07 Mar 2010 14:34
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:08
''ÖZKÖK'ÜN ÇIPLAK AYAKLARI LOPEZ'DEN DAHA TAHRİK EDİCİ!..'' ÖZKÖK RÖPORTAJINA SELAHATTİN DUMAN YORUMU!..
Ertuğrul Özkök genel yayın yönetmenliğinden neden alındı? İşte Selahattin Duman'a göre bu sorunun yanıtı.
Nazar adamı mezara Davarı kazana sokar
Tempo'da yayınlanan Ertuğrul Özkök röportajından sonra ilk söyleyeceğim budur.. Biri bana gelip de ''Hürriyet'te neler oluyor? Özkök neden gitti?'' diye sorsa hemen cevap vermem.. Boğaz dediğin otuz iki kert olduğundan düşüne düşüne konuşur tek kelime ederim: ''Nazar..'' Röportaja göre bu işin başka açıklaması yok!
Tempo Dergisi'nin Mart sayısını elime alıp da kapağa baktığımda donup kaldım..
Atatürk, büyük taarruzdan önce Kocatepe'de elinde henüz mozaikle sansürlenmemiş sigarası ile öyle duruyor ya! Aha ben de Tempo'nun kapağını görünce öyle kalakaldım..
O ne güzel kapaktı öyle?
Birinci aferin fotoğrafı çeken ''sözünde durmaz'' muhabir Sebati'ye.. (Benim fotoğrafları hâlâ gönderecek..)
İkinci aferin o kapağı yapan grafikere.. Ertuğrul Özkök'ü öyle bir konuşlandırmış ki kapağın kıyısına.. Mükemmeli yakalamak ancak bu kadar olur..
Jenniferler'in Lopezli'si veya Anistonlu'su olsa ne fayda?
Özkök'ün kapakta yakaladığı karizmayı yıkamaz..
Nitekim derginin içinde Jennifer Lopez'in de röportajı var.. Hem de erotik fotoğraflarıyla birlikte..
Ancak derginin editörü bir Lopez'in erotik fotoğraflarına bakmış.. Bir de Ertuğrul Özkök'ün İstanbul Modern'in içinde çekilen fotoğraflarına..
Özkök'ün çıplak ayakları, editöre kombinezonlu Lopez'den daha tahrik edici geldiğinden kapak tercihini böyle kullanmış..
***
Ertuğrul Özkök, gündemi şekillendirmeyi iyi bilir..
O yüzden fotoğrafların çekimi için seçilen İstanbul Modern çok iyi bir seçim.. Şu sıralarda pek popüler..
Mekânı gezerken smokin giymeyi akıl etmek bir başka güzellik.. Kaç kişinin aklına müzeye giderken ''Smokin giyeyim de diğer kılıksızlık ziyaretçileri komplekse sokayım..'' fikri düşer?
Bu bir anlamda diğer sivil ziyaretçilere mesajdır..
O fotoğraflardan sonra İstanbul Modern'de erkek ziyaretçi sayısı düşerse hiç şaşmam.. Kim gidip de smokin kiralayacak?
Müzenin içinde gezinirken ''Yürümekten tabanlarım şişti..'' havasına girip ayakkabıları hatta çorapları çıkarmak ise başka numara..
Hem ''farklı olmanın da farklığının..'' altını çiziyorsun hem de olaya erotik tat katıyorsun..
Entelektüel ve isyankâr bir salon adamı imajı takılıyorsun.. ''Ceketimi aldım, yalın ayak başı kabak gidiyorum..'' mesajı veriyorsun..
Arif olan understand ..
DARBECİ NİYAZİ..
Röportaj hayli uzun.. Net on iki sayfa..
Yirmi yıl yayın yönetmenliği yapmış biri olarak sorulan her soruya cevap vermiş..
Bu mesleğe yeni başlayanlar için alınacak çok ders var.. Zevkle ve dikkatle okudum.. Bazı yerde söylediklerine yürekten hak verdim.. Bazılarına katılmadım..
