Oyunculuk ajanslarında neler oluyor? Bir taciz hikâyesi ve ünlü bir ismin gözyaşları!
Fuat Uğur’un TV100’deki köşesinde kaleme aldığı iddialar, dizi sektöründe derinleşen tekelleşme ve taciz iddialarını bir kez daha gündeme taşıdı. Kadın bir oyuncunun yaşadığı acı dolu olaylar, sektörün karanlık yüzünü ortaya koyuyor.
Dizi sektöründeki tekelleşme iddiaları magazin gündeminin ortasında yer almaya devam ediyor. TV100'den Fuat Uğur'un kaleme aldığı iddialar tartışılmaya devam ederken Uğur, “Oyunculuk ajanslarında yaşananlar… Bir taciz hikâyesi ve ünlü bir ismin gözyaşları” başlıklı yeni bir yazı kaleme alarak kadın bir oyuncunun başına gelen taciz olayını ve yaşadıklarına yer veriyor.
Fuat Uğur'un yazısı şöyle;
Günlerdir Türkiye kamuoyunu adeta bloke eden olay yalnızca Rekabet Kurulu’nun 21 oyunculuk ajansı ve menajerlik şirketi hakkında açılan soruşturma değil.
Lağım patladı adeta.
Meğer ne çok mağdur edilen oyuncu, yapımcı, senarist varmış bu kartelleşme yüzünden. Piyasaya hakimiyetlerini böylesine kötüye kullanan ajans ve yapım şirketlerinin yaptıklarını, tek tük de olsa ortaya çıkan oyuncu açıklamalarından, itiraflarından öğrenebiliyoruz.
Reddedilme gerekçelerini şöyle sıralıyorlar.
Dış pazarda tanınmıyorsun.
‘No name’sin, bize tanınmış oyuncu lâzım.
Genç değilsin.
Şişmansın.
Zayıfsın.
Yüzün fazla kırmızı senden olmaz.
Bir sansasyonun ve tanınırlığın yok.
Tiyatrocuları çok tercih etmiyoruz.
YAŞANANLAR TÜRKİYE’DE DE BİR ME TOO HAREKETİNİ GEREKLİ KILIYOR
Gerekçeler böyle sıralanıp gidiyor. Ama bu olay ortaya çıktıktan sonra bana gelen mailler ve mesajlar, günlerdir sosyal medyada konuşulanlar ve anlatılanlar, ülkemizde de bir ME TOO hareketini zorunlu kılacak nitelikte.
Size aktaracağım hikâye sadece bir örnek.
E postama gelen mektuplardan biri ŞÇ adlı henüz pek tanınmamış bir oyuncudandı. Marmara Üniversitesi’nde Fransızca öğretmenliği okuduktan sonra televizyon sektöründe kamera arkasında çalışmış, Acun Medya, Cem Yılmaz ekiplerinde görev yapmış biri. Serpil Göral yönetimindeki Cihangir Sanat’da oyunculuk eğitimi almış, Esra Ergün ile ileri oyunculuk teknikleri kurslarına katılmış, Cansu Fırıncı, Engin Günaydın ve Umut Kurt’tan da özel oyunculuk dersleri alarak sektöre adım atmış bir isim sözünü ettiğim ŞÇ.
Mektubuna “Merhaba Fuat bey öncelikle biz gibi insanların sesi oldunuz teşekkür ederiz” diyerek başlıyor ve başına gelen taciz olayını ve yaşadıklarını, kendi hatalarını, pişmanlıklarını da ekleyerek şöyle anlatıyor:
“BİR GECE YARISI EVİMİZE GELDİLER”
“Ben de bu sektöre ikizimle birlikte 2018’de girdim. Öncesinde zaten kamera arkası çalışıyorduk. Orada yaşadıklarımız apayrı ama oyunculuk sektöründe yaşadıklarımız bizi kaç yıldır mahvetti. Üçer dizide oynadık. Sonrasında bize ‘Menajerinizin olması lâzım, başka türlü ilerleyemezsiniz’ dedikleri için menajerlik ajansı arayışımız başladı. Çoğu ya almadı ‘Biz butik çalışıyoruz’ diyerek, kalanları kadınız diye ‘Ya gel bi yemeğe çıkalım gel evime görüşelim’ e döndü hep. Başımıza gelenleri şikâyet ettiğimde de erkekler dâhil herkes ‘Ee bu sektör böyle, yapacak bir şey yok’ dendi. Ama sonunda Türkiye’nin hatırı sayılır kişilerinden biri sayesinde AB ile tanıştık. O da bizi ikinci şirketine aldı. Başlarda her şey çok güzel olacak dendi ve aradan 6 ay geçti. Eylül ayında, ansızın evimize geldiler. Oysa onlara karşı en ufak davetkâr bir tavır içinde değildik. Kimseye yüz vermedik. Mesajlaşma bile olmaksızın evimizin kapısını çaldılar gece yarısı. Baktık, şirketin sahibi ve biri daha. Bize ‘Uyumadınız mı daha, hadi sohbet edelim’ diyerek geldiler. Ve türlü vaatlerde bulunarak kanımıza girdiler ve o gece onlara hayır diyemedik ve birlikte olduk.
