23 Şub 2009 18:17
Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:33
OYUNCULUKTA DİŞİLİĞİN ADI 'FRİKİK VERMEK' DEĞİLDİR!..BU SÖZLER ÇOK TARTIŞILACAK!..
"Rol ne kadar dişilik istiyorsa o kadarını kullanırım. Ancak dişilik, magazin deyimiyle 'frikik' vermek değildir." ATV'nin sevilen dizisindeki oyuncu kimlere ne mesaj verdi?
Parmaklıklar Ardında'nın yeni savcısı Tansel'i oynayan Neriman Uğur: 'Rol ne kadar dişilik istiyorsa o kadarını kullanırım. Ancak dişilik, magazin deyimiyle 'frikik' vermek değildir. Oyunculukta asıl hüner bunu bir bakışa, bir edaya taşımaktan geçer..
Onu, 'Yılan Hikayesi'nin hanım ağası olarak tanıdıkArkasından 'Kırık Ayna', 'Melekler Adası' gibi dizilerde kamera karşısına geçtiŞimdi de atv'nin sevilen dizisi 'Parmaklıklar Ardında'da Savcı Tansel olarak izleyicinin karşısına çıkıyor. Neriman Uğur'dan bahsediyoruzBirkaç bölüm önce 'Parmaklıklar Ardında'nın kadrosuna giren başarılı oyuncu 'Kaderde güzel Sinop'u görmek, rüzgârını içime çekmek, uygar insanlarını tanımak ve de Sabahattin Ali'nin dediği gibi Sinop Hapishanesi'nin duvarlarını yalayan o deli dalgalarla oyalanmak da varmış' diyor.
KADERDEN KAÇILMAZ
* 'Parmaklıklar Ardında' dizisine sonradan dahil olan oyunculardansınız. Kadroya nasıl dahil oldunuz?
Bu serüven için özetle 'Kaderden kaçılmıyor' da diyebiliriz. Dizi daha proje aşamasındayken ilk kadroda yer almıştım. Ancak bir şeyler oldu, dizinin ön hazırlıkları uzadı ve tiyatro çalışmalarım nedeniyle projede yer alamadım. Dizi devam ederken ikinci teklif geldi. Yine benim programımla çakıştı ve yine olamadı. Sonunda, yani üçüncü teklifte buluşma gerçekleşti.
* 'Savcı Tansel' karakterinden söz eder misiniz biraz?
Senaryoyu okuduğumda, onu, işine bağlı, mesleğini seven ve sorunları çözmek için yeni görev yerine gelen, ölçülü, duyarlı, kararlı yanları ve de zaaflarıyla yaşamın içinde birisi olarak yorumladım.
* Seyirciden gelen ilk tepkiler nasıldı?
Kısa bir zaman dilimi olmasına karşın tepkiler oldukça iyi. Daha şimdiden seyirci, hoşgeldiniz savcı hanım demeye başladı bile. Şaşırtıcı olsa da bu aynı zamanda dizinin izlenirliğinin yüksek olduğunu ve benim kabul edilmemin de buna paralel kolaylaştığının bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
* Sizce 'Parmaklıklar Ardında' niye bu kadar çok sevildi?
Dizide, ülkemizde adına 'kader mahkumu'da denilen insanların yaşamları acıları, sevdaları, umutları, küçük mutlulukları işleniyor. Hele hele bu mahkumların kadın olması daha da dokunaklı. Genç kız, anne, sevgili ve arkadaş olarak ülkemiz kadınlarından küçümsenemeyecek bir bölümünün sıkıntıları, kederleri Sinop Hapishanesi'nden evlerin sarı solgun ışıklı küçük odalarında yankılanmakta.
HER DUYGU BİR TUTAM
* Canlandırdığınız kötü ve güçlü karakterlerde dişiliğiniz de göze çarpıyor.
