"PUSU KURANLARI,KALLEŞLİK EDENLERİ ORTAYA ÇIKARALIM!..HAZIR MISINIZ?" YAVUZ SEMERCİ'DEN ERTUĞRUL ÖZKÖK'E AÇIK MEKTUP!..
Bu cümleniz çok zoruma gitti. Sizin adınıza üzüldüm. Doğan'ı arkadan hançerlemek isteyenleri, pusu kuranları istedim ki şimdi tartışalım. İleriye bırakmayalım.
Hürriyet Gazetesi Yayın Yönetmenliği zor bir iş olsa gerek. Hem yazarlık, hem yöneticilik, hem patron yarısı olarak yıllarca sektörün tepesinde yer almak, elinizdeki kalem ve güç ile ülkenin kurumlarını dize getirmek, sözünüzü dinletmek, bazen sevmek, bazen dövmek yıpratıcı olsa gerek.
Onca yıl bu görevi sürdürdüğünüze göre bir hikmetiniz olmalı. Samimi olarak merak ediyorum.
Neden mi?
Bir basın imparatorluğunun en rütbeli komutanı olup, "bunca yaşanmışlığa rağmen" birileri size kalleşlik yapıyormuş, pusular kuruyormuş ya...
Böyle yazdınız ya..
O gün karar verdim size mektup yazmaya...
Çünkü temsil ettiğiniz medyanın dışında kalanlar yani bizler öyle pusulara şahit olduk öyle kalleşlikler gördük ki, tecrübelerimizden faydalanmalısın...
Reklam ve tiraj pastasındaki payını artırmak için kimlerin, rakiplerini haksız ve mesnetsiz şekilde karaladığını en iyi bizler biliriz.
İstiyorum ki ortaya çıkaralım pusu kuranları. Kalleşlik edenleri. Ama bunun için hepimizin vicdanını öçgür bırakması gerek.
Ertuğrul Bey;
Bir kez daha hatırlatayım ne yazdığınızı:
"Mesleki alanda yenemediğin, bırakın arayı kapatmayı, tam aksine açılmasını önleyemediğin bir rakibi kalleş yollardan, pusu kurarak, arkadan hançerleyerek halletmek mi? Mesleğimizin tarihi, ilerde bu kalleşlikler dönemini herhalde yazacak.
Bu cümleniz çok zoruma gitti. Sizin adınıza üzüldüm. Doğan'ı arkadan hançerlemek isteyenleri, pusu kuranları istedim ki şimdi tartışalım. İleriye bırakmayalım.
Ertuğrul bey,
Araya açmaktaki kastınız nedir?
Tiraj mı?
1994 yılında Aydın Doğan satın aldığında Hürriyet promosyonsuz 550 bin günlük tirajı olan bir gazeteydi. Tanıkları vardır, eski sahibi Erol Simavi 500 bin günlük tirajın üzerine çıkmayı istemezdi. Şimdi 15 kupona 51 kitap veren ve günlük 450 bin satan bir Hürriyet var.
20 yıl önceki tirajların altında kalmak arayı açmak değil herhalde. Yani başarılı yöneticisi ya da kalıcılığınız tirajlardan kaynaklanmıyor.
Peki rakiplerinizle arayı nerede açtınız? Veya soruya terse çevirelim, rakipleriniz hangi noktalarda geri kaldı? Ve niye kaldı?
Öyle tahrik edici bir üslup kullandınız ki, soru sormaktan kendimi alıkoyamıyorum.
Mesela şu son vergi meselesi.
Devletin resmi raporları geçmişte bizzat size, birilerine hırsız, hortumcu demek için yetiyordu. Ortada bir vergi raporu var ve hiç kimse size vergi kaçırdınız diye suçlamıyor. Bu nokt ada rakiplerinize teşekkür edeceğinize birilerinin size pusu kurduğunu söyleyebiliyorsunuz. "Kalleşlik ediyorlar" lafını nereden çıkardığınızı merak ediyorum.
Dedim ya...
Bir kaç gün size açık mektup yazacağım. Pusu ve kalleşlik örnekleri vereceğim. 2001 yılına gideceğiz. Bilgin'e ait BBD'nin bir gece içinde nasıl yok edilerek, Sabah'ın dağıtımının size geçtiğinizi soracağım. Dinç Bilgin'e önce dost, sonra hain sonra yine neden dost dediğinizi sorgulayacağız. Bugün rakiplerinizin sizden esirgelemediği empatiyi bile kalleşlik olarak gören siz, o dönem rakipleriniz hakkında neler yazdığınızı irdeleyeceğiz. Hatta çekinmeden soracağız: "Sabah'a el koyun" diye kimler ve niçin TMSF'de kulis yaptı? O dönemin tanıklarına isterseniz birlikte, isterseniz görevlendireceğiniz gazeteci arkadaşlarla sorular soralım.
Dikensiz gül bahçeleri yaratıp, güç gösterileriyle hangi şirket lerin alınıp, satıldığını, reklam verenlerin nasıl tek bir gruba (ağırlıkla) mahkum edildiğini birlikte araştıralım. Yani medya sektöründeki kalleşlik ve pusu kültürünün nasıl yaratıldığını gözler önüne serelim. Bu pis kültürün kimler tarafından oluşturulduğunu öğrenelim. Günahlarımızı masaya yatıralım.
Hazırsanız başlıyorum...
Yavuz Semerci/GAZETEPORT