Özgeçmişinden rahatsız olan TV yorumcusu kim?

Bu arkadaş, kendi geçmişinden utanıyor! Bu yüzden kendi hayatının en önemli bilgisine özgeçmişinde yer vermiyor. Bu bilgiye yer veren, özgeçmişini yayınlayan sitelerden de ricacı olup, o kısmı çıkarttırıyor!

O, bugünlerde muhalif bir kanalın ekran yüzü… Haftada en az iki akşam ekranda. Her konuda bilgi sahibi: Narin olayı patlak veriyor; beyefendi adli tıp uzmanı kesiliyor, teğmenlerin kılıçlı yemin olayında askeri uzman… Sanırsınız beş cephede savaşmış bir komutan! Askerliğe o kadar hakim yani!
Siyaset konusunda kimseye söz bırakmıyor zaten, İliç’te felaket mi meydana geldi, en bilmiş tavırlarla yine ahkam kesiyor.
İşte; bugün böyle bir arkadaştan söz edeceğim size…
Her konuda konuşan, her şeyi bilen ve “demokrasi havarisi” kesilen, iktidara demokrasi dersi veren bu arkadaşın büyük sırrını açıklayacağım.
*
Sır şu:
Bu arkadaş, kendi geçmişinden utanıyor!
Bu yüzden kendi hayatının en önemli bilgisine özgeçmişinde yer vermiyor.
Bu bilgiye yer veren, özgeçmişini yayınlayan sitelerden de ricacı olup, o kısmı çıkarttırıyor!
Kimden mi söz ediyorum?
Açıklayacağım…
Ama önce bütün biyografi sitelerinde yer alan resmi özgeçmişini paylaşayım:
*
Asıl adı Mehmet…
Ancak o bu ismi hiç kullanmıyor; çok sıradan buluyor!
Bu yüzden kendisini ikinci adıyla ve soyadıyla tanıtıyor.
2 Temmuz 1971’de Bingöl’de dünyaya geldi.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Doğu Dilleri ve Edebiyatı Bölümü, Arap Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı’nda okudu.
Üniversite öğrencisiyken gazeteciliğe başladı.
Zaman Gazetesi, Flash TV, Haftalık İzlenim, Yeni Şafak, Yeni Yüzyıl ve Turkish Daily News gibi medya kuruluşlarında çalıştı.
1998 yılında Kanal 7’nin Washington Temsilcisi oldu.
2001’de aynı kanalın Ankara Temsilcisi olarak görevine devam etti.
Sonra…
Yeni Yüzyıl Gazetesi’nde dizi yazıları yayınladı.
Aynı gazete, onun cemaat ve tarikat yapılarını inceleyen yazılarını kitaplaştırarak okuyucularına sundu.
Radikal Gazetesi’nde yazarlık yaptı; yazılarına Hürriyet Gazetesi’nde devam etti.
Şu anda Karar Gazetesi’nde yazarlık yapıyor. Türkücü Zara ile 2012 - 2016 yılları arasındaki evliliğinden bir çocuğu var.


*
Son satırdan anlamışsınızdır bu resmi özgeçmişin kime ait olduğunu…
Sözünü ettiğim kişi Mehmet Akif Beki…
Özgeçmişinde yer almayan çok önemli bilgi ise bu arkadaşın 2006-2009 yılları arasında o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın sözcülüğünü ve basın danışmanlığını yapmış olması…
Evet; bu arkadaş, dört yıla yakın bir süre gazetecilere kök söktürdü.
Göreve gelir gelmez ilk işi bazı başbakanlık muhabirlerinin akreditasyonunu iptal etmek oldu.
Muhalif gazetelerin ve televizyonların yıllardır aynı işi yapan başbakanlık muhabirlerini, akreditasyonlarını iptal ederek Başbakan Erdoğan’ı izlemekten alıkoydu. Bu muhabirler ne Başbakan’ın basın toplantılarına katılabildi, ne de yurt içi gezilerine götürüldü.
Peki; amacı neydi Beki’nin?
Erdoğan’ı muhalif gazetecilerin “rahatsız edici” sorularından korumak.
Hatta Anadolu Ajansı ve TRT muhabirlerinin eline “pembe soru”lu yazılı kağıtlar verip, Erdoğan’a soru soruluyormuş gibi yaptırmayı da ilk o keşfetti.


*
Bu kadar mı? Elbette hayır!
Onu asıl, o dönem muhalif gazeteleri yöneten eski genel yayın müdürlerine sormak gerekir. Örneğin Hürriyet’in, Milliyet’in, Radikal’in, Vatan'ın genel yayın müdürlerine.
Çünkü Akif Beki neredeyse her gün bu arkadaşları arayarak, bazı yazarları ya da haberleri şikayet ediyordu.
Söze genellikle “Efendim Sayın Başbakan dedi ki” diye başladığı için, adı “Akif De Ki”ye bile çıktı.
Sonra birden bire gazeteciliğe özledi ve görevinden ayrıldı. Bu kararını da “Görevimden karşılıklı anlayışla ayrıldım, gazeteciliğe dönmek istiyorum” diye duyurdu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da bir soru üzerine danışmanı Beki’nin görevinden ayrılmasıyla ilgili, “Ne istifadır ne görevden alınmadır. Akif, benim yine kardeşim yine can ciğerimdir. Görev değişikliği yapmayı kendileri arzu ettiler, biz de olumlu karşıladık” yorumunda bulundu.


*
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
O günlerde iktidarı en sert eleştiren gazetecilerin başında gelen Ayşenur Arslan’ın programına CNN Türk yönetimi tarafından ortak edildi. Yani Medya Mahallesi programına dahil edildi.
Ayşenur Arslan’ın her sözünü yalanlamaya soyununca Ayşenur Arslan yıllardır yayın yaptığı kanaldan ayrılmak zorunda kaldı.
Ama bu arkadaşın medyadaki yükselişi bitmedi.
Bir süre sonra o günlerde Türk basınının amiral gemisi olan Hürriyet’e yazar yapıldı.
*
İşte; günümüzün en muhalif kanallarından Halk TV’nin mal bulmuş Mağribi gibi sarıldığı, ekranlardan indirmediği, her konuda konuşma hakkı tanıdığı Akif Beki, kendisinin kim olduğunu merak edip de Google’da arayanların öğrenmemesi için, Başbakanlık Sözcülüğü ve Basın Danışmanlığı yaptığı günlere ait bölümü özgeçmişinden kaldırdı.
Şimdi sanki kırk yıllık muhalifmiş gibi, bu iktidarın büyük bedeller ödettiği, kendisinin de bir zamanlar yerden yere vurduğu Barış Terkoğlu’yla aynı programa çıkıp, “yandaş kimliği”ni unutturmaya çalışıyor.
*
Kısacası size bir tavsiye dostlar!
Her gördüğünüze inanmayın!
Kahraman sandığınız adamlar, padişahın soytarısı çıkabilir!