PKK şefleri huzursuzlanıyor! Kandil sürece ayak mı direyecek?
Medyaradar analisti Atilla Akar, “Açılım süreci” içindeki yeni dengeler, arayışlar ve tutumları ele aldı…
Efendim; 40 yıldır süren bir savaşın bir anda sonlanacağını ummak saflık olur herhalde. Hele de ortada çok sayıda faktör ve aktör varsa. Abdullah Öcalan sahnenin önündeki aktör görünse de oyunun asıl kadrosu (Uluslararası müdahillerin hiç var olmadığını varsaysak bile. Ki, bu mümkün değil) çoklu bir “puzzle” ile karşı karşıya olduğumuz aşikâr. Bu bulmacanın en önemli ayağı hiç şüphesiz “Kandil” deki şefler.
Onlar işin askeri kanadını oluşturanlar olarak asıl baş ağrısı terörü yaratanlar. “Serok” diye bağırdıklarına bakmayın. Onlar asıl irade olarak “Kendilerine rağmen” oluşabilecek hiçbir gelişmeyi istemezler. Başlarında Öcalan olsa bile. Gerekirse onu bile tanımazlar!..
Bitmedi!.. Birde olayın legal yansımaları var. Misal DEM Parti. O parti içinde Kandil’e yakın olanlar var olmayanlar var. Her ne kadar taktiksel olarak Öcalan’ı desteklediğini söylese bile farklı bir noktada duran (Şu an sanırım “Bekle gör” yapıyor) Selahattin Demirtaş faktörü mevcut. DEM “Türkiye Partisi” olabilecek mi, vb. (Ben bu “Etnikçi” kafa yapısıyla olamayacağına inananlardanım ama o konuya girmeyeyim iyisi!) Bir şeyler olacaksa eğer bunların çatışması veya uzlaşmasına göre olacak. Aksi beklenemez!
Hakan Fidan’ın Dikkat Çeken Beyanı!..
Geçen gün Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın medya mensuplarıyla buluşmasındaki değindiği bir nokta epey dikkatimi çekti. Bana göre bu kamu ile paylaşılan yeni bir yaklaşımdı. Buna “Devlet tavrı” denir ve hazırlıklı olunduğunu gösteriyor. (Muhakkak ki benim gibi oturduğu yerden, okuduğu haber ve yazıların satır aralarından sonuç çıkarmıyordur. Belli ki bir istihbarata ve analize dayanıyor) Oradaki vurgu önemliydi:
"PKK / YPG’nin birçok istihbarat servisiyle ilişkisi var. Bu örgütün kendi liderliğinden gelecek bir silah bırakma çağrısına ne kadar uyacağı belirsiz. Biz bunu 10 yıl önce tecrübe ettik. PKK liderliğinden silah bırakma çağrısı gelirse dinleyip dinlememek kendi tercihleri. Biz rasyonel bakıyor ve bu tehdidi ortadan kaldırmak için atacağımız adımları tespit ediyoruz"
Esas olarak “Mantıklı” ve isabetli olduğunu düşündüğüm bu yaklaşım devletin algı merkezlerinin gidişatın farkında olduğunu gösteriyor. (Doğrusu baştan beri “Her ihtimali düşünmek gerek” uyarısı yapan biri olarak bunu duymak beni ziyadesiyle sevindirdi) Zaten başka türlüsü saflık olurdu!..
Bir “Acaba” da Benden!..
Anlaşılan devletin “Sinir uçları” da işin farkında. Neyse, ben gene uyarımı yapayım bari. Peki bu durumda Apo, “Silahları bırakın” çağrısı yapsa ne değişecek? (Yoksa bu da bir oyun mu?) Öcalan “Benden istediğinizi yaptım hadi umut hakkından yararlanmamı sağlayın, beni salın ya da ev hapsine alın. Ben üzerime düşeni yaptım onlar uymadılar. Sözünüzde durun” derse ne olacak?
Bu işten faydalanan bir Öcalan olacak. Doğrusu Öcalan’ı İmralı’dan çıkarmak için iyi formül. Sonrası eski tas eski hamam!..
Kandil’den Gelen Sinyaller!..
Kandil en genelde şimdilik sakin gibi durmaya devam ederken, arada bazı negatif elektrikler yaymadan da edemiyor. Bu ifade o cenaha hakim psikolojiyi ele veriyor. Anlaşılan Kandil’deki şefler bu “Yeni Açılım” hikâyelerinden pek hoşnut değiller. Ancak ilk anda doğrudan karşı da çıkamıyorlar. Burunlara gelen “Koku” bu yönde.
Şimdilik muhalefetlerini “Esas” üzerinden değil “Ayrıntı” üzerinden yürütmeye çalışıyorlar. Daha ziyade taktiksel konulara yoğunlaşıyorlar. Örneğin PKK şeflerinden Mustafa Karasu görüşmeye değil, Öcalan’la görüşmeye giden ekibe itiraz ediyor.
Karasu daha yeni yaptığı açıklamada şunları söylüyordu: “Heyette DEM’in eş başkanı niye yok? İmralı'ya DEM gidecekse, DEM’in yönetimi var. Öyle hemen havaya girme, kendini kaptırma olmamalı. Mücadele de devam etmeli. Ortada hala bir şey yok. Mücadeleyi gevşetmemizi gerektirecek hiçbir şey yok.”
DEM’de eş başkan çok. Hangisini kastediyor bilmiyorum. (Muhtemelen onları kendilerine daha yakın hissediyor) Meselâ geçenlerde “Öcalan serbest bırakılmazsa her yerin Gazze gibi olacağını” söyleyen Tülay Hatimoğulları olabilir mi? Mantık aynı mantık ne de olsa. Diğeri ise Tuncer Bakırhan oluyor herhalde. Ne oldu? PKK, birden demokratik hiyerarşiyi dikkate almaya mı başladı?
Hızlandırılmış Yeni Adımlar Beklenebilir!..
Siyasi partilerle görüşmeler tamamlandı. Bunlar biraz “Dostlar alışverişte görsün” tarzında olsa da “Bakın biz en geniş kesimlerin görüşünü alıyoruz” demek içindi. (Bana göre bunların hiçbir önemi yok ya da sınırlı.) Esas hattın çoktan çizildiğini, bazı revizyon ve rötuşlar olsa bile trenin - sabotajla devrilmezse- o ray üzerinde yürüyeceğini düşünüyorum.
O yüzden “Şeffaflık” talep edenlere gülüyorum. Ne kadarda sığlar. Dünyanın hiçbir yerinde bu işler şeffaf olmaz. Bize ancak bilmemizin istendiği kadarını -o da yönlendirme amaçlı- anlatıyorlar. Olmaması da işin doğasına uygundur!..
Şimdi ise Erdoğan – Bahçeli görüşmesinde bu konunun masaya yatırıldığını ve geçerli vizeler alındığını düşünüyorum. Yeni bir “Aşama” ya geçilecek. Bu hafta başından itibaren bu konuda daha dikkatli, hızlandırılmış, yeni adımlar atılmasını bekliyorum. Tartışmanın seyri daha spesifik noktalara evrilebilir.
Tahminim o ki, şayet bazı ilerlemeler kaydedilirse Kandil’in huzursuzluğu daha da artacaktır…
13. 01. 2025
NOT: Lütfen 06. 01. 2025 tarihli “Dikkat!.. PKK süreçte yan çizebilir! PKK ‘Kusura bakma Serok’ der mi?” başlıklı yazıma bakınız…