12 Ağu 2011 17:42 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:40

ORTAKLIK NEDEN BİTTİ? AYRILIĞIN PERDE ARKASINDA NELER VAR?

Milliyet-Vatan'da, neler olup bittiği epeydir merak konusu. Zira sahipleri yeni, ama bilinen isimler.

Ortaklar arasında yaşanan tartışmalar ve hukuki süreç, zaman zaman medyaya yansıyor. Ancak DK Gazetecilik’te yaşanan ortaklık ihtilafını bugüne kadar hep DK’nın K’sını oluşturan Karacanlar tarafından dinledik. Daha doğrusu K’yı temsilen Ali Karacan’dan…Peki D kanadı ne diyor, yani Demirören cephesi yaşananları nasıl değerlendiriyor. İşte www.haberhakki.com olarak , kulislere girdik, çok sayıda ‘bilen’le konuştuk ve ortaya şöyle bir tablo çıktı..


‘KARACAN’A HAKSIZLIK’ ALGISI DOĞRU MU?

DK Gazetecilik Yönetim Kurulu’ndan annesi Cemile Garan ve kardeşi Ömer Karacan’la birlikte istifa eden Ali Karacan’ın istifa mektubu internet sitelerinde yer almıştı. Demirören Grubu’nu “Gereksiz yere şirketi borçlandırmak, ortaklık sözleşmesinde yer alan şartları yerine getirmemek ve Karacan tarafını azınlığa düşürmeye çalışmakla” itham etmişti. Karacan’ın hukukçuları tarafından hazırlanan istifa metni, Demirören tarafını dinlemeden okunduğunda “Karacanlar gerçekten haksızlığa uğruyor” algısını yaratıyordu. Peki gerçek bu mu?

DK’daki yapıyı bilen ve yakından izleyen tarafsız kaynaklara göre durum Karacan’ın yakındığı gibi değil. İşte doğru haber alan kaynaklarımızın ortaya koyduğu farklı tablonun satırbaşları:

1)-HİÇ UYUM YOKTU:• Aslına bakarsanız bu ortaklık baştan beri yanlıştı. Ortakların maddi güçleri, hayat tarzları, Türkiye’ye bakışları arasında siyahla beyaz kadar fark var.


2)-KARACAN ÇOK İSTEMİŞTİ• Peki böyle bir ortaklık neden alelacele kuruldu? Ali Karacan dedesinin kurduğu Milliyet’i almak için uzun süredir Aydın Doğan’ın kapısını aşındırıyordu. Aydın Bey’in medyada küçülmek istediğini biliyor, “uygun bir fiyatla” basına dönmeyi planlıyordu. Yakın çevresine “Milliyet hayatımın volisi olacak” diyordu. Ama Milliyet’i alacak parası da yoktu. Zaten voli dediği de buydu. Milliyet’i değerinin çok altına almak. Ancak “voliyi vurdum” diyebilecek kadar parayı bir araya getiremediği için her defasında Aydın Bey’in kapısından eli boş döndü.

3)-NASIL ORTAK OLDU?• Tam bu sırada Demirören Grubu medya yatırımıyla ilgilenmeye başladı. Sıfırdan yeni yayınlar kurmak yerine, oturmuş markalarla yola çıkmayı uygun buldular. Tabii onların da gidebileceği yegane adres Aydın Doğan’dı. Milliyet ve Vatan için hızlı bir pazarlık yapıldı. Yılların işadamları Aydın Doğan ve Erdoğan Demirören kısa sürede anlaşmaya vardı. 5 günde biten pazarlık esnasında Doğan tarafı Demirören’e “Ali Karacan’ın Milliyet’e hevesi var. Medya işinden, en azından reklam tarafından anlar. İsterseniz ortak olarak değerlendirebilirsiniz. Sizin takdiriniz” önerisini getirdi. Demirören tarafı bu öneriyi “Milliyet’i kuran ailenin üçüncü kuşağı iyi bir sinerji yaratabilir” düşüncesiyle olumlu karşıladı.

