16 Mar 2011 08:11
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:08
''PEKİ, BİZ NEDEN SİLİVRİ'DEYİZ?'' NEDİM ŞENER SORUYOR!
Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Milliyet muhabiri Nedim Şener cezaevinden bir mektup gönderdi.
Adalet Bakanlığı’nın Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın kitabıyla ilgili olarak ‘fikir Özgürlüğü’ değerlendirmesi yaparak TCK 301. kapsamında soruşturma açılmasına izin vermemesini hatırlatan Şener, “Eğer, Avcı’nın kitabı fikir özgürlüğü ise ben ve Ahmet Şık neden cezaevindeyiz?” diye sordu.
Nedim Şener’in mektubu şöyle:
“Hanefi Avcı, ‘ben yazdım’ diyor, ben ‘yazmadım’ diyorum. Adalet Bakanlığı ‘fikir özgürlüğü’ diyor. Peki, ben neden Silivri’deyim?
Silivri Cezaevi’nden bakıldığında yaşanan gelişmeler normal insan aklıyla açıklanmaktan gitgide uzaklaşıyor. Yazdığı kitabı nedeniyle ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni aşağılamak’ gerekçesiyle hakkında soruşturma açılan Avcı’nın kitabı ‘fikir özgürlüğü’ kapsamında değerlendirilerek soruşturma izni verilmedi. Ancak, kitap nedeniyle Avcı, Ergenekon terör örgütüne üye olmak iddiasıyla tutuklanıyor. Dahası, ben de söz konusu kitaba katkı yaptığım iddiasıyla aynı örgüte üyelikten tutuklu bulunuyorum.”
Şener, mektubuna şöyle devam etti:
“Söz konusu kitap nedeniyle Hanefi Avcı hakkında 30’a yakın inceleme ve soruşturma, toplam 10 da dava açıldı. Ancak OdaTv’nin bilgisayarında ele geçen imzasız word dökümanlarda ‘Nedim’ ibaresi geçiyor diye tamamen benim dışımda olan birşey nedeniyle tutuklandım.
Bütün bunların Temmuz 2010 olarak tarihlenen ‘Ulusal Medya 2010’ isimli bir dökümanı referans aldığı söyleniyor. Oysa, Avcı, kitabında da dikkat çektiği gibi, konuyla ilgili çalışmaları 2010 yılı başında bitirmiş, kitabını 10 Nisan Polis Günü’nde yayınlamayı planlamış. Ancak, ağustos ayında yayınlamış. Temmuz 2010 tarihli bir dökümanın gereği olarak basıldığı iddia edilen kitap birkaç gün sonra Ağustos 2010 ayı başında piyasaya çıkmıştır. Bunun ne kadar mümkün olduğu tartışmalıdır.”
Neden içerideyim?
Şener, mektubunu şu sözlerle noktaladı: “Hanefi Avcı’nın kitabına bakıldığında, kendisi hakkında kurulduğunu iddia ettiği komplolara karşı idari ve hukuki girişimleri 2009 yılında başlattığı anlaşılıyor. Tüm bu garip durumlardan öteye, Adalet Bakanlığı, Avcı’nın kitabı için ‘Fikir Özgürlüğü’ derken, savcılarının ‘Ergenekon çalışması’ diye nitelemesi, hukuk tarihinde yerini alacaktır. Soruyorum, hiçbir katkım olmayan bir kitap ‘fikir özgürlüğü’ olarak değerlendiriliyorsa, ben neden içerdeyim?”
Nedim Şener’in mektubu şöyle:
“Hanefi Avcı, ‘ben yazdım’ diyor, ben ‘yazmadım’ diyorum. Adalet Bakanlığı ‘fikir özgürlüğü’ diyor. Peki, ben neden Silivri’deyim?
Silivri Cezaevi’nden bakıldığında yaşanan gelişmeler normal insan aklıyla açıklanmaktan gitgide uzaklaşıyor. Yazdığı kitabı nedeniyle ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni aşağılamak’ gerekçesiyle hakkında soruşturma açılan Avcı’nın kitabı ‘fikir özgürlüğü’ kapsamında değerlendirilerek soruşturma izni verilmedi. Ancak, kitap nedeniyle Avcı, Ergenekon terör örgütüne üye olmak iddiasıyla tutuklanıyor. Dahası, ben de söz konusu kitaba katkı yaptığım iddiasıyla aynı örgüte üyelikten tutuklu bulunuyorum.”
Şener, mektubuna şöyle devam etti:
“Söz konusu kitap nedeniyle Hanefi Avcı hakkında 30’a yakın inceleme ve soruşturma, toplam 10 da dava açıldı. Ancak OdaTv’nin bilgisayarında ele geçen imzasız word dökümanlarda ‘Nedim’ ibaresi geçiyor diye tamamen benim dışımda olan birşey nedeniyle tutuklandım.
Bütün bunların Temmuz 2010 olarak tarihlenen ‘Ulusal Medya 2010’ isimli bir dökümanı referans aldığı söyleniyor. Oysa, Avcı, kitabında da dikkat çektiği gibi, konuyla ilgili çalışmaları 2010 yılı başında bitirmiş, kitabını 10 Nisan Polis Günü’nde yayınlamayı planlamış. Ancak, ağustos ayında yayınlamış. Temmuz 2010 tarihli bir dökümanın gereği olarak basıldığı iddia edilen kitap birkaç gün sonra Ağustos 2010 ayı başında piyasaya çıkmıştır. Bunun ne kadar mümkün olduğu tartışmalıdır.”
Neden içerideyim?
Şener, mektubunu şu sözlerle noktaladı: “Hanefi Avcı’nın kitabına bakıldığında, kendisi hakkında kurulduğunu iddia ettiği komplolara karşı idari ve hukuki girişimleri 2009 yılında başlattığı anlaşılıyor. Tüm bu garip durumlardan öteye, Adalet Bakanlığı, Avcı’nın kitabı için ‘Fikir Özgürlüğü’ derken, savcılarının ‘Ergenekon çalışması’ diye nitelemesi, hukuk tarihinde yerini alacaktır. Soruyorum, hiçbir katkım olmayan bir kitap ‘fikir özgürlüğü’ olarak değerlendiriliyorsa, ben neden içerdeyim?”