RADİKAL YAZARI O İSİMLERİ YAZDI;İŞTE 'DEVLETİ ZORA SOKAN' GAZETECİLER!
Pınar Ögünç, KCK 'Basın Komitesi' üyeliği ve yöneticiliği suçlamasıyla yargılanan gazetecilerin ilk duruşması öncesinde o gazetecileri yazdı.
İşte ’Devleti zora sokan’ gazeteciler başlıklı o
yazıdan çarpıcı bir bölüm:
"2011 bitmek üzereydi; özel yetkili mahkeme kararıyla Kürt basınına
yapılan operasyonun üzerinden birkaç gün geçmişti. Daha sonra 36’sı
tutuklanacak 44 gazeteci henüz gözaltındaydı. Ege Üniversitesi
İletişim Fakültesi İletişim Çalışmaları Topluluğu’ndan arkadaşların
davetiyle buluşmuş, girmeye namzet oldukları sektörün ahvalinden
konuşuyorduk.
Bir öğrenci dedi ki "Benim iş bulma derdim yok neyse ki..." Hayır,
babası medya patronu değildi. "Ben Kürdüm. Anaakım medyada çalışmak
istemiyorum. Muhalif Kürt basınında da sürekli gazeteciler içeri
alındığından sirkülasyon oluyor, sağ olsunlar gençlere yer
açıyorlar böyle" demişti gülerek.
O genç erkek hakikati abartarak ironi yapmıyordu; hakikatin ta
kendisi bu ironiyi haizdi. Birinin logosunda, ekserisinin ruhunda
’Türkiye Türklerindir’ yazan anaakım medyada iş bulamadığından
değil, tercih ettiği için Kürt basınında çalışacaktı. Daha az
maaşla daha çok koşturmak demekti bu. Kadro darlığından belki iki
yılda editör, dört yılda müdür olacak, erken sırtladığı
mesuliyetler yüzünden başka türlü büyüyecek, misal anaakımda
çalışan muhabir yaşıtlarıyla bir araya gelse lafları tez
tükenecekti. Böyle gülerek şakasını yapacak ama başına ne
gelebileceğinin de farkında olacaktı. 90’larda Kürt köylerini
aslında kimin yaktığını yazmanın neye mal olduğunu bildiği gibi,
2000’lerde bir gazeteciden ne kadar kolay ’terörist’
çıkarılabileceğini de bilecekti.
Kim bunlar?
Birkaçının ismini daha çok duyduk,
tutuklu olanların hepsini analım: Dicle Haber Ajansı’ndan (DİHA)
Oktay Candemir, Fatma Koçak, Kenan Kırkaya, Çağdaş Kaplan, Ertuğ
Bozkurt, Sadık Topoloğlu, Semiha Alankuş, Nilgün Yıldız, Mazlum
Özdemir, Pervin Yerlikaya, Ramazan Pekgöz, Zuhal Tekiner, Ömer
Çelik. Özgür Gündem’den Turabi Kişin, Hüseyin Deniz, Dilek Demiral,
Nevin Erdenur, Nurettin Fırat, Ayşe Oymaz, Yüksel Genç, Sibel
Güler, Ziya Çiçekçi, Davut Uçar. Demokratik Modernite’den
Selahattin Aslan, Saffet Orman, Nahide Ermiş, Ömer Çiftçi. Azadiya
Welat’tan M. Emin Yıldırım. Fırat Dağıtım’dan Çiğdem Aslan, Haydar
Tekin, Şeyhmus Fidan, Cihat Ablay, İrfan Bilgi. Fırat Haber Ajansı
(ANF) ve Birgün’den Zeynep Kuray, ANF’den İsmail Yıldız. Vatan
gazetesinden Çağdaş Ulus.
’KCK Basın Komitesi’ operasyonuyla örgüt üyeliği ve
yöneticiliğinden yargılanan bu gazetecilerin ilk duruşması 10
Eylül’de. 800 sayfalık iddianameden, gayriihtiyari gülünç kimi suç
delillerini sıralasam, değil bu köşe gazete dolar.
’Şifreyi anlamadık’
Sayfalar dolusu telefon dökümlerinden yapılan niyet (örgüt)
okumalarına, o niyet bile yaratılamayınca "Örgütsel gizlilik içinde
yapılmış herhalde. O yüzden anlamıyoruz şifreyi" minvalli
çıkarımlar.. Nerede yasal sınır olan üç ay, dört yıldır dinlenenler
mevcut.
Nihayetinde inilen yer Almanya mı, İspanya mı bakılmadan her
yurtdışına çıkışı Irak’ta bir örgütsel toplantıya bağlamalar...
Eski tarihli davaların, sonunda beraat kararı çıktığı, hatta
AİHM’de Türkiye’yi mahkûm ettirdiği söylenmeden anılması... Misal
ev işçileriyle Van depremiyle ilgili kimi haberlerin ’devleti zora
sokacak’ nitelikte bulunması... Devleti zora sokmak nedir?
"Benim yüreğim yandı, Türk analarınınki yanmasın" diyen gerilla
annesiyle ilgili haber yüzünden muhabirinin örgüt lehine sonuç
çıkaracak haber yapmakla suçlanabilmesi... Editörün muhabirine "Şu
habere git" deyişinden örgüt hiyerarşisi çıkarılabilmesi... Aynı
yayında çalışanların birbirlerinin numaralarını telefonlarına
kaydetmiş olmalarıyla ulaşılan ’büyük’ bağlar... Bir eylemde
fotoğraf çekerken ’yakalanan’, ev aramalarında yemek tariflerine el
konan, aslında gazetecilikle suçlanan gazeteciler... Diğer davaları
da katarsanız 98 Kürt gazeteci cezaevinde.
Zaten bu işe girerken başlarına geleceği biliyorlardı, onlara
müstahak mı yani? Bu günlerde demokrasi yahut barış diye bir
cümleye başlamanın yolu Kürt basınına, muhalif medyaya uygulanan
baskıya topluca itiraz etmekten geçiyor. Yoksa hepimiz zora
gireriz.