Başbakan
Yardımcısı Bülent
Arınç, "Bugüne kadar yapılanları böylesine büyük
onurla ve şerefle anlatan hükümetimizin, yolsuzluk söz konusu olan
bir yerde, yolsuzluktan yana tavır almasını hiç kimse beklemesin.
Böyle bir şey ne dün vardı ne bugün de olacaktır. Eğer
bir yolsuzluk iddiası, bir rüşvet, bir kara
para aklama söz konusu ise bunu yargı en iyi şekilde, en adil
şekilde aydınlatmalıdır" dedi.
Arınç, Başbakanlık Yeni Bina'da düzenlediği basın toplantısında,
İstanbul merkezli operasyon kapsamında Hükümet adına bilgi sunmak
istediğini belirterek, öğleden sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında, bazı
bakanlar ile bir araya gelerek olayı ellerindeki bilgiler
kapsamında değerlendirdiklerini ve Hükümet adına bir an evvel bir
açıklama yapılmasında zaruret bulunduğunu düşündüklerini
söyledi.
Dün sabah erken saatlerde İstanbul merkezli ve 28 adrese yapılan
sabaha karşı baskınlarla 52 kişi gözaltına alındığını ifade eden
Arınç, iş adamları, Fatih Belediye Başkanı dahil olmak üzere üç
bakanın oğlunun da emniyete götürüldüğünü dile
getirdi. Halk Bankası Genel
Müdürünün eşinin dün gece serbest bırakıldığına işaret eden Arınç,
"İfadesi alınan veya alınacak kişi sayısı 51 oldu. Bu 51 kişinin de
sorgusuna başlandığı öğrenildi" dedi.
OPERASYONA 2 YENİ SAVCI
Cumhuriyet Savcısı Celal Kara'nın yürüttüğü 3 ayrı soruşturma
kapsamında başlatılan rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ile ilgili iki
yeni savcının daha görevlendirildiğini vurgulayan Arınç, şöyle
devam etti:
"Bu operasyonlarda 4 bakanımızın isminin geçtiği ifade
edilmektedir. Bir belediye başkanımız vardır, bazı bakan
arkadaşlarımızın çocukları, isimleri ile bahsedilmektedir.
Danışmanlar vardır. Koruma kurullarında görev almış bürokratlar
vardır. Bazı iş adamları ve inşaat firmalarının isimlerinden
bahsedilmektedir ve hepimizin üzerinde çok duyarlı olduğu bazı
suçlamalar yapılmaktadır. Rüşvet gibi, yolsuzluk gibi, kara para
aklaması gibi... Türkiye'yi derinden sarsan bu üç ayaklı yolsuzluk
operasyonu ile ilgili elde edebildiğimiz bilgileri sizlerle
paylaşmak istiyorum."
-"Mevcut savcılara ilaveten işlemleri çabucak
kolaylaştırmak amac iki yeni savcı daha
görevlendirilmiştir"
Operasyona ilişkin bazı açıklamalar yapıldığını hatırlatan Arınç,
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının açıklama yaparak soruşturmada
görevli olanlara ilaveten işlerin bir an önce sonuçlandırılması
amacıyla iki cumhuriyet savcısının daha görevlendirildiği
açıkladığını bildirdi. Arınç, "Mevcut savcılara ilaveten işlemleri
çabucak kolaylaştırmak amacıyla iki yeni savcı daha
görevlendirilmiştir. Rutin bir işlemdir" dedi.
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada bazı şube
müdürlerinin görev yerlerinin değiştirilmesinin gerekçesinin
açıklandığını anımsatan Arınç, "Bazı şube müdürleri bu olayla veya
bu olayları takiple görevli kolluk güçlerinin bir kısmının
görevlerini yaparken görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla
açılan soruşturmaların salimen sonuçlandırılması için görev
yerlerinin değiştiğinden bahsediliyor" diye konuştu.
Arınç, HSYK tarafından yapılan açıklamaya da işaret ederek,
"İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da bugün soruşturma savcılarının
görevlerinin başında olduğunu, soruşturmanın kapsamı, şüpheli
sayılarının çokluğu, gözaltı süreleri dolmadan ifadelerinin
alınabilmesi için iki cumhuriyet savcısının daha
görevlendirildiğini söylüyorlar. Yani İstanbul Cumhuriyet
Başsavcısının açıklamaları ile HSYK'nın açıklamaları örtüşüyor.
'Başsavcı, kendi görev ve yetkileri dahilinde iki savcıyı daha
görevlendirmiştir' diyor" ifadelerini kullandı. Arınç, Ankara
Valiliğinin bazı internet portallarında yer alan "Validen izin
almışlar, isim vermemişler" başlığıyla yer alan haberlerin yalan
olduğu yönünde açıklama yaptığını da bildirdi.
-"Biz, 3Y ile mücadele edeceğimizi ifade
ettik"
Operasyonda bazı bakanların çocukların, bürokratların, belediye
başkanlarının isimlerinin geçtiğini belirten Arınç, bir adli
operasyon, yargı süreci ve soruşturma süreci başladığını söyledi.
