PKK YOK OLSA BİLE KÜRTLER ÖZERKLİK TALEBİNDEN VAZGEÇMEZ!
Taraf yazarı Ahmet Altan bugünkü yazısında Suriye'deki savaşı, Kürt olaylarını ve iktidarın verdiği tepkileri değerlendirdi.
Ülkenin bir köşesinde tarihin en garip savaşlarından biri
yaşanıyor.
Yaklaşık beş yüz kişilik bir gerilla grubu, yüz binlerce askeri,
tankları, topları, uçakları, Heron’ları olan bir orduya
saldırıyor.
Çatışma iki haftadan fazladır sürüyor.
Savaşın nasıl seyrettiğine dair ayrıntılı bilgimiz yok çünkü devlet
ne olup bittiğini anlatmıyor.
Sadece PKK’nın yüzden fazla kayıp verdiğini söylüyorlar.
Okuduklarımızdan anladığımız kadarıyla PKK o bölgede bir alanı
kendi denetimi altında tutup, bu saldırıyı bir "ayaklanmaya"
çevirmeye uğraşıyor.
Bunun için büyük kayıpları göze alıyor.
Bu amacına ulaşabilir mi?
Herhalde bu saldırıdan öyle bir sonuç çıkmayacak ama eğer devlet
neyle karşı karşıya olduğunu anlamazsa, ona göre davranmazsa,
sonunda orada o ayaklanmanın çıkma ihtimali çok yüksek.
Meselenin ne olduğunu anlayabilmek için önce orada yüzlerce insanın
kendi canlarından vazgeçmeye razı olarak, kendilerinden kat be kat
kalabalık bir güce saldırmayı göze almalarının nedenini anlamak
gerek.
Yüzlerce Kürt genci ölüme yürüyorsa bunu "hainler" falan diye
küfürler ederek geçiştiremezsiniz.
Devletin öncelikle sorması gereken soru, "bu insanlar neden
hayatlarından vazgeçmeye razı oluyorlar" sorusudur.
PKK yöneticilerinin amaçları, PKK’yı Suriye’nin kışkırttığı
iddiaları, silahların dışarıdan geldiği söylentileri, Kürt
gençlerinin neden ölümü göze aldığını açıklamaya yetmez.
Bunu anlamadan da o savaşı bitirmek mümkün olmaz.
AKP hükümeti, savaşı bitirebilmek için gerçekten büyük çabalar
gösterdi, çok cesur adımlar attı, Apo’yla, Kandil’le defalarca
görüştü, Oslo sürecini başlattı, büyük riskler aldı.
AKP’den başka bir parti bunları yapamazdı.
Erdoğan’dan başka bir lider de bu cesareti gösteremezdi.
Apo’nun "büyük bir anlaşmaya varmak üzere olduklarını" söylemesine
rağmen Kandil yönetimi bu sürecin devamından değil kesilmesinden
yana bir tercih yaptı.
Ve savaş sürdü.
Bütün bu yapılanlara karşın savaşın bitmemesinin getirdiği "bu iş
görüşmeyle olmayacak" inancı, Erdoğan’ın başkanlık seçimlerinde
"milliyetçileri" arkasında toplama isteği, Ortadoğu’da "büyük bir
ağırlığa sahip olduğumuz ve bizim isteğimizle herkesin PKK’yı
boğmaya razı olacağı" yanılgısı savaşı yeniden yükseltti.
Bir yıl öncesine kıyasla bambaşka bir siyasi iklimdeyiz şimdi.
AKP savaşçı bir parti oldu, Kürt meselesini "PKK’yı yenerek
bitireceğine" inanan geçmişin o sıradan partilerine dönüştü.
Kürtlerin hiçbir "eşitlik" talebini kabul etmiyor.
AKP böyle şahinleşirken Suriye’de meydana gelen büyük sarsıntı,
"Suriye’nin kuzeyinde" bir Kürt bölgesinin ortaya çıkması bütün
Kürtleri etkiledi, hemen güneylerinde şu ya da bu biçimde iki tane
"Kürdistan" varken onları "çocuklarını Türkçe eğitmek zorunda olan
Türkler" olduğu iddiasını kabul etmeye zorlamak Kürtlere her
zamankinden de ağır gelir oldu.
Bugün artık neredeyse her Kürd’ün aklında ya "özerk bölge", ya
"federasyon", ya "bağımsızlık" var.
Çeşitli Kürt aydınlarının ve siyasetçilerinin dile getirdiği bu
talepler PKK’nın taleplerini de aşan beklentiler.
PKK buhar olup havaya uçsa da Kürtler bu taleplerinden vazgeçecek
gibi görünmüyorlar.
Gelişmeler, aslında "sahnedeki" bütün aktörleri aştı.
Ortadoğu’daki altüst oluşla birlikte birdenbire başka bir evreye
geçiverdik.
"Kürtçeyi seçmeli ders yaptık ya" çıkışlarının bir karşılığı yok
artık, bir "Türk" partisi için bu önemli bir hamle olabilir ama
artık bu bir "Kürt" için çok gerilerde kalmış bir "hak".
PKK’nın gençlerini öldürebilirsiniz, onların saldırılarını
durdurabilirsiniz, onları bombalayabilirsiniz ama özelikle
Suriye’deki değişimlerden sonra Kürt halkının zihnindeki ve
ruhundaki kabarmaları, onların taleplerini nasıl
durduracaksınız?
Türklerin ve "Türk" devletinin, "yeni Ortadoğu’da Kürtlerin yeni
oluşumu ne olacak" sorusuna verdiği ya da vereceği cevap nedir?
"Her şey eskisi gibi devam edecek" derseniz, bu, hayatın akışına
uymayan bir cevap olur.
Bütün çevremiz derinden sarsılırken her şeyin eskisi gibi devam
etmesi imkânsız.
Türkiye’nin Kürtleriyle ilgili ciddi değişikliklerin gerçekleşmesi
kaçınılmaz, Suriye’deki gelişmelerden Türkiye’nin ve Türkiye’deki
Kürtlerin etkilenmemesi mümkün değil.
Nasıl bir değişim yaşayacağımızı bilmiyorum.
Ama mutlaka bir değişim yaşayacağımızı biliyorum.
Değişimi engellemeye kalkmak, bunu silahla önleyeceğini sanmak,
Ortadoğu’daki çalkantıların Türkiye’yi hiç etkilemeyeceğine
inanmak, savaşı ve ölümü kışkırtır ama sonucu değiştirmez.
Bütün Ortadoğu değişirken, "ben silahla Güneydoğu’yu ve Kürtleri bu
değişimin dışında tutarım" demenin bir sonuç vermeyeceğini görmek
gerekiyor artık.
Ya siz değişimi gerçekleştireceksiniz, ya değişim size rağmen
gerçekleşecek.
"Her şey aynı kalacak" dediğiniz sürece öfke de savaş da
bitmez.
Sonuçta hayatın emrettiği değişim gerçekleşir.
Ama biz iki taraftan da çok sayıda çocuğumuzun ölümünü görmek
zorunda kalırız.
Ahmet Altan/ Taraf