18 Mar 2012 12:45
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:27
PORTO RİCO'DA TÜRKİYE ÇEKİŞTİRİLDİ, MİLLİYET YAZARI NEDEN ÇITINI ÇIKARTMADI?
Milliyet yazarı Güngör Uras, taa Porto Riko'larda Türkiye'nin halinin konuşulduğunu yazdı! Uras korkunun ironisini nasıl köşesine taşıdı?
Sanki n’olacak bu Türkiye’nin halinden başka konuşulacak konu kalmadı
Türkiye’den New York’a 9 saat uçtuk. Oradan 4 saat daha uçarak Puerto Rico adasına ulaştık. San Juan Havaalanı’ndan taksiye binerek 1 saatte otele geldik. Bavullarımızı bıraktık. Giyindik.
Puerto Rico nasıl bir yer, San Juan nasıl bir şehir bilmiyoruz. Akşam şehrin ünlü bir psikiyatr doktorunun evinde yemeğe davetliyiz. Adanın tek yerli bankasının sahibinin kızı, bu yıl düzenlenen Venedik Bienali’nde Amerika’yı temsil eden sanatçı çift, bir Alman ve bir İngiliz işadamı masanın etrafında.
Kadehlere şarapları koydular, “merhaba” dediler. Ve hemen başladı “Türkiye muhabbeti(!)” Biz Türkiye’de sabah akşam “N’olacak memleketin hali?” diye düşünmekten ve tartışmaktan bıkmışız. Puerto Rico nasıl bir ada, buradaki insanlar ne yer ne içer? Ne yapar, nasıl geçinir? Görülecek gezilecek nereleri var? Bunları konuşacağımızı sanıyoruz. Ama ne mümkün?
Biz söze “...eee Puerto Rico’da neler var?” diye başlarken, masadakilerden biri hemen Türkiye’den söz etmeye başlıyor.
Masanın etrafındakilerin tamamı Türkiye’ye gelmiş. Hem de birkaç kere. Başlıyorlar İstanbul’u övmeye...
Herkes Türkiye’ye hayran
“Ah efendim, İstanbul ne kadar güzel bir şehir... Hayranız... Süleymaniye, Ayasofya... İstanbul dünyanın sanat merkezi... İstanbul Modern, Salt, Arter, Arkeoloji Müzesi, bienalleri çok başarılı... Boğaz’da balık... Perapalas Oteli...” Bunları uzun uzun bize anlatıyorlar... Konuyu değiştirmek için. “Haklısınız... haklısınız... Gelelim Puerto Rico’ya” diyerek lafı kesmek istiyoruz ama ne mümkün...
İstanbul’un tabii güzellikleri, sanat yanı bitti bu defa Türkiye’nin ekonomik ve politik durumu tartışılmaya başlanmaz mı?
Ekonomimizin durumunun çok iyi olduğunu da ballandıra ballandıra anlatıyorlar. Türkiye çok güçlü bir ekonomiye sahip. Türkiye’nin sanayii var. Avrupa Birliği Müslüman olduğu için Türkiye’ye tam üyelik vermiyor. Türkiye’de devlet tahvilleri yabancı yatırımcılara iyi para kazandırıyor. Bunlar ve daha benzer övgüler.
Bu kadarla bitse iyi... Derken yemeğin sonunda “tehlikeli konular” konuşulmaya başlandı. Ben bu tehlikeli konularda bırakınız görüş bildirmeyi, konuşulanlara şahit olmaktan bile korkarım... Ya büyüklerimizin kulağına gider ve de büyüklerimiz gazaba gelir ise... Maazallah beni un ufak ederler!
Korkmadan konuşuyorlar
Onlar konuşuyor, ben konuşmasınlar diyerek “Aaaaa... Bu masa lambası da çok güzel... Bu tabloyu nereden aldınız?” diye araya giriyorum ama... Konuşmayı başka yöne çekmek ne mümkün?
Türkiye Ortadoğu’da büyük güç iken, yanlış dış politika uygulayarak riske giriyor. Suriye ve İran konusunda Türkiye çok zor durumda... New York Times’ta makale çıktı. Türkiye Suriye politikasında çuvallamış... Falan filan...
Derken konu iç politikaya gelmez mi? “İktidar partisi Türkiye’yi giderek muhafazakar çizgiye itiyor. Türkiye ne kadar muhafazakar olur? Türkiye’de muhafazakar politikaların uygulanmasını önleyecek güçler var mı? Üniversiteler, gençlik, entelektüeller neden cumhuriyetin laik ilkelerine sahip çıkmıyor. New Yorker’in son sayısındaki Tayyip Erdoğan yazısını okudunuz mu? Bugüne kadar yayımlanmış en tarafsız ve geniş değerleme...” Onlar soruyor, tartışıyor ama... Benden çıtttt yok... Deli miyim Türkiye muhabbetine karışmaya? Duyan olacak , “Adam gitmiş, dünyanın öbür ucunda büyük Türk büyüklerini çekiştirenleri dinlemiş” diyecek.