Hükümetin bu konudaki görüşünün 11 yıldan bu yana kesinlikle
değişmediğini ifade eden Arınç, şunları kaydetti:
"Partimiz henüz kurulma aşamasındayken, daha hükümet olmamışken,
biz Türkiye'de siyasetin yozlaştığı bir noktadaydık. Siyaset kurumu
yıpranmıştı, siyasetçilerin yolsuzluklar ile ilişkileri
konuşuluyor, bu yüzden hükümetler uzun ömürlü olamıyor ve başarılı
sayılmıyorlardı. Kuruluş ilkemiz olarak da biz, 3Y ile mücadele
edeceğimizi ifade ettik. Bu 3Y, yolsuzluklardır bir,
yoksulluklardır iki, yasaklardır üç. Hamdolsun ki her seçimde
bizleri daha büyük bir güven ile destekleyen halkımız, bu üç konuda
yaptığımız bütün çalışmaları desteklemiş ve onaylamıştır.
Geldiğimizden bu yana pek çok menfaat şebekesi, çete ve mafya
örgütleri yargının önüne çıkarılmıştır, pek çoğu dağıtılmıştır.
Bunların resmi kayıtlarda sayısının 55 olduğunu biliyoruz. Suç
işlemek amacıyla örgüt kuranlar da dahil, yolsuzluk üzerine yani
çıkar sağlamak amacıyla kurulan birliktelikler de hükümetlerimiz
döneminde siyasi iradenin güçlü olması sebebiyle yakalanabilmiş,
yargılanabilmiş ve haklarında kararlar verilmiştir.
Şunu söylemek istiyorum: Bunların hepsi, kolluk kuvvetleri ile
yargı süreci ile başlayan süreçlerdir. Elbette kararları savcılar
ve hakimler vermektedir. Elbette aramalar, tutuklamalar,
yakalanmalar, gözaltılar, yine yargı süreci içerisinde
değerlendirilmektedir. Bizim buradaki görevimiz nedir? Geçmişte
olmayan tek şeydir. Siyasi irademiz güçlüdür ve siyasi irademiz
yolsuzluk yapanların Türkiye'de kökünü kazımak üzerine ciddi bir
şekilde dimdik ayakta durmuştur. Bugüne kadar yapılanları böylesine
büyük onurla ve şerefle anlatan hükümetimizin, yolsuzluk söz konusu
olan bir yerde, yolsuzluktan yana tavır almasını hiç kimse
beklemesin. Böyle bir şey ne dün vardı ne bugün de olacaktır. Eğer
bir yolsuzluk iddiası, bir rüşvet, bir kara para aklama söz konusu
ise bunu yargı en iyi şekilde, en adil şekilde aydınlatmalıdır.
Başka olaylarda siyasi iradesini güçlü olarak yargının yanında yer
tutan hükümetimiz, bu konuda da siyasi iradesinin yargı sürecinde
her zaman arkasında olacaktır."
HALKIMIZIN ÖNÜNDE İLAN EDECEĞİZ
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Eğer devlet içerisinde
kümelenmiş, yuvalanmış illegal bir örgüt söz konusu ise bunları
ortaya çıkarmak da boynumuzun borcu olsun. Dün başkasına, bugün
bunlara, yarın bir başkasına yapılacak şey hukuk devleti olan
Türkiye'ye yakışmaz. Ellerindeki imkanları sadece kendi çıkarları
için kullanan, bir kişiden, bir örgütten bahsetmemiz gerekiyorsa
onu da en kısa zamanda halkımızın önünde ilan edeceğiz" dedi.
Arınç, Başbakanlık Yeni Bina'da düzenlediği basın toplantısında,
yerel seçimler öncesinde ve önümüzdeki seçimlere yönelik,
Türkiye'nin ekonomik gücünü yıpratmak amacıyla birtakım girişimler
yapıldığını belirterek, "Bir komplo teorisi olarak söylemiyorum,
bundan kesinlikle uzağız ama ulaşabildiğimiz bazı bigiler ve
bulgular bu amaçların bu olaylarla, bu operasyonla ilgili
örtüştüğünü ve at başı gittiğini gösteriyor" değerlendirmesinde
bulundu.
Türkiye ekonomisin üç çeyrekte yüzde 4'ün üzerinde büyüme
gösterdiğini ifade eden Arınç, işsizilikte de tek haneli rakamların
muhafaza edildiğini söyledi. Türkiye ekonomisinin, iİhracatta
artışlar gösterdiğini, yabancı yatırımları cazibe merkezi olarak
çektiğini vurgulayan Arınç, "Bu tür Türkiye'nin yönetilemez hale
geldiği veya yolsuzlukların başını alıp gittiği imajıyla karalamak,
küçük düşürmek ve zarar görmesi noktasına getirmek amaçlanmış
olabilir. Bunlarla ilgili çalışmalarımız devam edecektir'' diye
konuştu.
SONUNA KADAR ARAŞTIRILMALIDIR
Ortada bir iddianın olduğunu vurgulayan Arınç, sözlerini şöyle
sürdürdü:
''Sözümüzün sonunda şunu söylüyorum, bir, ortada bir iddia vardır.
