil duygular’ içinde beni bekliyordu. Kendisine atamızın “Efendiler, fotoğraf ve sinemaya muhakkak surette ehemmiyet veriniz!” lafını uydurdum. Biraz yatıştı, çalışmaya başladık.
Türk edebiyatının en büyük ustalarından Sabahattin Ali’nin kırk yıla sığdırdığı ve devlet eliyle son bulan ömrünün son günlerinde kamyonculuk yaptığını bilir misiniz? Vebali söyleyenlerin boynuna, Konya’da öğretmenlik yaparken Cemal Kutay tarafından, “Gazi’ye hakaret eden bir şiiri, dost meclisinde birden çok kez okumuştur” denilerek ihbar edilmiş ve tutuklanarak hüküm giymiştir.

‘Leylim ley’, ‘Aldırma gönül aldırma’, ‘Melankoli’, ‘Benim meskenim dağlardır’ gibi şarkı olmuş şiirlerini bilirsiniz. Set emekçilerini, ağır maden işçileri şartlarında çalışmaya mahkûm eden anlayış loğ taşı gibi dururken, yapımcılığa heves eden devletimiz sayesinde ‘Kürk mantolu Madonna’ eserini de duymuşsunuzdur. Yetkililerin okuduğundan şüpheliyim. İçinde ekşın, dıkşın yoktur. Çıksa çıksa eski dönem Fransız filmleri tadında bir film çıkar. Ama biz bunu Mahsun’a çektireceğiz derseniz ona bir şey diyemem. İşte o zaman ‘Deneysel Film Festivalleri’ için enteresan olabilecek ve yıllarca konuşulabilecek bir şey çıkabilir.

Lafı dağıttık. Siz esas Sabahattin Ali’nin öykülerini okuyun. Yol ve yolcular üzerine çok çarpıcı şeyler göreceksiniz. Dönemin iktidarı, şairi ekmeksiz bıraktığında Adalet Cimcoz ve diğer arkadaşları kefil olmuşlar ve eski bir kamyona ortak olmasını; evine oradan ekmek götürmesini sağlamışlardır. Son ölüm yolculuğuna çıktığı kamyon da muhtemelen aha işte o kamyondur.

‘Kamyon çeker 10-20 ton, gönlüm çeker Paris Hilton
’Kendisi de şairin hası olan Metin Üstündağ, kamyonların arkasına yazılan dizeleri derleyecek bir yarışma düzenledi. Sonra bu kamyon arkası yazılar kitaplaştırıldı. Artık Sabahattin Ali kalibresinde şair-kamyoncu olmadığından birinciliği yukarıdaki Paris Hilton’lu dize kazandı.
Ülkemizde arkasında yazılarla dolaşmayan kamyon yok gibidir. Modern zamanların getirdiği şirket filolarına ait kamyonlarda bile yazı vardır. Hatalıysam şu numarayı arayın diye oksimoron cümleler eklenmiştir, kamyon arkası repertuarına.

Yaklaşık bir hesapla 800 bin kamyon dolaşmaktadır yollarımızda ve bu rakam AB ortalamasının bir hayli üzerindedir. Trenden koministlik sezen öküz feraseti, ülkemizi duble cehenneme çeviren taşıt enflasyonuna mahkûm etmiştir.

Katil kamyoncu
Kapitalizmin tanrısı para, imanı yoksullaştırmadır. Kamyoncu garibanlar da bu yoksullaştırmadan paylarına düşeni almaya başladılar. Nakliye belgesi alma zorunluluğu, bu yoksullaştırmanın en zalim uygulamalarından birisi oldu. Şöyle ki, bir kamyoncu ‘belge’ alabilmek için asgari 25 ton taşıma kapasitesine sahip olmak zorunda. Bu da asgari iki kamyon demek. Birini bile zor çeviren kamyoncular, ikinciyi alamayınca mal sahibiyken işçi olmaya başladılar. Kamyonlar ya satıldı ya da üç otuz paraya ‘kargo’ şirketlerine kiralandı. Bir kamyon şoförü ayda 650 liraya çalışmaktadır. Mal sahibiyse eğer, 1000 km’lik bir yola ortalama 1000 TL’ye gitmektedir. Mazotu kaçak alırsa, vergiyi-stopajı ödemezse, yemeğini kendisi pişirirse, eline kalacak olan en fazla 125 TL’dir.
Bu çarka giren kamyoncu gece gündüz uykusuz, yorgun direksiyon sallar. Bir kaza olunca da sisteme bakmayı akıl edemeyen, soyutlama yeteneği olarak da kabız olan medyamız kamyoncuyu ‘katil’ ilan ederek rahatlar.

Bir başka pazar günü yazısı için kamyonla yollara düşmek ve Nakliye Ambarı’ndan başlamak üzere öykülerini anlatmak için sözleştik kamyoncularla.
Gazeteye dönerken dilimde Cahit Kulebi şiirinin son dizeleri vardı.
‘Kamyonlar yine kavun taşır – İçimdeki şarkı bitti...’

Sırrı Süreyya Önder / Radikal