02 Kas 2014 12:38
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:52
Öykü Serter'den dobra dobra: 'Tezek yaptım, koyun otlattım'
Show Tv'de yayınlanan moda programı 'Bu Tarz Benim'le yeniden ekranlara dönen başarılı sunucu Öykü Serter, Habertürk'ten Esin Övet'e konuştu.
İşte o röportaj:
Kimine göre despot, kimine göre sert, kimine göre zayıf, kimine göre de başöğretmen Öykü Serter. Başarılı, güzel bir sunucu ama zaman zaman ortadan kayboluyor. Nerelere gidiyor bu Öykü Serter. Neden kaçıyor? Birileri mi onu istemiyor? Yoksa düzenle bir sorunu mu var? Bu hafta Alt Üst Muhabbetler’de konuğum kendisi. En son 3 yıl önce ekranlarda görüyorduk kendisini. Şimdi ise Show Tv’de yayınlanan Bu Tarz Benim’de yeniden çıktı karşımıza. Fakat bakıyorum da hâlâ Öykü için bir önyargı var. Kendisi hakkında sürekli birileri hep bir etiket koyuyor. “Sert kız, ukala kadın, cool tavırları var. O bizden değil” gibi. Ama Öykü’yü tanımayan da yok. Öykü yıllarca ortadan kaybolsa bile herkes onu tanıyor. Hatta “Kimdi o” diyene rastlamadım. Kayboluyor ama hep akıllarda. Ben “Öykü ne yapar ne eder” dediğimde yeniden çıktı karşımıza. Meğer onun dışında bir de güzellik merkezinde çalışmaya başlamış. Bildiğiniz maaşlı eleman. Ben de aldım elime iğneyi, bıçağı, makası araştırdım, Öykü’yü keşfetmeye koyuldum. Shambala Güzellik Merkezi’nde yatırdım hasta koltuğuna. Fotoğrafları çekmek için de Selda Başkaya işini gücünü bıraktı sağ olsun geldi. Snop kadın, asi kadın, sinirli kadın Öykü, net, olduğu gibi oldu. Yani bu sıfatlar olmadan. Eğer bu röportajı okuduğunuzda kendisini anlayabilirseniz çok şanslısınız onu söyleyeyim. Son zamanlarda ender bulunanlardan çünkü. Anı kurtarmaya çalışmıyor, hayatı anlayarak ve tadını çıkararak yaşama derdinde.
Bu kadar beğenilirken neden sık sık kayboluyorsun?
Bazı şeyler bizim tercihlerimizle değil. Şartların içerisinde ben de hayatımı güncelliyorum diyeyim.
Şartları açalım biraz. Hangi şartlar ile uyuşamıyorsun?
Benim yaptığım bir tip var. Ben onun dışında bir şey yapmadım ekranda. Düzeni sağlamaya çalışan sert başöğretmen hali tavrı. Önyargı var aslında bana karşı, öyle desek daha doğru olur.
Kimden var, yapımcılardan mı kanal sahiplerinden mi? Yoksa izleyiciden mi?
Bir oyuncuya sürekli mafya rolleri geliyorsa, delikanlı roller geliyorsa bu da benzer bir durum. İnsanlar beni öyle görmek istiyor ve risk almak istemiyor hiç kimse. Bir kadın olarak zaten beni prime time’a koyacak hali yok. Kadınların gündüz kuşağındaki durumu belli. Prime time’ı geçebilen kadın var mı? Bir bunu böyle düşünelim. Medyada kadın olmak zor. Aslında olaya böyle bakmak daha doğru.
'Köklü değişiklik şart'
Kadına yapılan şiddet de diyebilir miyiz?
Evet maalesef medyada kadına yönelik bir durum var. Bununla yaşamak gerekir. Köklü değişiklikler şart. Değişiklik olmayacağı için de bunu kabul edip yaşamak ve hayatını ona göre şekillendirmek gerekiyor.
