ÖZEL TV'LERİN GÜNDÜZ KUŞAĞI: HEM MARJİNAL HEM DE MUHAFAZAKAR!
Özel TV'lerin gündüz kuşağı programları raydan çıkmış vaziyette. Tuhaflıkların sonu gelmiyor. Hayretler içerisinde izliyoruz. Murat Tolga Şen yazıyor.
Babamı kaybettiğimizden beri annem yalnız yaşıyor, neyse ki bize çok yakın bir mesafede, haftada birkaç kez gidip hal hatır soruyorum, evlatlık vazifelerimi yerine getiriyorum. Ablamla birlikte hiç bitmeyen bir devriye görevimiz var. Başımızdan eksik olmasın, böyle çok mutluyuz.
Anne ziyaretlerinin en eğlenceli kısmı ise onunla birlikte oturup TV izlemek, gündüz yayınlanan kadın programlarının tribal etkilerini bünyede hissetmek!
Samimiyetle söylüyorum, gündüz programları izleyicileri delirtir, çünkü yapanların hepsi çıldırmanın eşiğine gelmiş! Örneğin; bir “evlendirme” programı izliyoruz. Türbanlı, muhafazakâr bir teyze, “5 yıldır buradayım ama talibim çıkmıyor” diye hayıflanıyor, sunucular onu ikna edip sahneye alıyorlar, “gel bak talibin var” diye ama telefonla kadıncağızla evlenmek isteyen talip onun yarı yaşında! Sonra program biterken yaptırdığı estetik müdahalelerle Seda Sayan’ın maketi olup çıkmış, eski türkücü, yeni sunucu ablamız “benim nerem Seda Sayan’a benziyor”? diye soruyor seyircilere ama bu soruyu Seda Sayan aynada kendine sorsa da olur.
Tam bir panayır coşkusu! En ucuzundan eğlence işte… Bunun uç örneği Mehmet Ali Erbil’in birkaç sezon önce yaptığı ve ucube şovuna (freak show) dönüşen “Ya Şundadır Ya Bunda” programıydı. Şimdi o anlayışın etkileri tüm bir gündüz kuşağına yayılmış durumda, annelerimiz de sıkıntıdan oturup seyrediyor, marjinal muhafazakarlığa yelken açıyorlar. O da nasıl bir şeyse artık!
Milli Mücadele Filmlerini Eleştirmek Tehlikeli ve Yasaktır!
70’ler Yeşilçam’ı ucuz kahramanlık tefrikalarıyla doludur. Sonradan bir karikatüre dönüşecek bir milliyetçi gazlamayla çekildiler, seyredildiler, şimdilerde Yeşilçam meraklısı sinefillerin eğlencelik niyetine izlediği filmler oldular. “Kahpe Bizans” temasının az ekmeğini yemedi yapımcılar. O zamanlar bu filmleri eleştirenler nasıl reflekslerle karşılaşıyordu acaba?
Şimdi aynı ucuzcu ruh Çanakkale ve Kurtuluş savaşına el atmış durumda… Olmayan bütçelerle, hap yap para kap anlayışıyla bir sürü film çekiliyor, biz de izliyoruz. Hiçbirini de beğenmiyoruz doğal olarak çünkü bu eserler milli mücadele ruhuna ve şanına yakışan işler değil, hepsi ayrı bir garibanlık örneği… Paran ve teknik gücün yoksa savaş filmi çekemezsin! N’olur çekme o zaman…
Bu filmleri eleştirdiğimizde hemen “vatan haini” ilan ediliyoruz tabi. Neresinden baksanız terbiyesizce… Çekilen filmi beğenmemekle, milli mücadele karşıtı olmak aynı şey mi?
Bir filmde, aynı mahallenin Türk çocuklarıyla Rum arkadaşları mantıken mümkün olmayacak şekilde Sakarya Meydan Muhaberesinde karşı karşıya getiriliyor, aynı mahallenin Türk’ü kahraman, Rum’u vatan haini yapılıyor ama biz “bu şovenizmdir” deyince ipe çekiliyoruz. Ne ala memleket!
Eğer biri çıkar da iyi bir film çekerse sonuna kadar hakkını teslim etmeye hazırım. Nefes filmi gibi örneğin… Gerçi o zaman da hemen faşist ilan ediliyoruz. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık!
Oturun bir Er Ryan’ı Kurtarmak izleyin, o da olmadı Japon işgali yıllarını anlatan harika Güney Kore filmleri var, onları izleyin, sonra da kendi çektiğimiz oratoryo özentisi filmlere hoşgörü gösterin! Mümkün değil…
MURAT TOLGA ŞEN