ÖZLEM ÇELİK'TEN ÜLKEYİ YÖNETENLERE MEKTUP! ÇOCUĞUMA DOKUNMA!
Akşam yazarı Özlem Çelik, Başbakan Erdoğan'ın "dindar bir nesil yetiştireceğiz" sözü üzerine siyasetçilere köşesinden seslendi.
Çocuğuma dokunma!
(Ülkeyi yönetenlere mektup)
Çok saygıdeğer yöneticiler, siyasetçiler...
Bu yaşıma kadar ne zorunlu din dersleriniz ikna edebildi beni ne de darbeci askerlerinizin meydanlarda okuttuğu ayetler... Hutbeci Kenan Evren'e de 'Hadi oradan!' dedim, tarikat lideri dostu başbakanlara da...
Anlayacağınız ben çok inançlı bir inançsızım.
Durumum ortadayken siz kalmış 'dindar bir nesil yetiştireceğiz' diyorsunuz. Yani benim ve benim gibilerin çocuklarını 'dindar' yapma sevdanızdan bahsediyorsunuz. Normal bir ülkede yaşasak buna katıla katıla gülerdim ama ne yazık ki gülemiyorum.
Beni korkutuyorsunuz!
Tanrılardan, peygamberlerden, meleklerden, şeytanlardan korkmadım hiç... 'İnsan'dan korkarım ben. Hem de çok!
Üniversitenin bahçesinde Ramazan'da sigara içtiğim için ölümle tehdit edildiğimde 18'imdeydim... 'Demokrasi ve Kadın' konusunun tartışıldığı Siyasi Tarih dersinde, İslamiyet'te kadının aşağılandığını söyleyerek ayetlerden örnekler verdiğim için ders çıkışı 100 metreyi 10 saniyenin altında koşmak zorunda kaldım. Başörtülü kızların okula girmesini savunan ben nasılsa bir anda onların hedefi oldum...
Gazi Üniversitesi'nin çapulcu çetesi, hızma takıyor diye burnunu kırdığında, 17'sindeydi kız kardeşim. Kızcağızı yumruklarken, 'Müslüman Türkler böyle şeyler takmaz' diye bağırıyormuş alçaklar! Kampustaki sivil polisler gülerek izlemiş. Kardeşim o okula bir daha adımını atmadı.
Ablam, kendini sivil polis olarak tanıtan bir manyak tarafından ölümle tehdit edildiğinde 20'sindeydi... Ankara'da, banliyö treninde, elinde Radikal'in İKİ eki, faili meçhul Hasan Ocak'la ilgili yazıyı okurken ablamdan kimliğini isteyen adam, adının Eylem olduğunu görünce 'Dinsiz komünist! Şu okuduğuna bak! Vatan haini bunlar!' diye bağırarak onu vurmakla tehdit etmişti.
Alevi dostlarımızın acılarına tanıklık ettik yıllarca... Ramazan ayında oruç tutmadıkları belli olmasın diye sahurda kalkıp evde gürültü yaparlardı. Hatta birinde, uyanamayan arkadaşımı komşu kadın, 'Evladım, uyanamadın galiba!' diyerek zile basıp kaldırmıştı. O iyilik meleği komşunun Dersim, Çorum, Malatya, Sivas katliamlarını savunması da sizi şaşırtmaz herhalde!
Dersimli bir arkadaşıma, en yakın arkadaşının annesi aynen şöyle sorduğunda hepimiz dumura uğramıştık, 'Oğlum senin de kuyruğun var mı?'
Muhafazakarlık ve din adına öyle büyük acılar yaşatıldı ki bu ülkede! Anlatmaya dilim varmıyor. Siz hepsini biliyorsunuz zaten...
Ben bir yurttaş olarak 'Milli Güvenlik dersinin' kaldırılmasını alkışlıyorsam 'zorunlu din dersini' de kaldırmaya mecbursunuz.
Ulusal bayramlarda çocuklara, gençlere 'kutlama' adıyla eziyet edilmesine karşıysam onları umreye götürmenizi alkışlamam!
Nüfus cüzdanlarında din hanesinin bulunduğu, 'dine hakaret' adlı uyduruk bir suçlamayla karikatüristlerin bile yargılandığı bu ülkenin 'ileri demokrasiye' geçtiği savınıza çocuklar bile gülüyor.
Cesur bir savcı olsaydı bu sözlere dindar olmayanları hedef göstermek ve yaşam hakkını kısıtlamaktan çoktan dava açardı!
Siz kendi çocuklarınızı istediğiniz gibi yetiştirin ama bizim çocuklarımıza dokunmayın!!!