Prestijli dergiden 'Türkiye' yazısı: Terk edilemeyecek kadar önemli!
Economist dergisi, mevcut durumun kısa vadede Türkiye'ye, uzun vadede ise ABD'ye zararlı olacağı yazdı.
Haftalık Economist dergisi bugün yayımlanan yeni sayısında, "Türk
Lirası'yla ilgili yaşanan sorunların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'ın otokratik politikalarıyla düzelemeyeceği ancak
Türkiye'nin vazgeçilemeyecek kadar da önemli bir ülke olduğu"
değerlendirmesini yaptı.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın Perşembe günü yabancı
yatırımcılar ile gerçekleştirdiği telekonferans öncesi kaleme
alınan "Türkiye'deki kargaşa ne kadar endişe verici?" başlıklı
makalede, "giderek otokratikleşen ülkenin ekonomik fırtınanın
merkezinde olduğu" yorumu yapılıyor.
Economist, Türkiye'nin Batı'dan uzaklaştığını, ekonomi
politikalarında ise ılımlılığı terk ettiğini yazıyor:
"Bir zamanlar laik, demokratik Türkiye'nin sonunda Avrupa
Birliği'ne ve Batı olarak bilinen zengin liberal ülkeler arasında
katılacağı düşünülürdü. Ve yine bir zamanlar, henüz birkaç yıl
önce, Türkiye gelişmekte olan ülke yatırımcılarının gözdesiydi. Ama
artık o günler geçmişte kaldı.
"Siyasi olarak ülke yıllardır Batı'dan uzaklaşıyor: giderek daha
İslamcılaşan, NATO'daki müttefikleriyle kavga eden ve Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan yönetimi altında kendisini otokratik bir
ülkeye çeviren bir Türkiye var
"Ekonomi politikalarında ılımlılık çöpe atıldı. Yüksek büyüme
verileri dışarıdan alınan borçlara bağlıydı: şirketlerin döviz
borcu 2009'dan bu yana neredeyse iki katına çıktı. Yüksek faiz
oranlarının enflasyonu iyileştirmek yerine 'sihirli bir şekilde'
enflasyonu artırdığına inanan Erdoğan, Merkez Bankası'nın makul bir
yol izlemesine de izin vermedi.
"Ama artık işler son haddine vardı. Türkiye döviz krizine girdi.
Türkiye'nin saçma bir şekilde terörle suçladığı Pastör Andrew
Brunson'un serbest bırakılmaması üzerine ABD'nin uyguladığı
yaptırımlar bu durumu kısmen hızlandırdı. ABD Başkanı Donald Trump
Türkiye'den alınan metale ek gümrük vergisi getireceğini
açıklayarak durumu daha da kötüleştirdi."
Economist'e göre mevcut kriz üç farklı risk içeriyor. Buna göre
öncelikle sorunun diğer gelişmekte olan ülkelere de yayılması ve
yatırımcıların kaçmasından korkuluyor.
İkincisi ise Türkiye'nin ekonomisinin derin bir durgunluğa girmesi
riski. Üçüncü risk olarak ise Batı'nın Türkiye ile yıpranan
bağlarının artık tamamen kopabileceği belirtiliyor.
'PEKİ İŞLER NE KADAR KÖTÜLEŞEBİLİR?'
Dergi daha sonra "İşler ne kadar kötüleşebilir?" diye soruyor:
"En az kötü olanla başlarsak... Liranın çöküşü Türkiye ile yetersiz
tasarruf oranı, büyük bütçe açığı ve döviz borcu ve yüksek
enflasyon gibi benzer özellikleri taşıyan bazı gelişmekte olan
ülkelerin de sendelemesine neden oldu. Güney Afrika ve Hindistan
para birimleri değer kaybetti; bu yıl içinde kendi krizini yaşayan
Arjantin yeniden faiz artırdı. ABD'nin para politikasını
sıkılaştırmasıyla güçlenen dolar ve Çin'in büyüyen ekonomisi ile,
gelişmekte olan piyasalar için ortam daha az affedici hale
geldi.