Üç yıldır ekranlardan uzaktın.
Evet en son Ajda Pekkan, Ertuğrul Özkök ve Sertab Erener ile 13 hafta planlanan ancak 10 hafta süren bir çalışmaydı.
İsimlere baktığımız zaman iş yapar, güzel reyting getirir bir iş gibi duruyor.
Evet öyle zannedersiniz. Ama işte bunun dengeleri çok fazla. Bunda biraz reality var. Doğru zaman var. Hangi programın karşısında olup olmadığı var. Var da var. Saydığımız isimler kendi alanlarında kaliteli insanlar. Artık üstüne konabilecek bir durum yok. Ama işte olmadı.
'Ekran matematik gibi'
Kavga mı etmediler? Çünkü ekran biraz tartışma seviyor.
Yok aslında bir tartışma vardı ama olmadı. Dediğim gibi işin durumu, saati, karşısındaki yapım her şey çok önemli. Bu bir matematik.
Peki bunca yıldır bu sektörde bu işin matematiğini çözebildin mi?
Çözmek yapımcının ve kanalın işi tabii. Ama ben memur gibi çalıştığım için yapımcıyı memnun eden, mutlu eden bir sunucuyum. Yapımcı benimle ilgili arkasına bakmaz, düşünmez. Canlı mı, bant mı fark etmez. Ne demek istiyorsa herhangi bir anonsu bana hazırlatmasına gerekmez. Fikrini söyleyecek “Ben bunu istiyorum” diyecek ben de onu yapacağım. ‘Öykü Serter kimdir?’in karşılığı düz bir şey ise ki şu anda böyle “Rengârenk, aman da çok şeker” gibi bir şey denmiyor. Önyargı varsa zaten bunun nedeni bir memur gibi işimi yapıyor olmam. İki, ekranda olmak için öyle yüreğimi parçalayan bir insan değilim. Üçüncüsü beyazcamda olmanın çok da şatafatlı bir şey olmadığını algılayabilecek kadar olgunum. Dördüncüsü, bu da bir meslek. Doktor neyse, avukat neyse benimki de bir meslek.
Programda çalıştığın isimler hakkında tek bir cümle istesem.
Nur Yerlitaş: Ben onun içindeki kız çocuğunu çok seviyorum.
İvana Sert: Taş.
Uğurken Erez: Kanatsız melek.
Kemal Doğulu: Aklı, fikri, vizyonu, duruşu bana çok asil geliyor.
Kendi aralarında tartışıyorlar mı?
Kendi aralarında tatlı tatlı atışmaları var tabii. Ekran sonuçta. Ama kurgulu bir şey değil. Gerçekten atışıyorlar. Ama Nurella baştacımız. Biz onu hoş tutuyoruz. Seviyoruz, bayılıyoruz ona. Gerçekten onun yeri başka.
Çekim arası nasıl geçiyor?
Biz cumartesi-pazar giriyoruz ve pazartesi çıkıyoruz. Salı da final çekiyoruz. Kamp dönemi yaşıyoruz.
‘Bu olmadı hadi bunu da yapayım’ demen gerekmiyor mu? O bir açlık. İnsanın bu açlığı nefsinde çözebileceği bir şey zaten. Onu beslemek zorundasın. Besledikçe de büyüyecek ve altında kalacaksın.
Bunun altında ezilenler var mı?
Tabii ki var. Yani onu beslemekçin yaşayanlar var. zor bir hayat. Tercihtir. Şöhret afettir. Mevlana söylemiş böyle bir laf var.
Başöğretmen deniyor sana.
Bu tarz benim ama tarz iddiasında bulunan ben değilim. Yıllar boyunca ‘Ben çok güzelim’ diye bir tek sözüm olmamıştır. Çekindiğim ya da etliye sütlüye karışmamaktan değil gerçekten alakam olmadığından. Konulara dahil olmadım, laf atan oldu cevap vermedim. Değişik bir şey var. Ben giriyorum işimi yapıyorum. Dükkân benim değil. Ben taşeronum.
