ÖZGÜR MUMCU'DAN FETHULLAH GÜLEN ANALİZİ; "İMAMDA ORDU BİTMEZ"
Radikal yazarı Özgür Mumcu, Fethullah Gülen'in 12 Eylül Darbesine alkış tuttuğunu iddia eden bir yazı kaleme aldı.
İmamda Ordu Bitmez
Ben kanunlara saygılı bir vatandaşım. Hâkimin, savcının, polisin ‘okuma’ dediği kitabı zinhar okumam. İnternete de düşse, e-mail olarak da gelse okumam. Kanun, nizam dairesinde hareket ederim, herkese de bunu tavsiye ederim.
Devlet-i Âli’nin okuma dediği kitabı okuyacağıma, makbul eşhasın yasaklanmamış eserlerini okuyup, siz değerli okuyucularla paylaşmayı tercih ederim.
Neticede amaç ‘İmam’ın ordusunu bulmaksa yasaklı olmayan yayınlar takip edilerek de o orduyu bulmak mümkündür kanaatindeyim.
Gülen’in Askeri
Mesela Sızıntı dergisinin 1979 senesinden bir nüshasında Fethullah Gülen ne de güzel anlatmış orduyu, askeri:
“Askerlik yüksek bir pâyedir, Hakk’ın katında da halkın katında da... Ona denk yüce bir topluluk ve gördüğü vazifeye denk yüksek bir vazife yoktur şu fânî âlemde. Yüklendiği iş itibâriyle, (zaman) onda başkalaşır, muammalaşır ve bir sır haline gelir.”
Yüklendiği işle zamanı muammalaştıran askerin geçmiş icraatlarını da övmekten geri durmamış Sayın Gülen:
“Onun süngüsü, yüz defa iniltimizi dindirdi ve ateşimize su serpti. Yakın tarihimizde dahi kaç defa onda mâzînin tebessüm eden çehresini ve yıldırımlaşan celâdetini gördük... Eğer, atik davranıp da yıllardan beri hazırlanan karanlık emellerin önüne geçmeseydi, bütün bir millet olarak inkisâr içinde ağlamadan başka çaremiz kalmayacaktı.”
Bugün askeri vesayetin en baş düşmanlığına soyunan Gülen’e gönül verenlere bakınca, herhalde 12 Eylül’den sonra Fethullah Gülen askerden desteğini çekmiştir diye düşünüyor insan.
12 Eylül ve Gülen
O sebeple 1 Ekim 1980 tarihli Çağ ve Nesil dergisinde Sayın Gülen’in yazdıkları biraz şaşırtıcı. 12 Eylül’ü takip eden günlerde vaziyeti şöyle değerlendirmiş hoşgörünün âlimi:
“Bu, düşmanı kıskıvrak yakalama ve bir zaferdir. İçtimâî bünyenin, haricî bir kısım erâciften temizlenme, arındırılma ve aslına ircâ zaferi. Bu zafer, kendinden ümit edilenleri getirdiği takdirde, Türk’ün zaferler hanesinde en muallâ yeri işgal edecektir.”
Aynı yazıda 12 Eylül cuntasına ise şöyle selam durmuş Sayın Gülen: “Ve işte şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tulûu saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekâsına alâmet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe, istihâlelerin son kertesine varabilmesi dileğimizi arz ediyoruz.”
Gülen ve Susurluk
Bunlar 30 sene öncesinin fikirleri, daha sonra Fethullah Gülen askeri vesayete de derin devlete de karşı çıkmıştır denebilir. Susurluk’un üzerine kayıtsız şartsız gidilmesini istemiştir herhalde diye düşünülebilir.
Doğrudur, mesela 1997 senesinin mart ayında Samanyolu televizyonunda Susurluk üzerine konuşurken şöyle demiş: “Susurluk’la bir cinayet işlenmiş, bir toplum suçu işlenmişse şayet, bunun örtbas edilmesini ben de istemem.”
Fakat sözlerinin devamında 12 Eylülcü çizgisinden sapmadığını göstermiş:
“Bunun temelinde bizim milli birliğimize, milli bütünlüğümüze devlet telakkimize eğer dokunacak bazı şeyler varsa, bu kapı aralanmamalıydı. O kapıdan girilince şayet askere olan güvenimiz sarsılacaksa, güvenlik kuvvetlerine olan güven sarsılacaksa, Meclis’e olan güven sarsılacaksa, insanlara olan güven sarsılacaksa bunun üzerine biraz daha farklı bir yöntemle gidilmeli ve mesele çözülmeliydi.”
Yine aynı televizyon programı Fethullah Gülen’in askeri darbeler hakkındaki görüşlerini de yansıtıyor. Darbelerin sakıncalarından bahseden Gülen sözlerine şöyle devam ediyor: “Darbeciler hep sui niyetli olmamışlardır. Güzel şeyler olmuştur (…) Darbe, çaresizlikte hekimin neşteri gibi, komplikasyonları da nazar-ı itibara alınarak yapılan bir mualecedir, Arap atasözü vardır. ‘Dağlama en son çaredir.’ Bütün mualeceler kullanılır, en son demir kızdırılır, basarlar.”
‘İmamın ordusu’nu bulmak için Fethullah Gülen okuyunuz.
Demir ne zaman kızdırılır, nereye basılır, hangi üniformaya ne zaman selam durulur. evaplar uzakta değil.
Özgür MUMCU / RADİKAL