''Ben Babıâli'ye devrim yapmaya geldim..'' türünden iddialı lâflar ettiği kimi yerlerde biraz irkildim..
İddialı lâftan korkarım.. Kendini tanık göstererek iddialı konuşmak aklıma hep Yedek Asteğmen
Niyazi vak'asını getirir..
27 Mayıs ihtilalinden birkaç yıl sonra ortalık, darbeye şurasından burasından karışmış subayların hatıraları ile dolmuştu.. Emekli olan oturup ''27 Mayıs Hatıralarım'' kitabı yazıyordu..
Merhum şair Ümit Yaşar da çalıştığı haftalık mizah dergisi için oturup manzum bir hatırat yazdı..
''İhtilali nasıl yaptım? Yedeksubay Asteğmen Niyazi anlatıyor..''
Şiirin tamamı aklımda kalmamış..
''Albayımla mahvelde (ordu evinde) tavla oynuyoruz.. Albayım devamlı tek kapıya gele atıyor.. Birden bana Niyazi, dedi.. Memleketin gidişatını iyi görmüyorum..''
Şiirin devamında Yedek Asteğmen Niyazi'nin nasıl ihtilâlci olduğu böyle anlaşılıyor.. Rütbesi küçük olduğundan ihtilâlin her angaryasını da o yapıyor..
Tam ihtilâl yapılacak tezkeresi geliyor.. Dolayısı ile yönetime giremiyor..
Özkök ''Babıâli devrimciliğini'' anlatırken Niyazi'nin aklıma düşmesi belki bundandır..
Benim canımı sıkan bir şey de Babıâli devriminin yarım kalması..
Not: Bu samimi ifadelerimden dolayı Ertuğrul Özkök'ün başını yiyenler için ''karşı devrimciler..'' mânâsı çıkaran olursa ağzını burnunu kırarım.. Saygılarımı sunarım Aydın Bey..
***
Röportajın bir yerinde ''Ben Babıâli'nin Özal'ıyım..'' derken başka yerinde de ''Yönetim biçimim Demirel'inkine benzer..'' lâfını ediyor..
Fikrinin karışmasından değil, hasımlarına şaşırtmaca veriyor..
Kendisine dair söylemleri ise gayet insani..
Hem hayatı boyunca işten atılma korkusuyla yaşamış hem genel yayın müdürlüğünden ayrılmak ona zerre kadar koymamış..
Bunları da ''Tencerenin deliğini kapak görür, gözün ağladığını çapak görür..'' çelebiliğinde tatlı tatlı anlatmış..
Buna dair satırları duygulanarak okudum.. Elde değil biz de insanız..
SIFIR KOMPLEKS
Ertuğrul Özkök için ne derlerse desinler ''kompleksiz insan'' olduğu tezine yürekten katılırım..
Kavga etmez, kin tutmaz.. Kişilerle sebepli sebepsiz uğraşmaz.. İşini yapar.. Röportajında kendisinin de dillendirdiği gibi ''omurgasız'' lâfı buradan türedi..
Ona da katılmam..
Döneminin şartları neyse, o şartların icabı neyse elifi elifine onları yaptı.. Devrimcilikti, isyankârlıktı işin romantizmi..
Ertuğrul Özkök'ü ''devrimciyim'' itirafından dolayı Ergenekon mahkemesine koysalar, gider lehine şahitlik yaparım..
''Hayır..'' derim..
''Büyüklerine her daim saygılıydı.. Onların gözünün içine bakardı.. Ayrıca aile terbiyesi gördüğünden şarabını şapırdatmadan içerdi..''
Nitekim on iki sayfalık röportajına bakın..
Büyüklerine asi olduğunu gösteren, onlara aykırı giden tek bir cümlesi yoktur..
Biz bu meslekte neler gördük.. İşten ayrıldıktan sonra ekmeğini yediği insanlara imansızca sallayanlara şahit olduk..
''Zenginin kabahati bir de fakirin ölüsü duyulmaz..'' bilirdik.. İnancımız yerle bir oldu..
Özkök bunların hiçbirine tevessül dahi etmedi..