Mücadele vermen gerekmiyor mu?
Giydiğim elbise eğer bana olmuyorsa olmuyordur. Ben programda sabahın köründe topuklu ayakkabıların üzerine çıkıyorum, öbür sabaha kadar inmiyorum. Orada tek ayakta duran benim saatlerce. Ben sadece işimi yapıyorum. İşte menajerim olsun, o işe de gideyim, buna da gideyim demiyorum. Ben hayatım boyunca hiç menajerle çalışmadım. Ben bu işin yan sanayisi ile ilgilenmiyorum. O yüzden memur gibiyim. O yüzden ekmeğini herkes gibi yemedim. Hiçbir zaman çok fazla paralar kazanmadım. Oysaki, bu işte çok büyük paralar kazanıyorlar. ‘Şöhret altında ezilenler var’.
'Az ye ve evlenme'
Nerelerinde estetik var?
Sadece burnumda var.
Onun dışında.
Vitamin iğnesi, bakımlar. Ve yaşlandırmayı geciktirme işlemleri. Bir de hayatımda hep spor var.
Kaç kilosun?
48-50 arası gidip geliyorum.
Yemek yemiyor musun?
Hayır çok yiyorum ama yapı meselesi. 60 kilolara çıktım. Bağırsak ameliyatı oldum. Su içtiğim zaman bile şişip nefes alamıyordum. Bunun için bitki çayları içtim. Ve daha kötü oldum. Bunun için bağırsağım kesildi. Ama kanser değildim yanlış anlaşılmasın. Ben bununla ilgili bir ameliyat yaşadım. O yüzden de kilo verdim. Ama kadın olduğum için bir gün çok yemek yiyorsam bir başka gün yemem. Kilo almak istemiyorum. 127 yaşında olan bir kadının söylediği bir şey var: Az ya ve evlenme.
Neden evlenmiyorsun?
Kısmet ve nasip aslında. Kapı hep açık “Asla evlenmem” demem.
Âşık mısın?
Yok değilim. İki sene oldu.
Zor bir kadın mısın aşk konusunda?
Ben bayağı salya sümük. Devlerin aşkı tadında yaşıyorum. Gözümde büyütmeler, yükseklere çıkarmalar. Aşkın acısı güzeldir.
Kaç kere evlenme teklifi aldın?
Hiç evlenme teklifi almadım.
Sen evlilik teklifi eder misin?
Olabilir. Öyle bir önyargı yok. Eğer inanırsam “Hadi ya” derim.
'Tezek yaptım, koyun otlattım'
Ekranı özlemiş misin?
Ekranı özledim seviyorum ama kendi istediğim şeyi yapabilmek istiyorum. Bu nedir? Günlük bir hikâye anlatmaktır. Günlük bir hikâye derken. Ben sarkastik bir insanım. Kinayeli konuşurum. Esprim öyledir. Tavrım öyledir. Eşim, dostum arkadaşım bilir. Orada bir kötü niyet yoktur. Art niyet yoktur. Komiğimdir. Ama akıllı komiği seviyorum. Ama işte benim giderim yok. Olmuyor.
Hırsın hiç mi yok?
Ben kendimle yarışıyorum. Başkasının işiyle ilgilenmiyorum. Başkasının işine ekmeğine taş koymayı bilmem. Aklım öyle çalışmaz ama yaşattılar bana.
Yaşattılar ve işini engellediler?
Ben kimseye o hissi yaşatamam, mümkün değil. Çok kötü bir şey bu. Senin ne kadar altını oysalar, öbür taraftan o tarafa fırlatsalar bile çıkar. Yok edemezsin, engel olamazsın, bastıramazsın.
Peki uzaktan nasıl gözüküyordu?