4)-PARASI YOKTU, FORMÜL BULUNDU• Hemen ardından Demirören ile Karacan arasında ortaklık görüşmeleri başladı. Karacan’ın parası yoktu. Kredi temin edebilecek ticari itibarı da… İş çevrelerinin büyük bölümü için sürpriz olmayan bu durum, Karacanlar’ı hiç tanımayan Demirörenler’i şaşırttı. Yine de kestirip atmak yerine çözüm aramaya başladılar. Buldular da… Formül şöyleydi: Demirören, Ali Karacan’ın sahibi olduğu İki Numara Radyo Televizyon Yayıncılığı adlı şirketin 50’sini satın alacak, Ali Karacan da buradan alacağı parayla DK’nın kuruluş sermayesinin yüzde 50’sini karşılayacaktı. Böylece iki taraf Milliyet, Vatan ve İki Numara’da yüzde 50’şer payla ortak olacaktı.


5) YÜZDE 50 PAYI DEMİRÖREN VERDİ: Bu formül Ali Karacan’ı da memnun etti. Taraflar İki Numara ortaklığı için bir niyet mektubu imzaladı. Milliyet ve Vatan’ı satın alacak DK Gazetecilik ise yüzde 50’şer ortaklıkla hemen kuruldu. Karacan tarafının ödenmiş sermayeye koyması gereken yüzde 50 payı da Demirören karşıladı. Demirören Karacan adına koyduğu sermayeyi İki Numara’nın yüzde 50 hissesini satın alırken mahsup edecekti.

6)-’İKİ NUMARA’ MEĞER NEYMİŞ?• DK kuruldu, gazetelerin devri gerçekleşti. Yıldırım Demirören, Meltem (Demirören) Oktay, Tayfun Demirören ve Ali Karacan, gazetelerin bulunduğu Bağcılar’daki DMC binasında mesaiye başladılar. DMC’nin 5’inci katında ortaklar arasında beyin fırtınaları yapılırken, asıl fırtınanın İki Numara ortaklığında koptuğu kısa süre sonra anlaşıldı. Ali Karacan İki Numara’nın bilançolarını bir türlü masanın üzerine koyamıyordu.


7)-’39 MİLYON DOLAR EDER’ DEDİ• Burada teknik bir ayrıntıyı izah etmek gerek: İki Numara ortaklığına ilişkin niyet mektubu Ali Karacan’ın beyanına dayalı olarak yapıldı. Çünkü DK’nın hemen kurulması ve gazetelerin devralınması gerekiyordu. Ali Karacan şirketinin değerine ilişkin bir rakam telaffuz etti, (bir söylentiye göre 38 milyon dolar) Demirören tarafı da bu beyana göre niyet mektubunu imzaladı. Şirketin değeri 40 değil 20 milyon dolar çıksa bile, yine Karacan adına DK’ya konulan sermayeyi (yüzde 50 için 10 milyon TL) karşılamaya yetiyordu.

DK kurulduktan sonra, İki Numara için “due diligence” aşamasına geçilecekti. Yani, denetimden geçmiş bilanço ortaya konacak, gayrimenkullerin ekspertiz raporlarına bakılacak ve şirketin gerçek değeri ortaya çıkacaktı. 40 milyon dolar mı, 50 mi, 25 mi belli olacak, bu değer üzerinden Demirören Karacan’a yüzde 50 hisse için ödeme yapacaktı. Böylece tüm medya yatırımlarında eşit ortaklık sağlanacaktı.


8)-BİLANÇOLAR ORTADA YOKTU• Ali Karacan ortağını bir süre “bilançolar hazırlanıyor” diye oyaladı… Makul süre çoktan geçilmişti. Bu arada Demirörenler’e hukukçuları ve audit şirketleri tarafından Ali Karacan’la ilgili bilgiler geliyor, aile üyeleri duyduklarına inanamıyordu. Gelen bilgiler özetle şöyleydi: Ali Karacan’ın dahiyane numaralarından biri şirketlerini “numaralandırmaktı”. Piyasa Ali Karacan’ı Bir Numara Radyo Televizyon AŞ’nin sahibi olarak tanıyordu. Bu şirket 1995’te kurulmuştu. Zaman içinde bu şirketin kredi ve vergi borçları birikince 18 Ağustos 2005’te iki şirket birden kurdu. İki Numara Radyo Televizyon ile Üç Numara Radyo Televizyon… Karacan haciz baskısı altındaki şirketlerinin varlıklarını diğer şirketlere geçiriyor, buna ek olarak gelecekteki alacaklarını da (reklam sözleşmeleri) yeni kurduğu şirketlere devrediyordu.

