14 Ağu 2012 13:59 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:01

'RADİKAL ALAMETİFARİKASINI KAYBETTİ'

Radikal 2'den Radikal'e transfer olan Ahmet İnsel köşesinde Yıldırım Türker için bakın neler yazdı

Radikal gazetesinin Radikal2’den transfer ettiği yazarı Ahmet İnsel, köşesinde dün gazeteden istifa eden Yıldırım Türker için ’Radikal alameti farikasını kaybetti’ yazdı.

İnsel, Başbakan Erdoğan’ın olan bitende payı olduğunu ima eden yazısında "Medyadaki temizliğin boyutları, 12 Eylül sonrasında ve 28 Şubat dönemindeki yoğunluğa ulaştı." yazdı. İsim vermeden gazetesinin yayın yönetmeni Eyüp Can’ı yerden yere vurdu...

İşte o yazıdan çarpıcı bir bölüm:

MEDYADA KİM VARSA AZARLIYOR

Bugün Türkiye Başbakanı, işkenceci geçmişi sergilenen bir polisin terfi ettirilmesi, önemli bir göreve getirilmesini eleştiren kendi partisinden milletvekillerine bile bir nebze tahammül gösteremiyor. Hükümet ve kendisi aleyhinde olumsuz değerlendirmelerde bulunan medyada kim varsa, ona laf yetiştirmekten, azarlamaktan, ’kendine gelmesini talep etmekten’ kendini alamıyor.

İŞTEN ATILMASI GEREKENLERİ TEK TEK GÖSTERİYOR

İşten atılması gereken gazetecileri neredeyse tek tek gösteriyor. Telefonla yaptığı yasakçı müdahaleleri de marifetmiş gibi övünerek kendisi anlatıyor. Bu müdahalelerin bilinmesini istiyor. Çünkü mutlak iktidar sahibi olduğunu göstermek istiyor.

Bu bir güç ve iktidar sergileme şehveti. İktidarın maşalarının münafık sesleri susturmak için kullanılmasına sevecenlikle bakması bu nedenle şaşırtıcı değil. Akit gazetesinin daha önce bu sütunlarda nitelendirdiğimiz gazetecilik anlayışından rahatsız değil belli ki. Geçmişte olduğu gibi, onun da bu güç politikasında bir yeri var.

EN SON CENGİZ ÇANDAR’A YAPILANLAR GİBİ...

Politikasının tökezleyen konularında yaraya parmak basanların, onu eleştirenlerin, başka mümkün politikalar olduğunu hatırlatanların üzerine, en son Cengiz Çandar’a yapıldığı gibi, en aşağılık yöntemlerle saldırılmasını, kısık gözlerle ve donuk bir surat ifadesiyle izliyor. Bu toprakların bildik mütehakkim edasıdır bu.

Kendine sorsanız, "Ben mi emir verdim?" diye yanıtlayacaktır. Bu kirli işler maşasını gezilerine davet etmekten de imtina etmiyor.

MEDYADAKİ TEMİZLİĞİN BOYUTLARI 28 ŞUBAT’A ULAŞTI

İpe sapa gelmez iddialarla açılan davalar, tutuklamalar bu iktidarın güç gösterisinin bir yüzüdür. Diğer yüzünde ise zamanın ruhunu yakalamakta mahir patronlar ve yöneticiler tarafından dalga dalga gerçekleştirilen temizlik operasyonları var. Medyadaki temizliğin boyutları, 12 Eylül sonrasında ve 28 Şubat dönemindeki yoğunluğa ulaştı. Yeni mütehakkim eski mütehakkimlerin yolunda ustalığını icra ediyor.

RADİKAL ALAMETİ FARİKASINI KAYBETTİ

Otoriter rejimde pupa yelken yol alıyoruz. Ve bu rejimin insan figürlerini, dilini, jestlerini en ince detaylarını kaçırmadan resmeden, gördüğünü ve hissettiğini hem aklımıza hem kalbimize nakşeden bir kalem bu sefer yeni rejimin artarak boğucu olan atmosferinden nasibini aldı. Yıllardır aynı gazetenin sayfalarını paylaşmaktan onur duyduğum Yıldırım Türker, gazete yönetimiyle dünkü yazısı konusunda ortaya çıkan değerlendirme farkı üzerine Radikal’den ayrıldı. Radikal alametifarikasını kaybetti.

BU BİR RASLANTI DEĞİL

Bunun tam da bu medya temizliği döneminde olması elbette bir rastlantı değil. Başbakan’ın şahsen yarattığı, dalkavukların, ’hınk deyiciler’in beslediği atmosferin yarattığı alçak basıncın doğal sonuçlarını yaşıyoruz. Muktedirin gücünün sınırsız ve eleştiriye tahammülünün kısıtlı olduğu, iktidar hazzına her şeyi denetim altında tutmakla vardığı bu alçak basınç atmosferi, demokrasi açısından doğal afet niteliğindedir.