Altı aydır televizyon düğmesine basmadım desem. Hiç açmadım ve hiç ihtiyaç duymadım. Kitap okuyorum, saz çalışıyoruz, şarkılar söylüyoruz. Rakı-balık muhabbetlerimiz eksik olmaz. Kitap okuyoruz, hikâyeler yazıyorum.
Saz çalmak ve sen. Snop kadına ne oldu?
Ankaralıyım ben. Ankara’nın kazasında çocukluğum geçti. Tezek yaptım, koyun otlattım. Bunun edebiyatı yapılmaz ama böyleyim.
Sarayda büyümüş gibi durduğun için böyle bir önyargı var. İnsanlar da öyle düşünüyor ve öyle görüyorlar. Öyle söylüyorlar.
Yok öyle bir şey. Benim ekrana başlangıcım yabancı müzik ile oldu. Gerçekten bir nesil ile beraber müziği paylaştık 5’te 5 programını hâlâ söylerler. O zaman kimse böyle bir şey yapmıyordu. Sanki ben yurtdışından ışınlanmış uzaylı gibi gözüktüm insanlara. Ben ötekilileştirildim. BBG evindeki duruşum falan derken böyle oldu. Yani “Heyo ben geldim” tadında yapınca batar. Herkesin yaptığını ben yapayım insanlara batar. O yüzden de yapamam. Ankaralıyım ben. Düşünemem öyle şeyleri, rahatsız olurum. Yapamam da zaten.
Değişik bir proje bunu değiştirir mi sence?
Yok kimse buna cesaret etmez. Ticarethane durumu var. Ben televizyon kariyeri boyunca kendimle ilgili, kendimi anlatacak bir iş yapmadım, bir cümle kurmadım. “Ay ben de böyleyimdir zaten, ben de şunu severim zaten” yapmadım. Kimse benim hakkımda fikir sahibi değildir. Bu bilgiyi de kimseye vermedim zaten. Memur derken bunu demek istiyorum aslında. Ben sadece işimi yapıyorum. İşimi yaparım ve giderim.
Peki yarışma bitti diyelim, bir daha teklif gelmedi? Mücadele eder misin?
Neden edeyim ya. Kiminle edeyim. Kimseyle bir mücadele işine girmem. Ben yolumu farklı belirlemiştim zaten. Bu olmaz başka şey olur. Bu güzellik merkezi de başka bir sektöre geçme duygusunda hayatıma girdi. Benim bildiğim iş.
'Türkiye her şeyi unutur'
Yine yarışma programı sunuyorsun. Bu yarışmadan da şöhret çıkar mı?
Çıkar tabii ama umarım bu kadar kolay olduğunu düşünmüyorlardır. Temenni edebilirim ancak. Türkiye’de yarışmacının akılda kalması zor. Olan da var tabii ama Türkiye her şeyi çok çabuk unutur. Bir televizyon programına konuk olup da oyuncu olan var. İnsanın kaderiyle, kısmetiyle, doğru zamanda doğru yerde olması önemli olan. Ben bunu tartışamam. Kimse tartışamaz. Yeteneği de varsa oradan devam eder. Ama her giren de ünlü olacak diye bir şey yok.
Peki dizi oyuncuları neden her yerde sence?
Popülarite. Ben hiçbir zaman popüler olmadım. Konu ben değildim. Ben pazarlamacıyım ekranda. Ben kendimi değil malı satıyorum. Ama televizyonda kendini satacaksın. Kendini sattıkça popüler olacaksın. Ne kadar popülersen o kadar da reklamın gelir. Yetenek değil, ne yaptığın da değil.
Peki seni tanımayan da yok. Kimse “Öykü kimdi acaba” demiyor.
