ÖZKÖK'ÜN TUNCAY GÜNEY ÖFKESİ SÜRÜYOR!.. ERTUĞRUL ÖZKÖK "ÇETE ARKADAŞLARI" OLAN HANGİ GAZETECİLERİ UYARDI?...
Ben, andıç olayından ağzı yanmış bir gazeteciyim. Bazı arkadaşlarımı uyarmak istiyorum.
Çete arkadaşım sen ne diyorsun
İKİ haftadır çok ilginç bir kitabı okuyorum.Kitabı Bilgi Üniversitesi çıkarmış.
Adı "Tehcir ve Taktil-Divanı Harb-i Örfi Zabıtları. İttihad ve Terakki´nin Yargılanması 1919-1922".
Adından da anlaşılacağı gibi, 1914-15 Ermeni tehciri ve olayları ile ilgili sorumluların yargılandığı davanın zabıtlarını toplamışlar.
Kitabı yayına iki kişi hazırlamış.
Vahakn N. Dadrian ve Taner Akçam.
Dadrian, "Ermeni soykırımı" iddialarını en ateşli şekilde savunan enstitülerden birinin başkanı.
Taner Akçam´ın bu konudaki görüşlerini de Türk kamuoyu gayet iyi biliyor.
* * *
Kitabı henüz bitirmedim, ama hemen başlarda Dadrian´ın yazdığı girişte birkaç cümle dikkatimi çekti.
Yargılama, İngiliz işgali sırasında ve İngilizlerin baskısıyla yapıldı.
O nedenle Türk kamuoyunun önemli bir bölümünde hep kuşkuyla karşılandı.
Dadrian´ın yazdıklarından öğreniyoruz ki, davada bütün belgeler, gerçek olup olmadığı bizzat o belgelerde imzası bulunan kişiler tarafından kabul edildikten sonra dosyaya girmiş.
Yani bütün belgeler titizlikle incelenip dosyaya konmuş.
Bu kitabı okurken, ister istemez Ergenekon davası da aklıma geldi.
Bazı meslektaşlarımız bizi, bu davaya karşıymışız gibi göstermeye çalışıyor.
Hayır kesinlikle değilim ve samimi olarak, suça karışmış, çeteleşmiş insanların ortaya çıkarılmasını istiyorum.
Çünkü oradaki çetelerin bir bölümümün bizim hayatımıza da kastettiğine samimi olarak inanıyorum.
Ama şu düşüncemi söylemeden de geçemiyorum.
Davanın seyrinde çok ciddi hukuki hatalar işleniyor.
Bunu söyleyen sadece ben değilim, bakın, emekli olduktan sonra bütün hayatını Türkiye´yi şehir şehir, kasaba kasaba dolaşıp, hukuk devletinin yerleşmesi için konferanslar vermeye adayan Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk da, yapılan hukuki hatalara dikkati çekiyor ve her iki tarafa da mahkemeyi etkilemekten uzak durmaları çağrısında bulunuyor.
Ben, andıç olayından ağzı yanmış bir gazeteciyim.
Bazı arkadaşlarımı uyarmak istiyorum.
Bu dava boyunca, yüzlerce andıç olayı yaşadık.
* * *
Devletimin 4 ayrı kurumu, 20 yıla yakın süredir telefonlarımı dinliyor.
15 yıldan beri, hayatımın her anında devletimin bana verdiği görevli ile geziyorum.
Nereye gittiğim, kimle görüştüğüm belli.
Devlet bana o görevliyi neden verdi biliyor musunuz?
DHKP-C hücre evlerinde bulunan bazı ölüm listelerinin başında benim ismim olduğu için.
Ama bakın bir şahıs çıkıp, devletin televizyonunda bana, o terör örgütünün çıkardığı yayın organının "finansörü" olduğum iftirasını atıyor.
Aynı şahsın hazırladığı ne idüğü belirsiz bir şemada, "Ergenekon çetesinin üyesi" olarak gösteriliyorum ve liberal bazı arkadaşlarımız bu listelere bakıp bizleri ihbar ediyor.
Peki öyleyse, buradan o listedeki başka insanlara da sesleneyim.
Ey Hüseyin Gülerce arkadaşım.
Sen ki, Zaman Gazetesi yazarısın, Fethullah Gülen´in en yakınındaki insanlardan birisin.
O listede senin de adın var.
Söyle bana, sen Ergenekoncu musun?
Seninle hangi gizli örgüt evinde buluşup, ele ele, omuz omuza menfur planlar hazırladık?
Sen ey Yeni Şafak Gazetesi´nin eski genel yayın yönetmeni, gerçekten sevgili arkadaşım Selahattin Sadıkoğlu.
O listede senin de adın var.
Söyle, bu pislik dolu Ergenekon çukuruna nasıl düştün? Taammüden mi, yoksa kader kurbanı mısın?
Üstelik o meşum Ergenekon şemasında her ikiniz de hiyerarşide benden çok yukarıda görünüyorsunuz. Yani siz üst, bense garip bir ast´ım.
Sen ey Star Gazetesi´nin sahibi Ethem Sancak dostum.
Arkadaş sen de mi? Nerede o karanlık çukurlara gömdüğün Kaleş´ler, malum kafileden el bombaları...
"Sen" diye sesleniyorsam, terbiyesizliğime vermeyin, aynı çeteden olduğumuz için bu kadar hukukumuz vardır diye düşünüyorum.
* * *
Şimdi bu nasıl bir Ergenekon çetesidir ki, aylardır gazetelerimiz, köşelerimiz neredeyse gırtlak gırtlağa.
Şikáyetim işte budur.
Çünkü bu deli saçması belge dava dosyasında...
Hakkımızda uydurulan sahte telefon konuşmaları da dosyada.
İsimlerimiz orada burada masalara meze oluyor.
Aylardır bunları anlatmaya çalışıyorum ve şunu söylüyorum:
Davanın usulü, teknik ayrıntıları da hukukun ayrılmaz parçasıdır.
Onun için "İnsanlar şu kadar ay boşu boşuna mı yattı" diye soruyoruz.
Amacımız kesinlikle bu davayı gözden düşürmek değil.
Tam aksine, o gömülmüş silahları ortaya çıkaran, gerçekten korkutucu bazı somut delillere ulaşan Emniyet yetkililerini ve savcıları takdirle izliyoruz, gerçek suçlular bulunsun istiyoruz.
Asıl önemlisi, bu hukuk hataları yüzünden gerçek çeteciler de yırtabilir endişesine kapılıyoruz.
O yüzden, işgal altındaki mahkemelerin bile gösterdiği asgari titizliği bekliyoruz...
ERTUĞRUL ÖZKÖK / HÜRRİYET