Bu iddiada ismi kimlerin geçiyorsa, en yakınlarından, en uzaklarına
kadar, hükümetimizle ilgili olanlarından hükümetimizle hiç ilgisi
olmayanlara kadar bu iddialar sonuna kadar araştırılmalıdır. Nereye
kadar varacaksa, kim hakkında deliller var ve suçlanacaksa, kim
hüküm giyecekse bizi ilgilendirmiyor. Biz hükümet olarak bugüne
kadar yolsuzluklara karşı savaş vermiş, bunu varlık sebebi saymış
bir hükümetiz. Yolsuzluklarla, yasaklarla, yoksulluklarla mücadele
edeceğiz ve hamdolsun ettik. O ayrı bir konu. Şimdi yargıya düşen
bir an önce ifadelerin alınmasıdır, sorguların yapılmasıdır.
İddianamenin tanzim edilecekse edilmesidir. Gözaltılardan serbest
bırakılacaklar mutlaka olacaktır. Bu konularda gerekenlerin
yapılması, elbette hakkında ciddi deliller bulunuyorsa bunların da
yargı gereğini yapacaktır.''
BOYNUMUZUN BORCU OLSUN
''İşin ikinci kısmını ne siz ne de halkımız dikkatlerden kaçırmasın
diye söyledim'' diyen Arınç, şunları kaydetti:
''Bu operasyon niçin bu zamanda yapılıyor, niçin bu eksikliklerle
yapılıyor ve niçin buna benzer bazılarının daha olabileceği
tehditler olarak savruluyor, düşünün. Hükümeti yıpratmak için, zor
durumda bırakmak için. Bizi bugüne kadar en çok iddiacısı
olduğumuz, en çok başarıyla gerçekleştirdiğimiz yolsuzluklar
konusunda kamuoyunun gözünden düşürmek için diye. Biz biliyoruz,
düşünüyoruz bu kanaatimizi pekiştirecek delilleri de, bu işi
yapanları da en kısa zamanda bulacağız. Eğer devlet içerisinde
kümelenmiş, yuvalanmış illegal bir örgüt söz konusu ise bunları
ortaya çıkarmak da boynumuzun borcu olsun. Dün başkasına, bugün
bunlara, yarın bir başkasına yapılacak şey hukuk devleti olan
Türkiye'ye yakışmaz. Ellerindeki imkanları sadece kendi çıkarları
için kullanan, bir kişiden, bir örgütten bahsetmemiz gerekiyorsa
onu da en kısa zamanda halkımızın önünde ilan edeceğiz.''
ÇOK PLANLI BİR OPERASYON
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Çok planlı, psikolojik harp
benzeri bir operasyonla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim"
dedi.
Arınç, Başbakanlık Yeni Bina'da düzenlediği basın toplantısında
gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.
İstanbul merkezli operasyonla ilgili görüşlerini dile getiren
Arınç, şunları kaydetti:
"Bu işi yapanlar diyelim ki emniyetteki şube müdürleridir. Şube
müdürünün bir üstüne haber vermesi emir, yönetmelik ve yönergelerle
istenir. Arkadaşlar, şube müdürünün başlattığı bir operasyondan
başındaki müdür habersizdir, daire başkanı habersizdir, İstanbul
Emniyet Müdürü habersizdir, Ankara Emniyet Müdürü habersizdir. Şunu
söyleyebilirsiniz, 'haber verselerdi önlem alırlardı, madem ki
bakan ismi geçiyor haber vermemek de onların hakkıdır."
Bir görevin ifa edildiğine dikkati çeken Arınç, şunları
söyledi:
"En azından bir operasyon yapılacak ama isimleri gizli
tutabilirsiniz, bunu kendi uhdenize almaz, üstünüzdeki amirle
paylaşarak 'şu saatte biz önemli operasyon yapacağız' dersiniz. Bir
İçişleri Bakanının oğlunun gözaltına alındığını basından duyması
kadar acıklı bir şey olabilir mi? Bir İstanbul Emniyet Müdürünün,
bir İstanbul Valisinin yapılanlardan ta saatler sonra haberdar
olması neyle izah edilebilir? 'Efendim Batı da böyle oluyor.'
Batı'da böyle oluyor mu bilmiyorum ama bizim kolluk güçlerimizin
görevlerini ifa ederken üzerlerine aldıkları görevle ilgili sıralı
amirlerine bilgi vermesi gibi bir mükellefiyet var. İyi midir kötü
müdür farklı bir şey ama rütbene bakarak bir üst rütbedeki insanın
senin görevinle ilgili bir kanaate ulaşması gerekebilir. İşte bu
yüzden bazılarının hakkında görevi kötüye kullanmak iddiasıyla
soruşturma açılmış ve soruşturmanın selameti bakımından de görev
yerleri değiştirilmiştir."
Soruşturmanın gizliliğinin esas olduğunu vurgulayan Arınç, "Ancak
şu ana kadar da yayınlanmayan pek çok şeyi öğrendik, haberdar
olduk, daha da şunlar var elimizde diyerek bakanlar hakkında
fezleke tanzim edileceği veya gönderileceği, bu operasyonun veya
adli soruşturmanın UYAP'a bilgi vermeden gerçekleştirildiği de
iddiaların içerisinde. Dolayısıyla çok planlı, psikolojik harp
benzeri bir operasyonla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim"
diye konuştu.
Bunun hükümetin yıpratılması amacı taşıdığını vurgulayan Arınç,
"Bugüne kadar siyasetle, meşru usullerle yıpranmayan, 11 yıl
içerisinde 3 milletvekili genel seçimi, 2 yerel seçim, 2
referandumdan başarıyla çıkmış olan bir hükümeti güçsüz muhalefet
partileriyle yıpratamayacaklarını görenlerin önce Gezi'yle şimdi de
bu tür olaylarla yıpratma kampanyası olduğu çok açık biçimde
görülüyor" ifadesini kullandı.