Ben az ünlüyüm (Gülüşmeler). Güzel ve özgürlüğe daha yakın bir şey. Bu benim için daha kıymetli. Aslında bunu bana hakaret etmek için söylüyorlar ama bana iltifat diye geliyor. Neyi tercih ettiğiniz ile ilgili bir durum. Gerçekten daha da hoşuma gidiyor.
Kimine göre despot, kimine göre sert, kimine göre zayıf, kimine göre de başöğretmen Öykü Serter. Başarılı, güzel bir sunucu ama zaman zaman ortadan kayboluyor. Nerelere gidiyor bu Öykü Serter. Neden kaçıyor? Birileri mi onu istemiyor? Yoksa düzenle bir sorunu mu var? Bu hafta Alt Üst Muhabbetler’de konuğum kendisi. En son 3 yıl önce ekranlarda görüyorduk kendisini. Şimdi ise Show Tv’de yayınlanan Bu Tarz Benim’de yeniden çıktı karşımıza. Fakat bakıyorum da hâlâ Öykü için bir önyargı var. Kendisi hakkında sürekli birileri hep bir etiket koyuyor. “Sert kız, ukala kadın, cool tavırları var. O bizden değil” gibi. Ama Öykü’yü tanımayan da yok. Öykü yıllarca ortadan kaybolsa bile herkes onu tanıyor. Hatta “Kimdi o” diyene rastlamadım. Kayboluyor ama hep akıllarda. Ben “Öykü ne yapar ne eder” dediğimde yeniden çıktı karşımıza. Meğer onun dışında bir de güzellik merkezinde çalışmaya başlamış. Bildiğiniz maaşlı eleman. Ben de aldım elime iğneyi, bıçağı, makası araştırdım, Öykü’yü keşfetmeye koyuldum. Shambala Güzellik Merkezi’nde yatırdım hasta koltuğuna. Fotoğrafları çekmek için de Selda Başkaya işini gücünü bıraktı sağ olsun geldi. Snop kadın, asi kadın, sinirli kadın Öykü, net, olduğu gibi oldu. Yani bu sıfatlar olmadan. Eğer bu röportajı okuduğunuzda kendisini anlayabilirseniz çok şanslısınız onu söyleyeyim. Son zamanlarda ender bulunanlardan çünkü. Anı kurtarmaya çalışmıyor, hayatı anlayarak ve tadını çıkararak yaşama derdinde.
Bu kadar beğenilirken neden sık sık kayboluyorsun?
Bazı şeyler bizim tercihlerimizle değil. Şartların içerisinde ben de hayatımı güncelliyorum diyeyim.
Şartları açalım biraz. Hangi şartlar ile uyuşamıyorsun?
Benim yaptığım bir tip var. Ben onun dışında bir şey yapmadım ekranda. Düzeni sağlamaya çalışan sert başöğretmen hali tavrı. Önyargı var aslında bana karşı, öyle desek daha doğru olur.
Kimden var, yapımcılardan mı kanal sahiplerinden mi? Yoksa izleyiciden mi?
Bir oyuncuya sürekli mafya rolleri geliyorsa, delikanlı roller geliyorsa bu da benzer bir durum. İnsanlar beni öyle görmek istiyor ve risk almak istemiyor hiç kimse. Bir kadın olarak zaten beni prime time’a koyacak hali yok. Kadınların gündüz kuşağındaki durumu belli. Prime time’ı geçebilen kadın var mı? Bir bunu böyle düşünelim. Medyada kadın olmak zor. Aslında olaya böyle bakmak daha doğru.
'Köklü değişiklik şart'
Kadına yapılan şiddet de diyebilir miyiz?
Evet maalesef medyada kadına yönelik bir durum var. Bununla yaşamak gerekir. Köklü değişiklikler şart. Değişiklik olmayacağı için de bunu kabul edip yaşamak ve hayatını ona göre şekillendirmek gerekiyor.
Üç yıldır ekranlardan uzaktın.
Evet en son Ajda Pekkan, Ertuğrul Özkök ve Sertab Erener ile 13 hafta planlanan ancak 10 hafta süren bir çalışmaydı.
