08 Nis 2008 08:59
Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:02
PERİHAN MAĞDEN RADİKAL GAZETESİ'NDEN KİMLERİ YAZDI?.... İŞTE MAĞDEN'İN "SOLUĞUNU KESEN" KÖŞE YAZARLARI!....
Bakın, harbiden acayip bilgilendirici köşe yazıları birbiri ardınca patlamaya başladı Radikal gastemizin köşelerinde.Ben soluğum kesilmiş okuyorum.
Bilgi patlamaları
Bakın, harbiden acayip bilgilendirici köşe yazıları birbiri ardınca patlamaya başladı Radikal gastemizin köşelerinde.
Ben soluğum kesilmiş okuyorum İ. Berkan'ın 'Ergenekon'un Yakın Tarihi' serisini.
'Genel İstek Üzerine' pazar günü Murat Yetkin de, isminin feci şekilde karıştığı Hüsamettin Özkan-Bülent Ecevit (Esrarengiz) Ayrılığı'nı yeniden, bir nevi yazmak 'durumunda' kaldı ki-
Şimdi, bizler için verdikleri bu bilgilerin ne kadar mühim ve vahim olduklarının farkında olmayabilirler. Tam.
Zira: biz Dağınık ve Unutkan NORMAL HALK tüm o hop oturup hop kalkmalar, sıradışı tayinler, arkadan kol bükmeler karşısında hem bihabermişiz-
Hem de okumuş/haberlenmiş DAHİ olsak
o zamanlarda, Türkiye'de her daim silindir şapkadan tavşan çıkartıp ona bakmanızı isteyen bir Gündem İllüzyonu mevcuttur.
Siz 'Tavşan mı? Ne Tavşanı? Nerden çıktı?'
filan'lanırken arkadan Fil'i kaçırıverirler.
Ergenekon Işığı'ndan kamaşmış gözlerimiz, dikilmiş tavşan kulaklarımızla yeniden Eruygur, Örnek, Yalman paşaların, Kıvrıkoğlu paşaların ismini duymak 'puzzle' oluşurken nerelerde durduklarını elimizdeki yeni (ve tabii ki yetersiz) fenerin ışığında görmek hakikaten zihin açıcı geldi bana.
Bu memnuniyetimi ifade etmişken; Ankara'da konuşlanmış bir grup adamımı Radikal'in önüne yollayıp 'Yetkin buraya: Yumruk havaya!', 'Yetkin! O günleri bir daha yazsana!' sloganlarıyla halk arasında 'positive reinforcement' denilen Genel İstek atmosferine, bir nebze benim (grup) katkım olmuş olabileceğini itiraf etmek de isterim.
Murat Yetkin pazar günkü yazısında iki tarih veriyor: 29 Ağustos 2004 ve 19 Nisan 2006.
Dönüp bu yazıları okuduğumuzda; ilginç bilgilerle karşılaşıyoruz. Zira diyelim ben Popüler Kültür'e dair en zırva ayrıntıları dahi nasıl (maalesef) hatırlayıp bugün cereyan eden bazı olaylarda değerlendirip kullanabiliyorsam-
Bu yazarlarımız da sular seller gibi hatırladıkları/bildikleri bu olay dizinleriyle, bugünümüze ışık tutuyorlar.
Diyelim Ankaralı Temsilcisi Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı ve Olağanüstü Terbiyeli, Diliyle 'herhalde kötü niyet değil, bilgi eksikliğinden' 2006 Nisan'ında Fatih Altaylı tarafından objektif gazetecilik yapmak yerine, ULAKLIK yapmakla 'suçlanmış' olduğunu hatırlıyoruz bu yazılar sayesinde M. Yetkin'in.
Oysa Murat Yetkin bırakın sessiz bir ulaklık vs. yapmayı Radikal'in birkaç manşetinden vermiş Ecevit-Özkan ayrılığının 'arka' planını.
Arka planda da: Memleketi 're-shape' etmeye feci şekilde hakkı olduğuna inanan aktif ve emekli paşalarımızın; işadamlarımızı, Amerika'yı, Yahudi Lobisi'ni filan işin içine katarak bir nevi Ecevit'i devirme, Özkan'ı getirme, Denktaş'a Kıbrıs'ı tıkama hakkını ihsan etme gibi inanılmaz terzilikleri+çalışmaları+gayretkeşlikleri var!
YANİ: memlekette Askeriye; Mülkün+Adaletin+Siyasetin; her şeyin, her şeyimizin temeli olmaya, daha doğrusu belirleyicisi olmaya doymuyor. Kaç ihtilalle de olsa, doyurulamıyor. Bu karın!
Bugünlerde İlhan Selçuk'un gazetesinin genel müdürüyle yaptığı telefon konuşmalarından, minik parçalar geliyor önümüze, diyelim.
Burdaki konuşmalar Yargıdan Darbe'yi muştuluyor, muştulayabiliyor! Konuşuyorlar, 'beklentilerini' yazıyordu da zaten Selçuk direktifliyordu isteklerini.