YEREL SEÇİM AÇIKLAMASI
Kısa bir süre sonra yerel seçimlerin yapılacağını anımsatan Arınç,
şunları kaydetti:
"Bu mahalli seçimlerin 1989'da ANAP için yapılanlardan farklı bir
tarafı da yoktur ancak bütün bunlara karşı bilgili, bilinçli ve
hazır olan bir hükümet o tarihlerde elbette söz konusu değildi.
Sayın Başbakan ile birlikte hükümetimizin yıpratılması ve hükümete
destek olan veya destek olduğu bildirilen, birilerine göre yandaş,
birilerine göre candaş isimleriyle küçük düşürülmeye çalışılan
gazeteler, televizyonlar, gazetecilere yönelik tehdit ve karalama
kampanyaları da atbaşı gitmektedir, iş adamlarına tehditler
yağdırılmaktadır, çocuklarıyla ilgili kendileriyle ilgili bir kısım
fotoğrafların, fotoşop da olsa montaj da olsa
yayınlayabileceklerini söylemektedirler."
CEMAAT AÇIKLAMASI
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Cemaatin temiz olduğunu,
Türkiye'ye hizmetler yaptığını, eğer başındaki insan söz konusu ise
ona olan sevgimizin ne kadar büyük olduğunu, onun Türkiye
sevdasından ve eğitim sevdasından başka bir şey düşünmediğini her
yerde söylemiş bir insanız. Eğer bir alçaklık söz konusu ise bu
alçaklığı onlara hamletmek bence çok büyük bir yanılgı olur. Bu
sözlerimle cemaati hedef aldığım anlaşılamaz. Onlar, kendilerini
hedef yaparlarsa, bazıları, onu ayrıca tartışırız" dedi.
Arınç, bir gazetecinin, "Parti Genel Merkezinde bir zirveye
katıldınız. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dinlendiğine yönelik
somut bir görüşme yapıldı mı?" sorusu üzerine, Erdoğan'ın
dinlendiğine yönelik bir somut görüşme, konuşma yapılmadığını,
genel olarak bu konular üzerinde durulduğunu söyledi. "Biz zirve de
yapmış değiliz" diyen Arınç, olaylarla ilgili muhalefet, basın ve
kamuoyunun hükümetten bir açıklama beklediğini, kendilerinin de
kamuoyunu aydınlatmaları gerektiğini belirtti.
Başbakan Erdoğan'ın ilgili bakanları davet ettiğini, duyumlar ve
eldeki bilgileri değerlendirdiklerini anlatan Arınç, "Bunun dışında
yasa dışı dinlemeler yapılmış olabilir mi bunlar araştırılacaktır.
Başbakanımızın kendi evindeki veya ofisindeki böcekle ilgili
geçmişte bazı açıklamaları vardı. Bunlar kimlerdir, soruşturmanın
sonucunda neye varılmıştır, bunları sayın Başbakanımız herhalde
uzak olmayan bir zamanda kamuoyuna açıklayacak" diye konuştu.
Bülent Arınç, "Soruşturmada çocuklarının ismi geçen bakanlar,
hükümeti rahatlatmak için istifalarını sundular mı?" sorusuna şu
yanıtı verdi:
"Toplantıda bu konuda ne konuşulduğunu söylemem ama bu konu da
dahil olmak üzere yapılacak bir işlem, hareket varsa... Biz sayın
bakanlarımızı seviyoruz. Masum olduklarına inanıyoruz. Bu bizim
karakterimizin gereğidir. Ama biri suça karışmışlarsa veya
çocuklarıyla ilgili iddialarda onların da dahli varsa bu onları
koruyacağımız anlamına gelmez. Ama 'beraati zimmet asıldır',
Mecelle'nin en önemli kaidesi budur. Bir insanın suçluluğu hükmen
sabit olmadıkça bizim nazarımızda o masumdur. Ancak siyaseten bu
bakan arkadaşlarımız 'bize müsaade' diyebilirler veya sayın
başbakanımız onlardan öyle bir talepte bulunabilir. Ne
yapacaklarını yakın zamanda görürüz."
-"Biz işin, fitnenin söndürülmesi
noktasındayız"
"Bir bankanın genel müdürünün ve bir bakan çocuğunun evinde çıkan
para miktarını siz kişisel olarak ölçülü buluyor musunuz?
Açıklamalarınızda eleştirdiğiniz kesimden biz cemaati anlayabilir
miyiz?" sorusu üzerine de Arınç, şunları söyledi:
"Ümit Yaşar Oğuzcan'ın bir şiir vardı, yedi kere yedi kırk dokuz /
elde var Ayten / beş kere beş yirmi beş / elde var Ayten. Bu kadar
laf söyledikten sonra 'Siz cemaati mi kastediyorsunuz' derseniz
zikriniz ve fikriniz sup surette bununla meşguldür anlamına
gelebilir. Bütün bu sözleri söylerken, bunu cemaat ile karşı
karşıya getirecek bir anlam yüklemek doğru değil. Dolayısıyla biz
işin, fitnenin söndürülmesi noktasındayız. 15 gün evvel açıkladığım
söze, bazıları burun kıvırmışlardı ama bu işin ne kadar doğru
olduğunu gelinen noktada görebiliyoruz. Cemaatin temiz olduğunu,
Türkiye'ye hizmetler yaptığını, eğer başındaki insan söz konusu ise
ona olan sevgimizin ne kadar büyük olduğunu, onun Türkiye
sevdasından ve eğitim sevdasından başka bir şey düşünmediğini her
yerde söylemiş bir insanız. Eğer bir alçaklık söz konusu ise bu
alçaklığı onlara hamletmek bence çok büyük bir yanılgı olur.