“OYUNCULARIN MESLEKTE YÜKSELME ZAAFLARINI KULLANIYORLAR”
Pişmanlığımız bu. İş için onlarla birlikte olmak zorunda kaldık başka çaremiz yoktu diye kendimizi avuttuk. Sonrasında bir ay süreyle ‘Hani iş yok mu audition yok mu?’ diye sorarak geçti. Sonra AB’nin yanında gelen adam siroz oldu. Bizi sürekli oyalıyorlardı. Anladık ki oyalanıyoruz ve her şey yalan, “Sizi rezil edeceğiz Türkiye öğrenecek’ diye uyarıda bulunduk. Bunun üzerine bize anında 10 tane audition gönderildi. Ama gelen deneme çekimlerinde aranan tip 18 yaşında bir genç kız. Ben 33 yaşındayım. Yani tamamen komplo. Ertesi gün bizi beğenmediğini, kendisinin ‘ödüllü oyuncu menajeri’ olduğunu ve bizim baştan ders almamız gerektiğini söyledi ki bizim yıllarımız en güzel isimlerden ders alarak geçti. Sonra biz karşı çıkınca bizi dava etmekle, hapse attırmakla tehdit ettiler. Fuat bey, bundan önce de karşımıza çıktı böyle tipler ama bu en yakını ve sektördeki erkekler böyle kadınların diziye girme zaafını kullanıyorlar ve bu şahıslar evli. Maalesef eminim başka kadınlara da yapıldı ve yapılmaya devam edecek. Lütfen bu konuya da değinin. Lütfen inşallah anlatabilmişimdir lütfen erkek menajerlerin bu yaptığına da değinin.”
Biliyorum, bu mektuptaki satırları okuduğunuzda aranızdan “Reddetseymiş, kendisi de teşne demek ki” diyenleriniz de çıkacaktır, “Onurunu kaybedeceğine işini kaybetseymiş” diyenleriniz de… Ama işte hayat maalesef siyah ve beyaz diye ikiye ayrılamıyor. Bazen insanlar hayallerine ulaşmak isterken ne yazık ki pek çok şeyi feda edebiliyorlar, hatalar yapabiliyorlar. Oysa burada asıl konuşulması gereken kasting ajanslarının başında olan kadınların ve erkeklerin taciz etme, kullanma, istismar etme, hatta pazarlama yöntemleri. Bunun sıradanlaştırılması.
Bu konunun benim yazımın üzerinden aylar geçtikten sonra, sadece isim vermeden yazdığım bir özel hayat hadisesi üzerinden, birilerine kondurularak köpürtülmesi üzerine, tanıdığım bazı ünlü isimlerle konuştum.
“AUDİTİON’DAN ÇIKTIKTAN SONRA YOL BOYUNCA AĞLADIM”
Konuştuğum kadın sanatçı bana “Aslında ne yazık ki piyasayı domine eden erkek ve kadınların taciz ve istismar yöntemlerini bu denli cüretkâr biçimde sürdürmelerinin nedeni, yine hak etmediği yerlere cinselliklerini kullanarak gelmiş kadınlar. Bu yüzden onlara yapılan muameleyi bize de yapmakta sakınca görmüyorlar” dedi.
Ona kendisinin de başına gelip gelmediğini sordum.
Biraz durakladı ve “Hem de birkaç kez” diye cevap verdi ve şöyle anlattı:
“Bir audition’a çağrılmıştım geçen yılın ortalarında. Kış sezonu için yeni dizilerden biri için. Ama oradaki yapımcılardan birinin açık tacizine maruz kaldım. Tabii hemen reddettim ama bunu yaparken aynı zamanda rolü de reddettiğimi biliyordum. Çıktım oradan ve yol boyunca ağladım.”
Sonuçta ona önerilen rolü alan “kadın oyuncu” ya baktığınızda meseleyi gayet rahat anlayabiliyorsunuz.
“KİM KİMİ PEŞKEŞ ÇEKTİ BİLEMEM AMA ŞAŞIRMAM”
Ünlü oyuncu Deniz Işın bakın ne yazmış:
“Kadın dayanışması istediğiniz kadın yüzünden kaç tane kadın oyuncunun hakkına girildiğini düşündünüz mü hiç? Kendisi bizzat işlerime engel olmaya kalktı bir gül tanıdığım çok yetenekli kadın oyuncuların önünü kesti. Eğer bir mafya ulaşma varsa, kadın ve insan hakları savunucusu olarak en çok sizin ses çıkarmanız gerek. Kim kimi peşkeş çekti bilemem ama şaşırmam. Sırası geldi diye delirmeyin, elbet kokusu çıkacaktı. Ayrıca bunlara göz yuman yapımcılara bir gün rüşvet aldığı iddia edilen reklam ajanslarına, vicdanlarını ve karakterlerinin bir yana koyup bu düzene gönül vermiş olan tüm kralcılara da bol sevgiler.”
