Medya
24 Eyl 2009 12:13 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:52

"POLEMİĞİ BAŞLATIYOR,ENSEYE ŞAPLAĞI YİYİNCE DE VINLIYOR!.." MEHMET Y.YILMAZ NASIL BİR POLEMİKÇİ?

Nasıl ki, "Fantom için ormanda 10 kaplan gücünde derler"; Mehmet Yakup Yılmaz için de (akıl bakımından) Hürriyet gazetesinde (en az) 10 çöp kutusu gücündedir demek gerekir.

Mehmet Yakup Yılmaz'ın bir polemikçi olarak portresi


Sağa sola sataşıyor, şaplağı ensesine yiyince de sus pus oluyor. Lakin bir müddet sonra hiçbir şey olmamış gibi yine başlıyor çemkirmeye.


Böyle enteresan bir şahsiyet, böyle tuhaf ötesi bir "polemikçi" işte.


Örnek çok, hangi birini sayayım.


Sabah gazetesinde ihtiyaca binaen "mescit" açmak gündeme gelince, "Mescidin yanına 'terbiye odası' lazım..." ifadesiyle, Engin Ardıç'ın terbiyeye muhtaç olduğunu "ima" etmişti.


Engin Ardıç durur mu; "cemaziyülevveline" kadar dokundurmuştu: "Bana terbiye verecek kişiler, piyasamızdaki şöhretlerini çıplak kadın resmi yayınlamakla yapmış, otel lobilerinde iş tutan profesyonel kadınları 'soyunmaktan çekinmeyen cesur Türk kızı' diye pazarlamış, her ay bir 'talihli okuyucuya' o kadınlardan biriyle 'yemek yedirmiş' kişiler olmamalı..."


Yetmezmiş gibi Ahmet Kekeç kardeşim de bi güzel üzerinden geçmişti.


28 Şubat'ın ufunetli günlerinde iki gazeteye (Radikal ve Posta) birden genel yayın yönetmenliği yapıp, birinde "demokrat" diğerinde "antidemokrat" olabilme yeteneğini dillendirmiş; "Bir insan hem 'öyle', hem 'böyle' nasıl olabilir?.." demişti.


Cevap?


Susmuş, pusmuş, velhasıl, "çanak" üstü oturmuştu.


"Sabah'a el konması ile, Doğan'a kesilen vergi cezaları aynı değil" diyerek, kankası Hıncal Uluç'a da bi ufaktan "giydirmeye" çalışmıştı.


Hıncal Uluç hatır gönül dinlemedi tabii: "Sabah, kendi bankasından borç aldığı için suçlandı. Hürriyet vergi kaçırmakla...Sabah'ın başına gelmedik kalmadı. Doğan grubu dimdik ayakta..."


Ayrıca, Sabah'ın batması için yaptıkları rezillikleri hatırlatarak; "Dinç Bilgin, Aydın Doğan'la, Zafer Mutlu'nun bana getirip okuttuğu o resmen açıklanmayan anlaşmayı imzaladığı günden başlayarak Sabah'a saldırılarınız niçin bıçak gibi kesildi?(...) Peki Dinç Bilgin, Aydın Doğan'dan ayrılıp Turgay Ciner'le anlaşır anlaşmaz, yaylım ateşinin işaret almış gibi yeniden başlaması sadece tesadüf mü?..." diye sordu.


Cevap yine kocaman bir "tısss"dan ibaretti.


Geçenlerde de fakire sataştı.


Her baskısını devamı sanıp aynı romanı tam 3 kez okuyan Şinasi karakterine gönderme yapmak maksadıyla, Doğan Medya Grubu'na kesilen vergi cezasını protesto etmek için aynı gün satın aldığım "5 Hürriyet gazetesinden 4'ünü çöpe attım, birini okudum..." demiş, kör güzüm parmağına misali, "Bu cümle senin içindi Şinasi..." diye de parantez içine not düşmüştüm ya...


Artık ne anladıysa, Şinasi'yle arasında ne tür bir ilişki kurduysa adımı vererek çemkirdi.


Bilemiyorum; "ironisi" gelmiş de olabilir.


Belki de...


Hasbelkader ezberlediği Bedii Faik marifeti bir "nükte"yi daha fazla hafızasında tutarsa başka bir yerine kaçabileceğinden korkmuş, bir an önce elden çıkarmaya karar vermiştir.


Yoksa durduk yere ne diye kendini iptizale uğratsın ki?!


Hiç uzatmayayım:


Hazreti köşe yazarlığı kadrosundan Şinasiler familyasına dahil etmiş, aynı gazetenin aynı nüshasından 5 tane alıp, 5'ini birden okumayınca "anlamıyor musun" demeye getirmiştim.


Cevap?


Yine tısss...


Polemiği başlatıyor, enseye şaplağı yiyince de vınlıyor.


Bu huyunu bildiğim için ürkütmemeye özen göstermiştim halbuki.


Mesela, köşe yazdığı gazetenin çöp kutumu "akıllandıracak" kudrette olduğunu vehmettiğine göre, çöp kutusundan daha akıllı olduğu kesindi, ama, kaç çöp kutusuna denk akıl taşıdığını sormamıştım.


Kaçtığına bakılırsa sorsak da cevap vermeyecekti; bari tahmin yürütelim:


Nalsı ki, "Fantom için ormanda 10 kaplan gücünde derler"; Mehmet Yakup Yılmaz için de (akıl bakımından) Hürriyet gazetesinde (en az) 10 çöp kutusu gücündedir demek gerekir.


Öyle olmasaydı...


"Bir Başbakan'a 'şerefsiz' olmadığını ispatlamak hakkını vermek gerektiğine inanıyorum..." diyecek kadar edepsizleşmezdi.


Vaktiyle, "Zor duruma düşünce meydanlara çıkıp bizlere sallayan ilk Başbakan da Recep Tayyip Erdoğan değil. Göreceksiniz, sonuncusu da olmayacak..." diye efelenmişti de, "İktidara taşıdığınız Tansu Çiller veya patronunuzun pijamayla karşıladığı Mesut Yılmaz'la Tayyip Bey'i karıştıracak kadar muvazeneyi yitirmeyin; onları iktidara siz getirmiştiniz; Tayyip Bey size rağmen iktidar..." demiştim.


Şu sıralar, ben küstüm oynamıyorum kıvamında "alınganlıklar" gösteriyor.


Dünkü yazısında, "Öyle görülüyor ki Başbakan'ın nezdinde 'Amerika'daki dostlar' kadar değerimiz yok!.." diyor.


Şerefsiz olmadığını ispatlama hakkı "bahşettiği" insandan "değer" dilenmeye başladığına göre, bizim 10 çöp kutusu gücündeki kaplanımızın kulakları düşmüş demektir.


Kulağı düşmüş kaplanları da çok "severim."


Eğlence yeni başlıyor, merak etmeyin


Salih Tuna/YENİ ŞAFAK