Bunları yazabilirsiniz ama bana bunu soru olarak sorarsanız,
incinirim. Bu sözlerimle cemaati hedef aldığım anlaşılamaz. Onlar,
kendilerini hedef yaparlarsa, bazıları, onu ayrıca tartışırız."
- "Hiç de tasfiye edilmemişler, hepsi görevinin
başında kalmış"
Soruşturma kapsamında beş şube müdürünün görevden alındığının
hatırlatılması ve "Bu konuda Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde de bir
çalışma olduğu ifade ediliyor. Bu konuda bilginiz var mı?" sorusu
üzerine Arınç, Emniyet Genel Müdürlüğünden yapılan açıklamada yer
alan "Bazı illerimizde emniyet personelimizin görev yerleri,
haklarındaki görevi kötüye kullanma iddialarıyla ilgili
soruşturmalar nedeniyle değiştirilmiş" ifadesini hatırlatarak,
"Bunu İstanbul için anlayabiliriz" dedi.
Aynı açıklamada "Bazı illerde ise idari gereklilik nedeniyle farklı
yerlerde görevlendirilmişlerdir" ifadesinin de bulunduğuna işaret
eden Arınç, Emniyet Genel Müdürlüğünün iki durumu da kapsayıcı bir
cevap verdiğini söyledi. Arınç, "Birileri Emniyet'te, birilerinin
tasfiye edildiğinden ısrarla bahsediyorlardı. Onlar pasifize
edildiler, görev yerlerinde kalmadılar, başka yerlere atıldılar,
dolayısıyla bu operasyonu kendi üzerlerine alıp Hükümet'i hedef
tahtasına koyanlar vardı. Hiç de tasfiye edilmemişler gördüğünüz
gibi. Hepsi görevinin başında kalmış" diye konuştu.
Operasyona ait olduğu iddia edilen bazı fotoğrafların sosyal
medyada yer aldığının anımsatılması üzerine de Arınç, şunları
söyledi:
"Ben onun gerçeklik noktasını bilmiyorum. Sosyal medya, sorumsuz ve
sınırsız bir alandır. Zaten baştan beri şikayetim odur ki,
soruşturmanın gizliliği esas ise, ben Hükümet üyesi olarak bile
bunları bilmiyorsam, Savcı Bey'e 'Elindekileri bana göster' deme
imkanım da yoksa, nasıl oluyor da bunlar internette
yayınlanabiliyor. Bu çok çirkin, çok ayıp bir şey. Doğru da
olabilir, yanlış da olabilir. İnternette dolaşan ve yayınlanması
gerçekten suç olan bir konuda benim düşüncemi almayın. Bu
konulardaki hassasiyetim bellidir ama bu olayın içerisindeki bir
veri olarak bana sorarsanız, ben henüz onun gerçekliğinden bile
emin değilim."
-"(Evinde para bulundu) derken, benim aklıma
Sinan Aygün geliyor"
Arınç, kamu bankası genel müdürünün evinde para kutuları
bulunduğuna dair görüntülerle ilgili polis kamerası kayıtlarının da
televizyonlarda yayınlandığı belirtilerek, "Bir kamu bankası genel
müdürünün evinde bu tür para kutularının olmasını ve bu kadar para
çıkmasını nasıl değerlendiriyorsunuz" diye sorulması üzerine de
şunları kaydetti:
"Hiç aklıma gelecek bir şey değil. Bir bankanın genel müdürü,
aldığı maaş, sarf ettiği para bellidir. Herhalde bankada toplanan
tüm mevduatı evine getirmiş saymamak lazım. 'Evinde veya iş yerinde
para bulundu' derken, benim aklıma Sinan Aygün geliyor. Orada da, 2
buçuk, 3 trilyon civarında bir para bulunmuştu. Sonradan
zannediyorum para kendisine iade edildi. Kendisine ait suçlamayla
ilgilisi olmadığı anlaşıldı. Sayın Aygün, bu konuda aklanmış
sayılabilir.
Burada da, para makine, bilmem ne, mizansen midir yoksa gerçeklik
payı mı vardır? Yani parayı çok seviyor da sürekli bir makine
içinde sayımını mı gerçekleştiriyor? Doğrusu çok gülünç şeylerle
meşgulüz. En iyisi, yargı ne yapacaksa bir an önce yapsın da biz de
evdeki, iş yerindeki görüntülerin gerçek olup olmadığını anlayalım.
İnsanlar haysiyetleri ve onurlarıyla yaşarlar. Onları katletmek, o
insanı katletmek kadar kötü bir şeydir. Umarım yanlış çıkar ama
doğruysa da bunun karşılığı neyse adalet onu versin. Kamu vicdanı
bu adaletle biraz teselli bulsun."