İsimlere baktığımız zaman iş yapar, güzel reyting getirir bir iş gibi duruyor.
Evet öyle zannedersiniz. Ama işte bunun dengeleri çok fazla. Bunda biraz reality var. Doğru zaman var. Hangi programın karşısında olup olmadığı var. Var da var. Saydığımız isimler kendi alanlarında kaliteli insanlar. Artık üstüne konabilecek bir durum yok. Ama işte olmadı.
'Ekran matematik gibi'
Kavga mı etmediler? Çünkü ekran biraz tartışma seviyor.
Yok aslında bir tartışma vardı ama olmadı. Dediğim gibi işin durumu, saati, karşısındaki yapım her şey çok önemli. Bu bir matematik.
Peki bunca yıldır bu sektörde bu işin matematiğini çözebildin mi?
Çözmek yapımcının ve kanalın işi tabii. Ama ben memur gibi çalıştığım için yapımcıyı memnun eden, mutlu eden bir sunucuyum. Yapımcı benimle ilgili arkasına bakmaz, düşünmez. Canlı mı, bant mı fark etmez. Ne demek istiyorsa herhangi bir anonsu bana hazırlatmasına gerekmez. Fikrini söyleyecek “Ben bunu istiyorum” diyecek ben de onu yapacağım. ‘Öykü Serter kimdir?’in karşılığı düz bir şey ise ki şu anda böyle “Rengârenk, aman da çok şeker” gibi bir şey denmiyor. Önyargı varsa zaten bunun nedeni bir memur gibi işimi yapıyor olmam. İki, ekranda olmak için öyle yüreğimi parçalayan bir insan değilim. Üçüncüsü beyazcamda olmanın çok da şatafatlı bir şey olmadığını algılayabilecek kadar olgunum. Dördüncüsü, bu da bir meslek. Doktor neyse, avukat neyse benimki de bir meslek.
Programda çalıştığın isimler hakkında tek bir cümle istesem.
Nur Yerlitaş: Ben onun içindeki kız çocuğunu çok seviyorum.
İvana Sert: Taş.
Uğurken Erez: Kanatsız melek.
Kemal Doğulu: Aklı, fikri, vizyonu, duruşu bana çok asil geliyor.
Kendi aralarında tartışıyorlar mı?
Kendi aralarında tatlı tatlı atışmaları var tabii. Ekran sonuçta. Ama kurgulu bir şey değil. Gerçekten atışıyorlar. Ama Nurella baştacımız. Biz onu hoş tutuyoruz. Seviyoruz, bayılıyoruz ona. Gerçekten onun yeri başka.
Çekim arası nasıl geçiyor?
Biz cumartesi-pazar giriyoruz ve pazartesi çıkıyoruz. Salı da final çekiyoruz. Kamp dönemi yaşıyoruz.
‘Bu olmadı hadi bunu da yapayım’ demen gerekmiyor mu? O bir açlık. İnsanın bu açlığı nefsinde çözebileceği bir şey zaten. Onu beslemek zorundasın. Besledikçe de büyüyecek ve altında kalacaksın.
Bunun altında ezilenler var mı?
Tabii ki var. Yani onu beslemekçin yaşayanlar var. zor bir hayat. Tercihtir. Şöhret afettir. Mevlana söylemiş böyle bir laf var.
Başöğretmen deniyor sana.
Bu tarz benim ama tarz iddiasında bulunan ben değilim. Yıllar boyunca ‘Ben çok güzelim’ diye bir tek sözüm olmamıştır. Çekindiğim ya da etliye sütlüye karışmamaktan değil gerçekten alakam olmadığından. Konulara dahil olmadım, laf atan oldu cevap vermedim. Değişik bir şey var. Ben giriyorum işimi yapıyorum. Dükkân benim değil. Ben taşeronum.