Bir oyuncu üzerinde çalıştığı rolü şekillendirirken, lezzetli bir çıktı almak için hangi malzemeden ne kadar kullanacağını iyi tartmalıdır. Bir tutam kötülük, bir tutam sertlik kadar, bir tutam vicdan, bir tutam hüzün, bir tutam dürüstlük ve yeteri kadar da dişilik koyar. 'Tutamın' ve 'yeteri kadar'ın ölçüsü ise ustalıkta saklıdır. İşte ben de rol ne kadar dişilik istiyorsa o kadarını kullanırım. Ancak dişilik, yalnızca 'göstermecilik' magazin deyimiyle 'frikik' verme değildir.
KADERDEN KAÇILMAZ
* 'Parmaklıklar Ardında' dizisine sonradan dahil olan oyunculardansınız. Kadroya nasıl dahil oldunuz?
Bu serüven için özetle 'Kaderden kaçılmıyor' da diyebiliriz. Dizi daha proje aşamasındayken ilk kadroda yer almıştım. Ancak bir şeyler oldu, dizinin ön hazırlıkları uzadı ve tiyatro çalışmalarım nedeniyle projede yer alamadım. Dizi devam ederken ikinci teklif geldi. Yine benim programımla çakıştı ve yine olamadı. Sonunda, yani üçüncü teklifte buluşma gerçekleşti.
* 'Savcı Tansel' karakterinden söz eder misiniz biraz?
Senaryoyu okuduğumda, onu, işine bağlı, mesleğini seven ve sorunları çözmek için yeni görev yerine gelen, ölçülü, duyarlı, kararlı yanları ve de zaaflarıyla yaşamın içinde birisi olarak yorumladım.
* Seyirciden gelen ilk tepkiler nasıldı?
Kısa bir zaman dilimi olmasına karşın tepkiler oldukça iyi. Daha şimdiden seyirci, hoşgeldiniz savcı hanım demeye başladı bile. Şaşırtıcı olsa da bu aynı zamanda dizinin izlenirliğinin yüksek olduğunu ve benim kabul edilmemin de buna paralel kolaylaştığının bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
* Sizce 'Parmaklıklar Ardında' niye bu kadar çok sevildi?
Dizide, ülkemizde adına 'kader mahkumu'da denilen insanların yaşamları acıları, sevdaları, umutları, küçük mutlulukları işleniyor. Hele hele bu mahkumların kadın olması daha da dokunaklı. Genç kız, anne, sevgili ve arkadaş olarak ülkemiz kadınlarından küçümsenemeyecek bir bölümünün sıkıntıları, kederleri Sinop Hapishanesi'nden evlerin sarı solgun ışıklı küçük odalarında yankılanmakta.
HER DUYGU BİR TUTAM
* Canlandırdığınız kötü ve güçlü karakterlerde dişiliğiniz de göze çarpıyor.
Bir oyuncu üzerinde çalıştığı rolü şekillendirirken, lezzetli bir çıktı almak için hangi malzemeden ne kadar kullanacağını iyi tartmalıdır. Bir tutam kötülük, bir tutam sertlik kadar, bir tutam vicdan, bir tutam hüzün, bir tutam dürüstlük ve yeteri kadar da dişilik koyar. 'Tutamın' ve 'yeteri kadar'ın ölçüsü ise ustalıkta saklıdır. İşte ben de rol ne kadar dişilik istiyorsa o kadarını kullanırım. Ancak dişilik, yalnızca 'göstermecilik' magazin deyimiyle 'frikik' verme değildir.
* Hep güçlü kadınları oynuyorsunuz. Siz de canlandırdığınız karakterler gibi güçlü müsünüz?
Evet ya da hayır demek zor bu sorunuza. Ben yaşamda 'insan' gibi olmayı yeğliyorum. İnsanın güçlü ve de zayıf yanları var elbette. Yaşadıklarınız ve zaman insanı pişiriyor. Sonunda kavrularak yitip gitmek de var.
* Siz piştiğinize inanıyor musunuz?
İşte, yana kavrula olgunlaşıyorsunuz. Anılarınızda bir kenarı yanık mendiller de oluyor, yastık altında sakladığınız fotoğraflar da. Tüm bunlar beni güçlü kılmaya yetiyorsa güçlüyüm. Ama kanadı kırık kuşlara gözyaşı dökecek kadar da yufka yürekliyim.