YARGI SÜRECİ
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Yargı sürecinin vereceği karara
her zaman saygılı olacağız ve hiçbir zaman bu süreci engelleyecek
bir çabanın içerisinde olmayacağız. Bilakis yargı bilmeli ki 11
yıldır çete ve mafyalarla mücadele eden bir hükümetin her konuda
desteği yargımızın arkasında olacaktır. Dolayısıyla hükümet
üyelerinin isimlerinin geçtiği veya bir başka isimlerin hükümete
yakın kişiler olduğu konusundaki iddialar bizi bir şekilde hiç
ilgilendirmiyor" dedi.
Arınç, Başbakanlık Yeni Bina'da basın toplantısı düzenleyerek
gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Aramaların, tutuklamaların, gözaltıların yargı süreci içerisinde
değerlendirileceğine dikkati çeken Arınç, gözaltına alınan
isimlerin kim olduğunun kendileri için bir önem arz etmediğini ve
kendi nazarlarında her şeyin "nötr" olduğunu vurguladı.
Bu yargı sürecinin büyük bir sürat ve büyük bir dikkatle
sonuçlanması gerektiğini belirten Arınç, "Yargı sürecinin vereceği
karara her zaman saygılı olacağız ve hiçbir zaman bu süreci
engelleyecek bir çabanın içerisinde olmayacağız. Bilakis yargı
bilmeli ki 11 yıldır çete ve mafyalarla mücadele eden bir hükümetin
her konuda desteği yargımızın arkasında olacaktır. Dolayısıyla
hükümet üyelerinin isimlerinin geçtiği veya bir başka isimlerin
hükümete yakın kişiler olduğu konusundaki iddialar bizi bir şekilde
hiç ilgilendirmiyor" diye konuştu.
"Bir iddia varsa, bu iddia en güzel şekilde ispatlanmalıdır ve bu
iddianın gerçekliği kısa zamanda ortaya çıkarılmalıdır" ifadesini
kullanan Arınç, "Sayın Başbakanımızın da hükümetimizin de bu
konudaki tavrını takdirle karşılamak gerekir" dedi.
Muhalefete de seslenen Arınç, şunları söyledi:
"Elbette bu iddialar üzerine hükümeti eleştirmek, hükümette yer
alan bakanlar üzerinden hükümetin yıpratılmasını istemek, hükümetin
önümüzdeki mahalli seçimlere kırık bir şekilde gitmesini temin
etmek, ondan sonraki süreci de bu olay sebebiyle belki tersine
döndürmek isteyebilirler. Muhalefetin meşru hakları vardır,
gayrımeşru haklarının olmaması gerekir. Bu olay, bugüne kadar
cereyan etmiş pek çok iddiada olduğu gibi dikkatle takip
edilmelidir. Eleştiriler her zaman yapılmalıdır. Ama bunu bahane
ederek peşin hükümle karar vermek, masumiyet ilkesini bertaraf
etmek ve henüz ispatlanmış hiçbir şey yokken sadece basına ve
internet medyasına servislerle vakit geçiriliyorken peşinen hükümlü
saymak, suçlu saymak muhalafete yakışmaz.
Sadece iddialar üzerine bu yolsuzluk iddialarının süratle
araştırılmasını isteyebilirler, hükümetin kendi içerisinde bir
tavır almasını isteyebilirler, bu tür olaylara yol açtığı iddia
ediliyorsa hükümetin siyasi anlamda en çok eleştirilerini
yapabilirler. Ama ne bakanlarla, ne burada ismi geçen kişilerle
ilgili bir peşin hükümle suçlama noktasına gitmek ve hükümeti bu
olay sebebiyle sorumlu tutmak doğru bir davranış olamaz, insaflı
olsunlar, hakkaniyete uygun hareket etsinler ve kamuoyunda
kendilerini de hükümeti de zor durumda bırakacak bir iş
yapmasınlar."
HUKUKLA BAĞDAŞMAZ
Soruşturmanın gizliliğinin ihlalinin, hukukun evrensel
pernsiplerinden birisi olduğuna vurgu yapan Arınç, gizliliği ihlal
etmenin Türk Ceza Kanunu'na göre de suç olduğunu dile getirdi.
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ne var ki biz hükümet olarak daha dosyada neler olduğunu
bilmiyoruz. Bize getirin bakalım bunları demek imkanından da
mahrumuz ama boy boy fotoğraflar, kime ait olduğu belli olmayan
resimler, onlara konulan altyazılar işadamlarını, gazetecileri,
sanatçıları suçlayacak bir psikolojik savaşın içerisine sokmak
hukukla bağdaşmaz. İkincisi adli görevi etkilemek, adli yargılamaya
teşebbüs de Türk Ceza Kanunu'na göre suçtur. Bu noktada verilecek
beyanatların, yargıya verilecek talimatların da doğru olmadığı
kanaatindeyiz. Bize düşen sabırla ama bir an önce de yargının
elindeki delillerle suçladığı kişilerle yüzleşmesi, ciddi bir adli
yargılama süreci sonunda da burada gerçekten ne var, kimin suçu
nedir, kim neyle suçlanıyor, deliller yeterli midir, bu konuda bir
karar verilmesidir. Bu kararı sabırla bekleyeceğiz ama bu karar
çıkarken de hükümetimiz belki siyasi anlamda bazı çalışmaları da
ayrıca yapacaktır. Bunları da Sayın Başbakanımız kamuoyuna yeri
geldiğinde ifade edecek, açıklayacaktır."