Mücadele vermen gerekmiyor mu?
Giydiğim elbise eğer bana olmuyorsa olmuyordur. Ben programda sabahın köründe topuklu ayakkabıların üzerine çıkıyorum, öbür sabaha kadar inmiyorum. Orada tek ayakta duran benim saatlerce. Ben sadece işimi yapıyorum. İşte menajerim olsun, o işe de gideyim, buna da gideyim demiyorum. Ben hayatım boyunca hiç menajerle çalışmadım. Ben bu işin yan sanayisi ile ilgilenmiyorum. O yüzden memur gibiyim. O yüzden ekmeğini herkes gibi yemedim. Hiçbir zaman çok fazla paralar kazanmadım. Oysaki, bu işte çok büyük paralar kazanıyorlar. ‘Şöhret altında ezilenler var’.
'Az ye ve evlenme'
Nerelerinde estetik var?
Sadece burnumda var.
Onun dışında.
Vitamin iğnesi, bakımlar. Ve yaşlandırmayı geciktirme işlemleri. Bir de hayatımda hep spor var.
Kaç kilosun?
48-50 arası gidip geliyorum.
Yemek yemiyor musun?
Hayır çok yiyorum ama yapı meselesi. 60 kilolara çıktım. Bağırsak ameliyatı oldum. Su içtiğim zaman bile şişip nefes alamıyordum. Bunun için bitki çayları içtim. Ve daha kötü oldum. Bunun için bağırsağım kesildi. Ama kanser değildim yanlış anlaşılmasın. Ben bununla ilgili bir ameliyat yaşadım. O yüzden de kilo verdim. Ama kadın olduğum için bir gün çok yemek yiyorsam bir başka gün yemem. Kilo almak istemiyorum. 127 yaşında olan bir kadının söylediği bir şey var: Az ya ve evlenme.
Neden evlenmiyorsun?
Kısmet ve nasip aslında. Kapı hep açık “Asla evlenmem” demem.
Âşık mısın?
Yok değilim. İki sene oldu.
Zor bir kadın mısın aşk konusunda?
Ben bayağı salya sümük. Devlerin aşkı tadında yaşıyorum. Gözümde büyütmeler, yükseklere çıkarmalar. Aşkın acısı güzeldir.
Kaç kere evlenme teklifi aldın?
Hiç evlenme teklifi almadım.
Sen evlilik teklifi eder misin?
Olabilir. Öyle bir önyargı yok. Eğer inanırsam “Hadi ya” derim.
'Tezek yaptım, koyun otlattım'
Ekranı özlemiş misin?
Ekranı özledim seviyorum ama kendi istediğim şeyi yapabilmek istiyorum. Bu nedir? Günlük bir hikâye anlatmaktır. Günlük bir hikâye derken. Ben sarkastik bir insanım. Kinayeli konuşurum. Esprim öyledir. Tavrım öyledir. Eşim, dostum arkadaşım bilir. Orada bir kötü niyet yoktur. Art niyet yoktur. Komiğimdir. Ama akıllı komiği seviyorum. Ama işte benim giderim yok. Olmuyor.
Hırsın hiç mi yok?
Ben kendimle yarışıyorum. Başkasının işiyle ilgilenmiyorum. Başkasının işine ekmeğine taş koymayı bilmem. Aklım öyle çalışmaz ama yaşattılar bana.
Yaşattılar ve işini engellediler?
Ben kimseye o hissi yaşatamam, mümkün değil. Çok kötü bir şey bu. Senin ne kadar altını oysalar, öbür taraftan o tarafa fırlatsalar bile çıkar. Yok edemezsin, engel olamazsın, bastıramazsın.
Peki uzaktan nasıl gözüküyordu?
Altı aydır televizyon düğmesine basmadım desem. Hiç açmadım ve hiç ihtiyaç duymadım. Kitap okuyorum, saz çalışıyoruz, şarkılar söylüyoruz. Rakı-balık muhabbetlerimiz eksik olmaz. Kitap okuyoruz, hikâyeler yazıyorum.