Aile terbiyesi, iş terbiyesi budur.. Devrimci dediğin de önce terbiyeli olmalıdır..
Özkök bize bunun en iyi örneğini gösterdi.. Ağzına sağlık Ertuğrul Özkök!
Selahattin Duman/Vatan
Tempo'da yayınlanan Ertuğrul Özkök röportajından sonra ilk söyleyeceğim budur.. Biri bana gelip de ''Hürriyet'te neler oluyor? Özkök neden gitti?'' diye sorsa hemen cevap vermem.. Boğaz dediğin otuz iki kert olduğundan düşüne düşüne konuşur tek kelime ederim: ''Nazar..'' Röportaja göre bu işin başka açıklaması yok!
Tempo Dergisi'nin Mart sayısını elime alıp da kapağa baktığımda donup kaldım..
Atatürk, büyük taarruzdan önce Kocatepe'de elinde henüz mozaikle sansürlenmemiş sigarası ile öyle duruyor ya! Aha ben de Tempo'nun kapağını görünce öyle kalakaldım..
O ne güzel kapaktı öyle?
Birinci aferin fotoğrafı çeken ''sözünde durmaz'' muhabir Sebati'ye.. (Benim fotoğrafları hâlâ gönderecek..)
İkinci aferin o kapağı yapan grafikere.. Ertuğrul Özkök'ü öyle bir konuşlandırmış ki kapağın kıyısına.. Mükemmeli yakalamak ancak bu kadar olur..
Jenniferler'in Lopezli'si veya Anistonlu'su olsa ne fayda?
Özkök'ün kapakta yakaladığı karizmayı yıkamaz..
Nitekim derginin içinde Jennifer Lopez'in de röportajı var.. Hem de erotik fotoğraflarıyla birlikte..
Ancak derginin editörü bir Lopez'in erotik fotoğraflarına bakmış.. Bir de Ertuğrul Özkök'ün İstanbul Modern'in içinde çekilen fotoğraflarına..
Özkök'ün çıplak ayakları, editöre kombinezonlu Lopez'den daha tahrik edici geldiğinden kapak tercihini böyle kullanmış..
***
Ertuğrul Özkök, gündemi şekillendirmeyi iyi bilir..
O yüzden fotoğrafların çekimi için seçilen İstanbul Modern çok iyi bir seçim.. Şu sıralarda pek popüler..
Mekânı gezerken smokin giymeyi akıl etmek bir başka güzellik.. Kaç kişinin aklına müzeye giderken ''Smokin giyeyim de diğer kılıksızlık ziyaretçileri komplekse sokayım..'' fikri düşer?
Bu bir anlamda diğer sivil ziyaretçilere mesajdır..
O fotoğraflardan sonra İstanbul Modern'de erkek ziyaretçi sayısı düşerse hiç şaşmam.. Kim gidip de smokin kiralayacak?
Müzenin içinde gezinirken ''Yürümekten tabanlarım şişti..'' havasına girip ayakkabıları hatta çorapları çıkarmak ise başka numara..
Hem ''farklı olmanın da farklığının..'' altını çiziyorsun hem de olaya erotik tat katıyorsun..
Entelektüel ve isyankâr bir salon adamı imajı takılıyorsun.. ''Ceketimi aldım, yalın ayak başı kabak gidiyorum..'' mesajı veriyorsun..
Arif olan understand ..
DARBECİ NİYAZİ..
Röportaj hayli uzun.. Net on iki sayfa..
Yirmi yıl yayın yönetmenliği yapmış biri olarak sorulan her soruya cevap vermiş..
Bu mesleğe yeni başlayanlar için alınacak çok ders var.. Zevkle ve dikkatle okudum.. Bazı yerde söylediklerine yürekten hak verdim.. Bazılarına katılmadım..
''Ben Babıâli'ye devrim yapmaya geldim..'' türünden iddialı lâflar ettiği kimi yerlerde biraz irkildim..
İddialı lâftan korkarım.. Kendini tanık göstererek iddialı konuşmak aklıma hep Yedek Asteğmen
Niyazi vak'asını getirir..