Soruşturma sürecinin gizli olduğunu belirten Arınç, muhalefetin de
basının da siyasetin de gizliliğe uymadığını bildirdi. Arınç,
"Lütfen insanları karalamayın, insanlar hakkında peşin hükümler
vermeyin. Beraat-ı zimmet asıldır. Bir insan kesin hükümle mahkum
oluncaya kadar masum sayılır. Bu hukuk herkes için geçerlidir.
Geçmişte başka kişiler yine bu usullerle suçlanmış olabilirler ama
bu bugün yapılan işe meşruiyet kazandırmaz. O günün mağdurları
farklıydı, bugünün mağdurları farklıdır, hukuk herkese lazımdır,
adalet herkes için yol göstericidir. Bizim beklediğimiz yargı
sürecinin açık, şeffaf ve hakkaniyete uygun bir biçimde mutlaka
süratle gerçekleştirilmesidir" diye konuştu.
-"Bu kadar alçalabileceğini bazılarının, insanların kişilik
haklarına saygısızlık yapacağını gerçekten düşünmemiştik,
saflığımıza verin"
"Bu olayların bugün cereyan ediyor olması ne anlama geliyor. Burada
bir siyasi maksat olabilir mi" diyen Arınç, hükümet olarak siyasi
bir noktada bu meseleye bakma hakları olduğunu bildirdi. Arınç,
şunları kaydetti:
"Çünkü üç-dört gün öncesinden başlayarak dört-beş ay öncesinden
başlamaya kadar bu tür bir suçlamayla bazı insanların karşı karşıya
gelecekleri çok açık bir biçimde yazılıyordu. Emniyetten atılma
insanlar tweetlerinde dört ay önce, beş ay önce 'Güler mi, ağlar
mı, barış mı' bilmem ne derken İçişleri Bakanımızın oğluyla ilgili
birtakım işaretleri esasen vermişler. Biz bugün farkında oluyoruz.
Çünkü biz iyi niyetliyiz ve Türkiye'de hukukun egemen olduğunu
düşünüyoruz. Üç beş gün öncesinden "artık her şey bitti, bundan
sonra savaşacağız, herkes için kötü olacak', bir yerlere
telefonlarla 'şunlar bunlar tutuklanacak'tan, 'şunlar bunlar
hakkında resimler, kasetler, fotoğraflar servise konacak'
tehditlerini siz de duyuyorsunuz biz de duyuyoruz. Ama bu kadar
alçalabileceğini bazılarının, bu kadar belden aşağı, insanların
kişilik haklarına saygısızlık yapacağını gerçekten düşünmemiştik,
saflığımıza verin."
İstanbul merkezli operasyon kapsamında, bir birinden farklı
konuların ve bir birinden farklı isimlerin bulunduğunu hatırlatan
Arınç, şunları kaydetti:
"Bir tarafta ismini de vermek istemiyorum, meşhur bir sanatçıyla
evli olan bir işadamı diyelim, onunla birlikte bir grup var, TOKİ
ile ilgili, emlakla veya arazilerin şirketlere peşkeş çekildiği
şeklinde iddialar var belediyenin ve kurulların bir arada çalışarak
bazı haksız kazanç temin ettikleri var. Birbirinden farklı konular
ve isimlerin böyle bir operasyonda bir araya getirilmesinin amacı
ne olabilir? Böyle bir şey görülmüş değil. Kaldı ki 14 aylık bir
dinlemeyle bu işlerin takip edildiği ve şimdi sonuçlandığı iddia
ediliyorsa yine bazı duyumlarımıza göre aslında 6 ay önce
dinlemelerin kesildiği ama zamanlamasının bugüne bırakıldığı
duyumları da var. Kötü şeyler duyduk, kötü şeyler hissettik.
Şüphesiz bunların planlayıcılarını, ne amaçla yaptıklarını az çok
biliyoruz ama bunların kamuoyuna açıklanması da bir diğer
soruşturmaya gölge düşürebilir inancıyla belki zamanı geldiğinde
açıklayabileceğiz. Bu kadar elit kişi, 52 kişi birbirlerini
görmemişler, aynı yerde bir arada olmamışlar, birbiriyle ilişki
kurmamışlar niçin birini bir ay önce birini iki ay önce birini
bugün yapmıyorsunuz da sabahın beşinde 'gel' dendiği zaman
gelebilecek insanların evlerine baskınlar yaparak bu operasyonu
başlatıyorsunuz. üzerinde düşünülmesi gereken bir konu."
KARARI BAŞBAKAN VERECEK
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İstanbul merkezli operasyonla
ilgili, "Bakanların ne yapacağını kişisel olarak, Sayın
Başbakanımızın da Başbakan olarak, yakında görürsünüz. Bu konuyla
ilgili kararı Sayın Başbakanımız verecek" dedi.
Arınç, Başbakanlık Yeni Bina'da düzenlediği basın toplantısında,
İstanbul merkezli operasyonla ilgili açıklamalarda bulundu ve
soruları yanıtladı.