“GAZETECİ BİR ABİMİZ ÇITLATINCA…”
Bir diğer ünlü oyuncu Zeynep Beşerler’in yazdıkları ise onun meselenin özünü ve benim anlattıklarımı ne kadar iyi anladığını gösteren tek açıklamaydı. Aslında geçmişten bugüne var olup can yakan tekelleşme konusuyla yarattığı mağduriyetlerin hiç dikkate alınmadığını, konuşulmadığını ve bu “çıtlatılan” özel hayat üzerinden meselenin tartışılır hale geldiğini ironik bir üslupla dile getirmiş:
“Yıllardır bu sektörde aramızda konuşulanları gazeteci bir abimiz, bizi hiç ilgilendirmeyen özel hayatların üzerinden çıtlatınca fırtına koptu. Evet, kimsenin özel hayatı bizi ilgilendirmez ne özeli ne de geneli diyemeyiz. Ancak tekelleşme konusuna gelirsek ki bu söz konusu yazının en önemli yeridir. Herkesin şapkasını önüne koyup bir düşünmesi gerekir. Konu sadece tekelleşme ve güçlü yapımcıların 30 oyuncu arasındaki köşe kapmacası, instagram takipçi sayısına göre verilen roller olsaydı, aynı tepkiyi yine verir miydik diye. Yoksa bu durumlardan hiç mi haberiniz yoktu?”
Daha pek çok isim var konuşan.
Burcu Biricik’ten Murat Ünalmış’a, Melissa Sözen’den Serhan Aslan’a, Müge Su Şahin’den Zeynep Farah Abdullah’a, Ümit Erdim’den, Nedim Saban, Aybüke Pusat ve Ceren Moray’a varıncaya kadar pek çok isim, cesaretle açıklamalar yaptılar. Ama sektörün çoğunluğu işlerini kaybetmek korkusuyla sustu yine. Malum hep talimat verilince toplu şekilde açıklama yapmaya koşullananlar onlar.
Bir de meseleyi “Kadına yönelik şiddet” e indirgemeye çalışan gönüllü köleler vardı ajansların oyuncağı olan. Onlara bir sosyal medya kullanıcısı şöyle seslenmiş:
“Şiddet mi? Bu kadar kadın öldü, olay oldu. O kadar hayranınız, fanınız belki Ortadoğu coğrafyasında tanınırlığınız var ama gıkınız çıkmadı. Kaç kadın oyuncunun önü kesildi, kaç oyuncu kadının projesi ötelendi. Kaç insan işsiz kaldı ve mağdur edildi. Bu ekonomik şiddet konusunda ne düşünüyorsunuz merak ediyorum.”
Ben bu açıklamaya Rekabet Kurumu’nun BU SORUŞTURMAYI NEDEN BAŞLATTIK sorusunun gerekçelerini aşağıya koyarak noktayı koyuyorum:
“Kurumumuza kast ajanslığı ve menajerlik faaliyetlerine yönelik olarak yapılan çok sayıda ihbar ve şikâyette iki önemli konu başlığı öne çıkmaktadır. Bunlardan ilkinde, sektörde faaliyet gösteren bazı kast ajansı/menajerlerin; ‘ajans komisyon oranlarını ve birtakım satış koşullarını belirlemek ve bazı yapımcıları boykot ederek piyasanın dışına çıkarma’ konusunda birlikte hareket ettikleri iddiaları yer almaktadır.
Yapılan ihbar ve şikayetlerde ayrıca; sektörde kast direktörlüğü ile menajerlik faaliyetini birlikte yürüten teşebbüslerin çeşitli rekabet sorunlarına neden olduğu, iki faaliyeti birlikte yürüten bir teşebbüsün kast direktörü pozisyonunda bulunduğu bir projede, kendi oyuncu kadrosuna öncelik tanıma avantajına sahip olduğu, bununla birlikte hem kast ajansı/menajerlik faaliyeti olan hem de kast direktörlüğü yapan bu teşebbüslerin kendileriyle bağı olmayan oyuncuları değerlendirme dışı bırakabildiği, bu nedenle hem hâlihazırda başkaca bir kast ajansı/menajerle bağı olan yeteneklerin hem de sektöre yeni giriş yapan yeteneklerin kast direktörlüğü ile kast ajansı/ menajerlik hizmetini birlikte sunan teşebbüslere yönelme mecburiyetinde bırakıldığı, bu doğrultuda iki hizmeti birlikte sunan bir teşebbüsten menajerlik hizmeti almayan oyuncuların, teşebbüsün kast direktörlüğü faaliyeti sebebiyle dizi, film gibi projelerde dezavantajlı konuma getirildiği, bu doğrultuda kast direktörlüğü ile iştigal etmeyen menajerlerin de söz konusu iki faaliyeti birlikte yürüten teşebbüslerle olan rekabetlerinde dezavantajlı konumda bulundukları iddiaları yer almaktadır.”