"Ancak yine de büyük bir döviz krizi riski çok düşük. Gelişmekte
olan büyük ekonomiler arasında sadece Mısır ve Arjantin'de
enflasyon iki haneli sayılarda ve hiçbirinin bütçe açığı
Türkiye'ninki kadar büyük değil. Diğer piyasaların politika
manevraları daha geniş. Ve benzer sorunlar yaşayan diğer ülkeler,
bunlarla başa çıkmak için daha şevkli görünüyor.
"Türkiye için de, ülke ekonomisi benzer dar boğazlara girince
izlenecek görece standart bir plan mevcut: faiz artırmak,
Uluslararası Para Fonu'ndan (IMF) acil finansman aramak gibi.
"Ancak Türkiye şu ana kadar ateşe ateşle karşılık vermekten çok da
fazlasını yapmadı; bankacılık sistemine yardım önerdi, liraya
yönelik spekülasyonlar yapmayı zorlaştırdı ve Katar gibi, dolar
sağlayan ancak güvenirlirlik vermeyen yatırımcıları çekmeye
çalışıyor.
"Erdoğan'ın yüksek faize gösterdiği direnç ve IMF'ye başvurmanın
ABD önünde de eğilmeyi gerektirecek olması, Türkiye'nin işleri
yoluna koyması şansını azaltıyor. Bu da gözetimli bir ayar ile
kaotik bir çöküş arasındaki fark olabilir."
'ERDOĞAN ABD'Yİ SUÇLUYOR'
Economist, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın otokratik tarzının kötü
politikaları teşvik ettiği yorumunu yapıyor.
"Kendisine karşı çıkması gereken kurumların temelini çürüttü.
Bağımsız ve teknokrat olması gereken Merkez Bankası, uçuk görüşleri
olan bir lidere boyun eğdi. Maliye Bakanlığı'nın başında Erdoğan'ın
damadı var. Erdoğan'ın hatalarını göstermesi gereken medya o kadar
korkmuş ki sadece onun komplo teorilerini tekrar ediyor.
"Gerçek haberlerden mahrum olan Türklerin çoğu, sorunların Batı'nın
entrikalarından kaynaklandığına inanıyor. Onu frenleyecek kimse
olmadığından Erdoğan iç güdülerine göre hareket etmenin keyfini
sürüyor.
"Normal bir zamanda olsaydık, Türkiye'nin Batılı müttefikleri belki
Erdoğan'a yolunu değiştirmesini söyleyerek yardım edebilirdi. Ama
onlar da Suriyeli mültecilerin Avrupa'ya akın etmesinden
korktukları için Erdoğan'ı sinirlendirmek istemiyor.
"Trump ise Türkiye'nin lideri ile saçma bir böbürlenme yarışına
girişti. İkisi de, zayıf görünmemek için, geri adım atmak
istemiyor.
"Kısa vadede Türkler krizden çok daha fazla zarar görecektir.
Birçoğu şimdiden çok daha fakir hissediyor. Ama uzun vadede ABD de
zarar görecektir. Türkiye kritik bir coğrafyadaki önemli bir
müttefik. Eğer Batı ile arası daha da açılırsa, Rusya ve Çin'e daha
da çok yaklaşabilir.
"Trump, Pastör Brunson'un serbest bırakılması için baskı yapmakta
haklı olabilir ama ek gümrük vergilerini bir baskı aracı olarak
kullanması hatalı.
"Trump ve Erdoğan, ikisinin de zaferini ilan edeceği ve durumu
kurtaran bir yol bulmalı ve tansiyonu düşürmeli. Erdoğan bunu daha
önce Rusya ile, Trump da Kuzey Kore ile yaptı. Bu, IMF de dahil
Batı'ya Türkiye'ye yardım etme imkanı sağlar.
"Ülkenin başının neden dertte olduğunu anlamayan bir lideri olan
Türkiye'yi kurtarmak zor olacaktır. Ancak Türkiye terk edilemeyecek
kadar önemli bir ülke."