Yakın zamanda kabine revizyonu beklendiği hatırlatılarak "Acaba bu
siyasi çalışmalar çerçevesinde yakın zamanlı bir kabine revizyonu
bekleyebilir miyiz" sorusu üzerine Arınç, yerel seçimlerde aday
olacak bakanların durumunun tartışıldığını anımsattı.
Konuyu hükümet toplantısı sırasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
ile konuştuğunu anlatan Arınç, "Kendisi de kesinlikle bakanlar aday
olduğu takdirde ocak ayından itibaren aday olarak çalışacaklarını,
bakanlıktan ayrılacaklarını söyledi. Bunun için bir tarih belki
aralık ayı sonu olarak söylemiş olabilirim. Yani Sayın
Başbakanımızın takdiri o zaman öyleydi, şimdi ne düşünecek, nasıl
bir karar verecek, onu Başbakanımızın takdirinden öğreneceğiz" diye
konuştu.
Görevden alınan şube müdürlerinin görev yerleri sayılarak
hangilerinin hangi gerekçelerle görevden alındığı sorusuna Arınç,
"Şube müdürlerinin hangilerinin olduğu, kimin kaldığı, kimin
görevden alındığını emniyetle özel görevli bir arkadaş gibi
soruyorsunuz, ben dahi kimin hangi şubede çalıştığını, hangi şubede
çalışmadığını doğrusu bilmiyorum, merak da etmiyorum. Emniyet Genel
Müdürlüğünün açıklamasını okudum. İçişleri Bakanlığımıza bağlı bir
kurumdur, gerek görmüştür, haklarında soruşturma açıldıysa bir
insanın, soruşturmanın selameti bakımından bulunduğu yerden başka
yerde görevlendirilmesi de bizim idari hukukumuzun bir gereğidir"
karşılığını verdi.
Arınç, soruşturmanın selameti açısından bazı şube müdürlerinin
görevden alındığının açıklandığı belirtilerek "Soruşturmanın
selameti açısından bazı bakanların görevden alınması ya da istifa
etmesi gerekir mi? Kişisel görüşünüzü soruyorum" denilmesi üzerine
de "Bakanların ne yapacağını kişisel olarak, Sayın Başbakanımızın
da Başbakan olarak, yakında görürsünüz. Bu konuyla ilgili kararı
Sayın Başbakanımız verecek" dedi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı'nın olayla ilgili 2
savcı daha görevlendirildiği yönündeki açıklamasını hatırlatan
Arınç, "Merakınız şu olabilir: Mevcut savcılar görevden alındı da
onların yerine başkaları mı atandı? Geçmişte bazı mahkemeler için
söylenebilir bu. Turan Çolakkadı Başsavcı diyor ki 'Hayır, onlar
çalışıyorlar 2 yeni kişiyi daha görevlendirdim.' HSYK da diyor ki
'bu işler tamamen Başsavcılığın işleridir. İş bölümü onlara aittir
HSYK'yı ilgilendirmez' diyor. Bunlara itibar etmekten başka ne
yapabiliriz" ifadesini kullandı.
Arınç, "Bu operasyonun 'hükümeti yıpratmak için yapıldığını'
söylediniz, devlet içindeki bir örgütten bahsettiniz, 'varsa'
dediniz. Bununla ilgili bir operasyon hazırlığı mı var?
Soruşturmanın, şube müdürlerinin görevden alınarak zayıflatıldığını
düşünüyor musunuz" şeklindeki sorularını da şöyle yanıtladı:
"İdari araştırmalardır, soruşturmalardır, bildiğiniz gibi Milli
İstihbarat Teşkilatımız da Emniyet Genel Müdürlüğümüz de
Başbakanlık Müsteşarlığımız da bizim bakanlıklarımız da bu
konularda çalışma yaparlar. Biz operasyon makamı değiliz. Biz yargı
da değiliz. Biz emniyetçilerin veya bir kısmının yaptığı gibi onu
alıp buraya getirmek, bunu alıp oraya götürmek bizim işimiz değil.
Bizim işimiz, yapacağımız idari soruşturmalarla incelemelerle bu
işin içerisinde bir görev aşımı varsa başka maksat için bu
yapılmışsa bu kişileri tespit etmektir. Şu andaki kanaatimiz
hükümetin yıpratılmasına yönelik planlı bir hareket olduğu, bunun
bir psikolojik savaşa döndüğü şeklindedir. Dolayısıyla buna benzer
operasyonları değil, aslında bizim kendi içimizde yapabileceğimiz,
yani maksadın araştırılmasına matuf bir yapı varsa bu yapıyı ortaya
çıkarabilmektir.
Emniyet müdürlüğüyle ilgili konu, şube müdürleri, onların görevden
alınması, bu olaydan sonra görevlerini kötüye kullandıkları veya
ihmal edip etmedikleri noktasında. Bir ilin emniyet müdürü
yapılacak bir işten haberdar değilse başındaki daire başkanı veya
emniyet amiri veya müdür yardımcısı, kimin nereye gittiğinden ve ne
yapılacağından habersizse ve özellikle bu yollar kesilmişse bu ne
amaçla yapılmıştır? Burada bu yola niçin gidilmiştir diye bir
araştırmaya yapılmasına herhalde ihtiyaç var."
18 Ara 2013 17:38
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:49