İlhan Selçuk'un Gözaltı Kahramanlığı'nın akabinde 13 yaşında çocuklar, Cumhuriyet'e (kör parmağım gözüne) saldırılara yönlendiriliyor.
Akdeniz Üniv
Bakın, harbiden acayip bilgilendirici köşe yazıları birbiri ardınca patlamaya başladı Radikal gastemizin köşelerinde.
Ben soluğum kesilmiş okuyorum İ. Berkan'ın 'Ergenekon'un Yakın Tarihi' serisini.
'Genel İstek Üzerine' pazar günü Murat Yetkin de, isminin feci şekilde karıştığı Hüsamettin Özkan-Bülent Ecevit (Esrarengiz) Ayrılığı'nı yeniden, bir nevi yazmak 'durumunda' kaldı ki-
Şimdi, bizler için verdikleri bu bilgilerin ne kadar mühim ve vahim olduklarının farkında olmayabilirler. Tam.
Zira: biz Dağınık ve Unutkan NORMAL HALK tüm o hop oturup hop kalkmalar, sıradışı tayinler, arkadan kol bükmeler karşısında hem bihabermişiz-
Hem de okumuş/haberlenmiş DAHİ olsak
o zamanlarda, Türkiye'de her daim silindir şapkadan tavşan çıkartıp ona bakmanızı isteyen bir Gündem İllüzyonu mevcuttur.
Siz 'Tavşan mı? Ne Tavşanı? Nerden çıktı?'
filan'lanırken arkadan Fil'i kaçırıverirler.
Ergenekon Işığı'ndan kamaşmış gözlerimiz, dikilmiş tavşan kulaklarımızla yeniden Eruygur, Örnek, Yalman paşaların, Kıvrıkoğlu paşaların ismini duymak 'puzzle' oluşurken nerelerde durduklarını elimizdeki yeni (ve tabii ki yetersiz) fenerin ışığında görmek hakikaten zihin açıcı geldi bana.
Bu memnuniyetimi ifade etmişken; Ankara'da konuşlanmış bir grup adamımı Radikal'in önüne yollayıp 'Yetkin buraya: Yumruk havaya!', 'Yetkin! O günleri bir daha yazsana!' sloganlarıyla halk arasında 'positive reinforcement' denilen Genel İstek atmosferine, bir nebze benim (grup) katkım olmuş olabileceğini itiraf etmek de isterim.
Murat Yetkin pazar günkü yazısında iki tarih veriyor: 29 Ağustos 2004 ve 19 Nisan 2006.
Dönüp bu yazıları okuduğumuzda; ilginç bilgilerle karşılaşıyoruz. Zira diyelim ben Popüler Kültür'e dair en zırva ayrıntıları dahi nasıl (maalesef) hatırlayıp bugün cereyan eden bazı olaylarda değerlendirip kullanabiliyorsam-
Bu yazarlarımız da sular seller gibi hatırladıkları/bildikleri bu olay dizinleriyle, bugünümüze ışık tutuyorlar.
Diyelim Ankaralı Temsilcisi Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı ve Olağanüstü Terbiyeli, Diliyle 'herhalde kötü niyet değil, bilgi eksikliğinden' 2006 Nisan'ında Fatih Altaylı tarafından objektif gazetecilik yapmak yerine, ULAKLIK yapmakla 'suçlanmış' olduğunu hatırlıyoruz bu yazılar sayesinde M. Yetkin'in.
Oysa Murat Yetkin bırakın sessiz bir ulaklık vs. yapmayı Radikal'in birkaç manşetinden vermiş Ecevit-Özkan ayrılığının 'arka' planını.
Arka planda da: Memleketi 're-shape' etmeye feci şekilde hakkı olduğuna inanan aktif ve emekli paşalarımızın; işadamlarımızı, Amerika'yı, Yahudi Lobisi'ni filan işin içine katarak bir nevi Ecevit'i devirme, Özkan'ı getirme, Denktaş'a Kıbrıs'ı tıkama hakkını ihsan etme gibi inanılmaz terzilikleri+çalışmaları+gayretkeşlikleri var!
YANİ: memlekette Askeriye; Mülkün+Adaletin+Siyasetin; her şeyin, her şeyimizin temeli olmaya, daha doğrusu belirleyicisi olmaya doymuyor. Kaç ihtilalle de olsa, doyurulamıyor. Bu karın!
Bugünlerde İlhan Selçuk'un gazetesinin genel müdürüyle yaptığı telefon konuşmalarından, minik parçalar geliyor önümüze, diyelim.
Burdaki konuşmalar Yargıdan Darbe'yi muştuluyor, muştulayabiliyor! Konuşuyorlar, 'beklentilerini' yazıyordu da zaten Selçuk direktifliyordu isteklerini.
İlhan Selçuk'un Gözaltı Kahramanlığı'nın akabinde 13 yaşında çocuklar, Cumhuriyet'e (kör parmağım gözüne) saldırılara yönlendiriliyor.
Akdeniz Üniv