Prof.Baskın Oran’dan Erdoğan’a dava: Onur diye bir şey var
Liberal Baskın Oran bugün Cumhuriyet gazetesi için yazdı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a akademisyenlere hakaret ettiği için
dava açan 'Barış İçin Akademisyenler Bildirisi'ne imza atan Prof
Dr. Baskın Oran, "Erdoğan'ın 4 hakaret konuşmasının her biri için
2.500 TL’den toplam 10.000 TL tazminat davası açtım. Bu dava,
ülkemizde Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’a açılan ilk davadır" dedi.
"Kişilik haklarımı ihlal eden bu ağır hakaretleri ne bir şahıs
olarak kaldırabilirim, ne de bir bilim insanı olarak" diyen Oran,
"Bu ülkede yönetenlerin de hukuka tâbi oldukları bilinsin diye
davayı açtım" ifadesini kullandı.
Baskın Oran'ın Cumhuriyet'te kaleme aldığı (28 Mart 2016) yazısı
şöyle:
Mülkiye’de halen lisansüstü dersi veren emekli bir profesörüm.
Türkiye’yi ve Türkiyelileri bitirip tüketen savaş durumuna derhal
son verilmesini talep eden bir akademisyenler bildirisine imza
attım ve Çözüm Süreci’ne geri dönülmesi talebinde bulundum.
Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan seri konuşmalar yapmaya
girişerek imzacıları terörizme destek vermekle suçladı, Yargı başta
olmak üzere çeşitli yerlere hedef gösterdi ve değil bir
cumhurbaşkanının ağzına, hiç kimsenin ağzına yakışmayacak laflar
kullandı.
Bu davayı şu sebeplerle açtım:
1. Şahsi sebepler:
a) Erdoğan’ın, TV’den yayınlanan 4 ayrı konuşmada kullandığı kelime
ve terimler, dava dilekçemde alıntı yaptığım cümlelerin açıkça
gösterdiği gibi, hakaret ve aşağılama doludur: “Alçak”, “zalim”,
kapkaranlık”, “cahil”, tiksinti verici”, “vatan haini”, “lümpen”,
“terör örgütünün maşası”, “ahlaksız”, “mandacı artığı”, “ruhu
kirlenmiş”.
Kişilik haklarımı ihlal eden bu ağır hakaretleri ne bir şahıs
olarak kaldırabilirim, ne de bir bilim insanı olarak.
Bunun için dava açtım.
b) Ben, hocalık ve kitap yazma dışında, bu devlete yıllar boyu
azınlık ve Kürt sorunlarında bir kuruş ücret almadan hizmet vermiş
bir uzmanım:
1999-2009 yıllarında Avrupa Konseyi’ne bağlı “Avrupa Irkçılık ve
Hoşgörüsüzlükle Mücadele Komisyonu” (ECRI) nezdinde Türkiye’nin
Ulusal İrtibat Görevlisi (National Liaison Officer) vazifesini
yürüttüm. 2003 sonunda kurulan Başbakanlık İnsan Hakları Danışma
Kurulu’na (BİHDK) hükümet tarafından re’sen atanarak “BİHDK Azınlık
Hakları ve Kültürel Haklar Raporu”nu yazdım. Nisan 2013’te Barış
Süreci kapsamında kurulan Âkil İnsanlar Heyeti’ne yine hükümet
tarafından re’sen atanarak Ege bölgesinde çalıştım.
Bu resmî görevler sırasında, devlet yetkililerine hep gerçekleri
aktardım, bilim neyi gerektiriyorsa onu söyledim ve yazdım. Çünkü
doğru karar verebilmeleri için böyle yapmak lazımdı. Şimdi bizzat
cumhurbaşkanının Yargı’ya talimat verdiği bu ortamda başgösteren
hapis tehdidi, bu gerçekleri söylememe engel olma amacını güdüyor.
Buna, özellikle bir cumhurbaşkanının hakkı yok.
Bunun için dava açtım.
Bu şahsi sebepler, cumhurbaşkanına dava açmam için yeterdi ve
artardı. Ama tek mesele bu değil.
2. Mesleki sebep:
İmzacı akademisyen arkadaşların büyük çoğunluğu, yaşları
itibariyle, benim öğrencilerimin öğrencileri.
Bu gençlerin bir kısmını, üniversiteleri işten atarak açlıkla baş
başa bıraktı.
Bir kısmı, kendi fakültelerinde bazı öğrencilerin odalarını
işaretlediği bir tehdit ortamında direniyor.
Bir kısmı hakkında savcılar yıllarca hapis isteyen davalar
açtılar.
Bir kısmı hakkında YÖK, sadece hukuk değil, ayrıca yasa dışı
disiplin kovuşturmaları başlatmış durumda (yasa dışı olmasaydı,
şimdi YÖK’e bu yetkiyi verme amaçlı bir torba kanun hazırlanıyor
olmazdı).
Bir kısmı şu anda tecrit hücrelerinde tutuklu. Kitap bile
verilmeyerek, havalandırılmaya çıkarılmayarak.
Geri kalan tümü de, polisin kendilerini sabaha doğru hangi saatte
gözaltına alacağını düşünüyor.
Bu genç arkadaşlarım cumhurbaşkanının bu hakaretlerine dava
açsalar, kendilerine reva görülen yasa ve hukuk dışı baskılar
artabilir. Fakat ben, üstelik genç asistanken faşist 12 Eylül
döneminde önce YÖK sonra da 1402 s. kanun kullanılarak 8 yıl
boyunca fakültem Mülkiye’den ve memuriyetten atılmış 70’lik bir
hoca olarak, gençlere reva görülen bu hakaretleri ve baskıları
görmezden gelemem. Onur diye bir şey var.
Bunun için de dava açtım.
3. Kamusal sebep:
Cumhurbaşkanının kendi ağzına yakıştırabildiği bu hakaret ve
aşağılamalardan herhangi birini bir TC vatandaşı bırakınız
cumhurbaşkanına, herhangi bir vatandaşa söylese hemen hapis (ceza
davası) ve tazminatla (hukuk davası) cezalandırılır.
Oysa TC yasaları, yönetilenler için olduğu kadar, yönetenlerin de
tâbi olduğu hukuk metinleridir. Bu, hukuk devletinin bir numaralı
kuralıdır.
TC Anayasası Md. 2’de ifadesini bulan hukuk devletini korumak için
yemin etmiş bir cumhurbaşkanı, kendisine vatana ihanet dışında
“ceza” davası açılamayacağını bahane ederek, ettiği hakaretler
nedeniyle kendisine açılacak “hukuk” (tazminat) davasından
kaçamaz.
Üstelik bu cumhurbaşkanı, bu mevkie geldiğinden bu yana kendisini
eleştiren herkese binlerce dava açmış ve insanları hapse ve/veya
tazminata mahkûm ettirmiş biriyse.
Ben cumhurbaşkanı Erdoğan’a, yaptığı 4 hakaret konuşmasının her
biri için 2.500 TL’den toplam 10.000 TL tazminat davası açtım.
Bu ülkede yönetenlerin de hukuka tâbi oldukları bilinsin diye.