Osmanlı’nın buruk rüyası: Lale Devri’nin hikayesi
Halil Bezmen’in yeni romanı Lale, Kan ve Şehvet; 3. Ahmet’in kafeste geçen şehzadelik dönemiyle başlayıp Patrona Halil isyanı sonrası tahttan indirilişine kadar geçen sürede yaşananları aktarıyor okura...
Avrupa bilim, sanat ve felsefede yaptığı atılımların yanı sıra
insan hakları ve devlet yönetimi gibi konulardaki gelişmelerle
çağdaşlaşmanın altın çağını yaşarken, Osmanlı İmparatorluğu uzun
yıllar süren savaşlar ve ayaklanmaların ardından gün geçtikçe daha
çok kan kaybediyor… Ve böyle bir durumda yıllarca kafeste yaşamış
olan genç şehzade III. Ahmet, annesi zeki ve güzel valide sultan
Gülnuş Sultan’ın eğitimiyle tahta çıkmaya hazırlanıyor. Ama onun
asıl korkması gereken savaş meydanlarındaki görünür düşmanlardan
çok sarayın gölgelerinde saklananlar olacak, tarihe adını
Osmanlı’nın en yenilikçi padişahı olarak yazdırıp, İstanbul’u
gelmiş geçmiş en güzel haline büründürse de tahtını bir gün içinde
kaybetmesini önleyemeyecektir.
Halil Bezmen’in yeni romanı Lale, Kan
ve Şehvet Dönemin padişahı olan III. Ahmet’in
kafeste geçen şehzadelik dönemiyle başlayıp Patrona Halil isyanı
sonrası tahttan indirilişine kadar geçen sürede yaşananları, bir
belgesel titizliğinde zengin ayrıntılar ve sinematografik bir
görsellik eşliğinde sürükleyici bir dille anlatırken, asıl olarak
son derece renkli ve derinlikli işlenmiş karakterleriyle dikkat
çekiyor. Ancak bu güzel romanda III. Ahmet ve onun hem damadı hem
de sadrazamı olan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın yanı sıra asıl
olarak güçlü kadın karakterler öne çıkıyor ve bir anlamda güçlü bir
feminist söyleme yer veriyor. III. Ahmet’i zorlu padişahlık tahtına
hazırlayan akıllı ve sağduyulu valide sultan Gülnuş Sultan’dan
başlayarak, dönemin tarih sahnesinde kendisinden hayli söz ettirmiş
olan sıra dışı Lady Montagu (dönemin İngiltere elçisinin eşi ve
aynı zamanda çağının zekası ve güzelliğiyle dikkat çeken
kadınlarından biri) ile İbrahim Paşa’nın ilk eşi, sufi şeyhi
torunu Rabia ve hatta ikinci eşi, aynı zamanda padişah kızı Fatıma
Sultan gibi kadınlar çoğu zaman erkekleri hayli aşan bilgi ve
birikimlerinin yanı sıra cesaretleri ve dirayetli kararlarıyla da
öne çıkıyorlar.
Lady Montagu, “Osmanlı insanını geliştirmek istiyor
musunuz, siz bana onu söyleyin İbrahim Paşa? Siz, diğer padişahlar
ve sadrazamlar gibi sadece orduyu mu geliştirmeyi amaçlıyorsunuz,
yoksa üst tabaka sivilleri de mi geliştirmeyi düşünüyorsunuz? Önce
ona karar verin,” diye sıkıştırdı. “Sırf savaş yöntemleriyle iş
bitmiyor artık; her kademede yöneticilik önem kazandı. Yönetici
demek, gelişmiş beyin demek.”
“Bir ülke geriliyor mu, ilerliyor mu diye ölçerken, sahip
olduğu toprakların artmakta veya azalmakta oluşuna göre karar
vermek, gelişmemiş zihinlere özgü bir yöntemdir. Dünyayı basit bir
askeri bakış açısından değerlendirmektir. Oysa ilerleme, toprak
büyüklüğünün değil, ülke insanlarının gelişmesine bağlıdır. Bu
görüşü onaylar mısınız Hünkârım?”
Daha önce de tarihle kurgunun arasındaki sınırı incelten dönem
romanlarıyla tanıdığımız HalilBezmen, okurunu bu kez Lale Devri’ne
götürüyor. III. Ahmet’in çağdaş dünyanın gerisinde kalmaya
başladığını fark ettiği Osmanlı devletini yenilemek ve geliştirmek
için nasıl bir çabaya girdiğini ve bunu sağlamak için de savaş
yerine barışı tercih edip, doğan işsizlikle başa çıkmak için de ne
tür çarelere başvurmak zorunda kaldığını ve yalnızca ‘eğlenceli’
yanlarıyla tanıdığımız Lale Devri’nin geri planındaki asıl
misyonunu da görmüş oluyoruz.
Lale, Kan ve Şehvet / Halil Bezmen / Müptela
Yayınları