Saz çalmak ve sen. Snop kadına ne oldu?
Ankaralıyım ben. Ankara’nın kazasında çocukluğum geçti. Tezek yaptım, koyun otlattım. Bunun edebiyatı yapılmaz ama böyleyim.
Sarayda büyümüş gibi durduğun için böyle bir önyargı var. İnsanlar da öyle düşünüyor ve öyle görüyorlar. Öyle söylüyorlar.
Yok öyle bir şey. Benim ekrana başlangıcım yabancı müzik ile oldu. Gerçekten bir nesil ile beraber müziği paylaştık 5’te 5 programını hâlâ söylerler. O zaman kimse böyle bir şey yapmıyordu. Sanki ben yurtdışından ışınlanmış uzaylı gibi gözüktüm insanlara. Ben ötekilileştirildim. BBG evindeki duruşum falan derken böyle oldu. Yani “Heyo ben geldim” tadında yapınca batar. Herkesin yaptığını ben yapayım insanlara batar. O yüzden de yapamam. Ankaralıyım ben. Düşünemem öyle şeyleri, rahatsız olurum. Yapamam da zaten.
Değişik bir proje bunu değiştirir mi sence?
Yok kimse buna cesaret etmez. Ticarethane durumu var. Ben televizyon kariyeri boyunca kendimle ilgili, kendimi anlatacak bir iş yapmadım, bir cümle kurmadım. “Ay ben de böyleyimdir zaten, ben de şunu severim zaten” yapmadım. Kimse benim hakkımda fikir sahibi değildir. Bu bilgiyi de kimseye vermedim zaten. Memur derken bunu demek istiyorum aslında. Ben sadece işimi yapıyorum. İşimi yaparım ve giderim.
Peki yarışma bitti diyelim, bir daha teklif gelmedi? Mücadele eder misin?
Neden edeyim ya. Kiminle edeyim. Kimseyle bir mücadele işine girmem. Ben yolumu farklı belirlemiştim zaten. Bu olmaz başka şey olur. Bu güzellik merkezi de başka bir sektöre geçme duygusunda hayatıma girdi. Benim bildiğim iş.
'Türkiye her şeyi unutur'
Yine yarışma programı sunuyorsun. Bu yarışmadan da şöhret çıkar mı?
Çıkar tabii ama umarım bu kadar kolay olduğunu düşünmüyorlardır. Temenni edebilirim ancak. Türkiye’de yarışmacının akılda kalması zor. Olan da var tabii ama Türkiye her şeyi çok çabuk unutur. Bir televizyon programına konuk olup da oyuncu olan var. İnsanın kaderiyle, kısmetiyle, doğru zamanda doğru yerde olması önemli olan. Ben bunu tartışamam. Kimse tartışamaz. Yeteneği de varsa oradan devam eder. Ama her giren de ünlü olacak diye bir şey yok.
Peki dizi oyuncuları neden her yerde sence?
Popülarite. Ben hiçbir zaman popüler olmadım. Konu ben değildim. Ben pazarlamacıyım ekranda. Ben kendimi değil malı satıyorum. Ama televizyonda kendini satacaksın. Kendini sattıkça popüler olacaksın. Ne kadar popülersen o kadar da reklamın gelir. Yetenek değil, ne yaptığın da değil.
Peki seni tanımayan da yok. Kimse “Öykü kimdi acaba” demiyor.
Ben az ünlüyüm (Gülüşmeler). Güzel ve özgürlüğe daha yakın bir şey. Bu benim için daha kıymetli. Aslında bunu bana hakaret etmek için söylüyorlar ama bana iltifat diye geliyor. Neyi tercih ettiğiniz ile ilgili bir durum. Gerçekten daha da hoşuma gidiyor.