* Rollerinize nasıl hazırlanırsınız?
Karakterler, yaşamımdan, eğitimimden harmanlanarak, uzun süren çözümlemeler sonunda ete kemiğe bürünür. Bu yolculuğu tüm oyuncular yapar. Sonunda karakter doğar. Ancak ona asıl ismini veren, kulağına ezanı okuyan ve yaşatan seyircidir.
Evet ya da hayır demek zor bu sorunuza. Ben yaşamda 'insan' gibi olmayı yeğliyorum. İnsanın güçlü ve de zayıf yanları var elbette. Yaşadıklarınız ve zaman insanı pişiriyor. Sonunda kavrularak yitip gitmek de var.
* Siz piştiğinize inanıyor musunuz?
İşte, yana kavrula olgunlaşıyorsunuz. Anılarınızda bir kenarı yanık mendiller de oluyor, yastık altında sakladığınız fotoğraflar da. Tüm bunlar beni güçlü kılmaya yetiyorsa güçlüyüm. Ama kanadı kırık kuşlara gözyaşı dökecek kadar da yufka yürekliyim.
* Rollerinize nasıl hazırlanırsınız?
Karakterler, yaşamımdan, eğitimimden harmanlanarak, uzun süren çözümlemeler sonunda ete kemiğe bürünür. Bu yolculuğu tüm oyuncular yapar. Sonunda karakter doğar. Ancak ona asıl ismini veren, kulağına ezanı okuyan ve yaşatan seyircidir.
* Önümüzdeki günlerde sizi başka yapımlarda da görebilecek miyiz?
Aslında ben oyuncu olarak şanslı biriyim. Tiyatro mikrobunu alan her oyuncu gibi ben de şarkılar söyleyip, dans edebileceğim birçok oyunda daha oynamak istiyorum. Ama önümüzdeki günlerde kariyerime birkaç sinema filmi daha eklemek hiç fena olmaz. (gülüyor)
Aslında ben oyuncu olarak şanslı biriyim. Tiyatro mikrobunu alan her oyuncu gibi ben de şarkılar söyleyip, dans edebileceğim birçok oyunda daha oynamak istiyorum. Ama önümüzdeki günlerde kariyerime birkaç sinema filmi daha eklemek hiç fena olmaz. (gülüyor)
Kendinizi birkaç cümleyle anlatmanızı istesem...
İnsanın kendisini anlatması zordur. Bu sorunuza dostlarımın, arkadaşlarımın benim için söyledikleriyle yanıtlamak isterim. 'Sevdiklerini her şeyin üstünde tutan, her durumda onlarla yaşamı paylaşan', kendi doğruları olan, yeniden yeniden öğrenmekten, üretmekten sonsuz keyif alan', hoşgörülü ama yeri geldiğinde öfkesi yayından ok gibi fırlayan' gibi şimdi aklıma geliveren cümleler. Konuşmayı en az dinlemek kadar severim... Denizi, baharı, ağaçları, balıkları kısacası yaşamı olduğu yerde severim. Umarım kendimi fazla övmemişimdir. (gülüyor) Ama ne yapayım ben böyleyim, birçok insan beni tanıyor. Yalan söyleyecek halim yok
İnsanın kendisini anlatması zordur. Bu sorunuza dostlarımın, arkadaşlarımın benim için söyledikleriyle yanıtlamak isterim. 'Sevdiklerini her şeyin üstünde tutan, her durumda onlarla yaşamı paylaşan', kendi doğruları olan, yeniden yeniden öğrenmekten, üretmekten sonsuz keyif alan', hoşgörülü ama yeri geldiğinde öfkesi yayından ok gibi fırlayan' gibi şimdi aklıma geliveren cümleler. Konuşmayı en az dinlemek kadar severim... Denizi, baharı, ağaçları, balıkları kısacası yaşamı olduğu yerde severim. Umarım kendimi fazla övmemişimdir. (gülüyor) Ama ne yapayım ben böyleyim, birçok insan beni tanıyor. Yalan söyleyecek halim yok
Mustafa Kızıl/Sabah