Anlayamadığım bir şey var: “Dünyanın taaaa bu ucundaki insanların konuşacak başka konuları mı kalmamış ki, Türkiye ile bu kadar ilgileniyorlar. “N’olacak bu Türkiye’nin hali”ni kendilerine dert ediyorlar?.
Güngör URAS / MİLLİYET
Türkiye’den New York’a 9 saat uçtuk. Oradan 4 saat daha uçarak Puerto Rico adasına ulaştık. San Juan Havaalanı’ndan taksiye binerek 1 saatte otele geldik. Bavullarımızı bıraktık. Giyindik.
Puerto Rico nasıl bir yer, San Juan nasıl bir şehir bilmiyoruz. Akşam şehrin ünlü bir psikiyatr doktorunun evinde yemeğe davetliyiz. Adanın tek yerli bankasının sahibinin kızı, bu yıl düzenlenen Venedik Bienali’nde Amerika’yı temsil eden sanatçı çift, bir Alman ve bir İngiliz işadamı masanın etrafında.
Kadehlere şarapları koydular, “merhaba” dediler. Ve hemen başladı “Türkiye muhabbeti(!)” Biz Türkiye’de sabah akşam “N’olacak memleketin hali?” diye düşünmekten ve tartışmaktan bıkmışız. Puerto Rico nasıl bir ada, buradaki insanlar ne yer ne içer? Ne yapar, nasıl geçinir? Görülecek gezilecek nereleri var? Bunları konuşacağımızı sanıyoruz. Ama ne mümkün?
Biz söze “...eee Puerto Rico’da neler var?” diye başlarken, masadakilerden biri hemen Türkiye’den söz etmeye başlıyor.
Masanın etrafındakilerin tamamı Türkiye’ye gelmiş. Hem de birkaç kere. Başlıyorlar İstanbul’u övmeye...
Herkes Türkiye’ye hayran
“Ah efendim, İstanbul ne kadar güzel bir şehir... Hayranız... Süleymaniye, Ayasofya... İstanbul dünyanın sanat merkezi... İstanbul Modern, Salt, Arter, Arkeoloji Müzesi, bienalleri çok başarılı... Boğaz’da balık... Perapalas Oteli...” Bunları uzun uzun bize anlatıyorlar... Konuyu değiştirmek için. “Haklısınız... haklısınız... Gelelim Puerto Rico’ya” diyerek lafı kesmek istiyoruz ama ne mümkün...
İstanbul’un tabii güzellikleri, sanat yanı bitti bu defa Türkiye’nin ekonomik ve politik durumu tartışılmaya başlanmaz mı?
Ekonomimizin durumunun çok iyi olduğunu da ballandıra ballandıra anlatıyorlar. Türkiye çok güçlü bir ekonomiye sahip. Türkiye’nin sanayii var. Avrupa Birliği Müslüman olduğu için Türkiye’ye tam üyelik vermiyor. Türkiye’de devlet tahvilleri yabancı yatırımcılara iyi para kazandırıyor. Bunlar ve daha benzer övgüler.
Bu kadarla bitse iyi... Derken yemeğin sonunda “tehlikeli konular” konuşulmaya başlandı. Ben bu tehlikeli konularda bırakınız görüş bildirmeyi, konuşulanlara şahit olmaktan bile korkarım... Ya büyüklerimizin kulağına gider ve de büyüklerimiz gazaba gelir ise... Maazallah beni un ufak ederler!
Korkmadan konuşuyorlar
Onlar konuşuyor, ben konuşmasınlar diyerek “Aaaaa... Bu masa lambası da çok güzel... Bu tabloyu nereden aldınız?” diye araya giriyorum ama... Konuşmayı başka yöne çekmek ne mümkün?
Türkiye Ortadoğu’da büyük güç iken, yanlış dış politika uygulayarak riske giriyor. Suriye ve İran konusunda Türkiye çok zor durumda... New York Times’ta makale çıktı. Türkiye Suriye politikasında çuvallamış... Falan filan...
Derken konu iç politikaya gelmez mi? “İktidar partisi Türkiye’yi giderek muhafazakar çizgiye itiyor. Türkiye ne kadar muhafazakar olur? Türkiye’de muhafazakar politikaların uygulanmasını önleyecek güçler var mı? Üniversiteler, gençlik, entelektüeller neden cumhuriyetin laik ilkelerine sahip çıkmıyor. New Yorker’in son sayısındaki Tayyip Erdoğan yazısını okudunuz mu? Bugüne kadar yayımlanmış en tarafsız ve geniş değerleme...” Onlar soruyor, tartışıyor ama... Benden çıtttt yok... Deli miyim Türkiye muhabbetine karışmaya? Duyan olacak , “Adam gitmiş, dünyanın öbür ucunda büyük Türk büyüklerini çekiştirenleri dinlemiş” diyecek.
Anlayamadığım bir şey var: “Dünyanın taaaa bu ucundaki insanların konuşacak başka konuları mı kalmamış ki, Türkiye ile bu kadar ilgileniyorlar. “N’olacak bu Türkiye’nin hali”ni kendilerine dert ediyorlar?.
Güngör URAS / MİLLİYET