27 Mayıs ihtilalinden birkaç yıl sonra ortalık, darbeye şurasından burasından karışmış subayların hatıraları ile dolmuştu.. Emekli olan oturup ''27 Mayıs Hatıralarım'' kitabı yazıyordu..
Merhum şair Ümit Yaşar da çalıştığı haftalık mizah dergisi için oturup manzum bir hatırat yazdı..
''İhtilali nasıl yaptım? Yedeksubay Asteğmen Niyazi anlatıyor..''
Şiirin tamamı aklımda kalmamış..
''Albayımla mahvelde (ordu evinde) tavla oynuyoruz.. Albayım devamlı tek kapıya gele atıyor.. Birden bana Niyazi, dedi.. Memleketin gidişatını iyi görmüyorum..''
Şiirin devamında Yedek Asteğmen Niyazi'nin nasıl ihtilâlci olduğu böyle anlaşılıyor.. Rütbesi küçük olduğundan ihtilâlin her angaryasını da o yapıyor..
Tam ihtilâl yapılacak tezkeresi geliyor.. Dolayısı ile yönetime giremiyor..
Özkök ''Babıâli devrimciliğini'' anlatırken Niyazi'nin aklıma düşmesi belki bundandır..
Benim canımı sıkan bir şey de Babıâli devriminin yarım kalması..
Not: Bu samimi ifadelerimden dolayı Ertuğrul Özkök'ün başını yiyenler için ''karşı devrimciler..'' mânâsı çıkaran olursa ağzını burnunu kırarım.. Saygılarımı sunarım Aydın Bey..
***
Röportajın bir yerinde ''Ben Babıâli'nin Özal'ıyım..'' derken başka yerinde de ''Yönetim biçimim Demirel'inkine benzer..'' lâfını ediyor..
Fikrinin karışmasından değil, hasımlarına şaşırtmaca veriyor..
Kendisine dair söylemleri ise gayet insani..
Hem hayatı boyunca işten atılma korkusuyla yaşamış hem genel yayın müdürlüğünden ayrılmak ona zerre kadar koymamış..
Bunları da ''Tencerenin deliğini kapak görür, gözün ağladığını çapak görür..'' çelebiliğinde tatlı tatlı anlatmış..
Buna dair satırları duygulanarak okudum.. Elde değil biz de insanız..
SIFIR KOMPLEKS
Ertuğrul Özkök için ne derlerse desinler ''kompleksiz insan'' olduğu tezine yürekten katılırım..
Kavga etmez, kin tutmaz.. Kişilerle sebepli sebepsiz uğraşmaz.. İşini yapar.. Röportajında kendisinin de dillendirdiği gibi ''omurgasız'' lâfı buradan türedi..
Ona da katılmam..
Döneminin şartları neyse, o şartların icabı neyse elifi elifine onları yaptı.. Devrimcilikti, isyankârlıktı işin romantizmi..
Ertuğrul Özkök'ü ''devrimciyim'' itirafından dolayı Ergenekon mahkemesine koysalar, gider lehine şahitlik yaparım..
''Hayır..'' derim..
''Büyüklerine her daim saygılıydı.. Onların gözünün içine bakardı.. Ayrıca aile terbiyesi gördüğünden şarabını şapırdatmadan içerdi..''
Nitekim on iki sayfalık röportajına bakın..
Büyüklerine asi olduğunu gösteren, onlara aykırı giden tek bir cümlesi yoktur..
Biz bu meslekte neler gördük.. İşten ayrıldıktan sonra ekmeğini yediği insanlara imansızca sallayanlara şahit olduk..
''Zenginin kabahati bir de fakirin ölüsü duyulmaz..'' bilirdik.. İnancımız yerle bir oldu..
Özkök bunların hiçbirine tevessül dahi etmedi..
Aile terbiyesi, iş terbiyesi budur.. Devrimci dediğin de önce terbiyeli olmalıdır..
Özkök bize bunun en iyi örneğini gösterdi.. Ağzına sağlık Ertuğrul Özkök!
Selahattin Duman/Vatan