9)İNANILMAZ GERÇEK: NE TÜCCAR NE DE TV- RADYO SAHİBİ •Şahsi olarak haciz ve icra baskısı altında olan Ali Karacan yeni şirketlerini genellikle kardeşi Ömer Karacan’ın büyük ortaklığı ve yönetim kurulu başkanlığı altında kuruyordu. Burada ince bir ayrıntı daha var: İcra iflas mahkemelerinde hakkında açılan davalarda, Ali Karacan “Türk Ticaret Kanunu’na göre tacir sıfatı taşımadığını beyan ederek” kendisine yönelik haciz işlemi yapılamayacağı yönünde savunmalar yapmıştı. Vergi müfettişlerine verdiği ifadelerde de “Basın yayın kanununa aykırı fiillerinden dolayı herhangi bir radyo televizyon şirketinde ortak olma vasfını taşımadığını” beyan etmişti. Yani “Dedemin kurduğu Milliyet’i almak için 30 küsür yıldır bekliyorum” diyen Ali Karacan aslında ne tüccar vasfını taşıyordu ne de herhangi bir radyo-TV şirketinde 1 TL’lik bir hissesinin bulunması mümkündü. Demirörenler’in bu belgeleri gördüğünde “Biz kimle ortak olduk” diye yakınmaya başladı.


10) KARACAN’IN PİYASA BORCU: 20 MİLYON • Audit şirketi ve hukukçuların kısmi incelemeler sonucu hazırladıkları raporlar iyice incelen iplerin kopmasına neden oldu. Her iki ekip de şirket değerlendirmesini yapabilmek için hemen hemen hiçbir resmi belgeye ulaşamadı. Bankalara olan kredi borçları, SSK borçları, açılan dava ve icra takiplerinin celpleri… Bırakın bunları ortaklık pay defterlerinin bile usüle uygun işlenmediği, ödenmeyen kira ve aidatlar nedeniyle faaliyetin sürmesinin bile tehlikede olduğu tespit edildi.
• Demirörenler’in ortak olmayı planladığı İki Numara’da yapılan çalışmalarda şirkette orta vadede 20 milyon TL gibi bir nakit açığı çıkabileceği tahmin edildi. Bir Numara, Klas Radyo gibi şirketlerin bilançoları görülemediği için bu miktarın artmasının kaçınılmaz olduğu tespit edildi. Kredi
ve vergi borçları ise işin bonusu!


Demirören Grubu gazetelerden desteğini çekmedi
11) ‘DEMİRÖEN CEHPESİ’DEN ÖNEMLİ SÖZLER:
Demirörenler’i yakından izleyen bir ismin yorumu şöyle:

“Ali Karacan “En büyük volim olacak” demişti ya; işte bu hikaye bir voli teşebbüsünün özeti. Hiçbir değeri olmayan, daha doğrusu tasfiye değeri eksi milyonlarca dolar olan bir şirketin yarısını verip, Milliyet-Vatan’ın yarısına sahip olmak. Eh, yıllardır bankalarla tek kuruşluk kredi işi olmayan Demirörenler’in bu satrançta mat olmasını beklemek de voli hayalinden daha büyük rüya olurdu.
• Nitekim olmadı. Demirörenler, Karacan Ailesi’nin DK’yı kilitlemek için yönetim kurulundan istifa etmesine rağmen gazetelerin yayın hayatına devamı için tüm desteği veriyor. DK’da ödemelerin iki tarafın imzasıyla yapılması gerekiyor. Karacan tarafı çekildiği için, nakit akışının gerektirdiği zorunlu durumlarda ödemeler Demirören Holding’den yapılıyor.


12)DEMİRÖREN GAZETELERE NEDEN TEDBİR KOYDU?• Ali Karacan istifa mektubunda “şirket gerekmediği halde borçlandırılıyor” diyor da “gereksiz borçlanmanın nedeni” aslında Karacan’ın ta kendisi. Ali Karacan Milliyet ve Vatan markalarına Demirören’in kendi lehine tedbir koydurmasını da kötü niyet olarak niteliyor. Demirören tarafı bu hamleyi şöyle savunuyor:
• “Karacanlar şirketi kilitlemeye çalışıyor. Şirket, gazete ve reklam satış gelirini cari harcamalarda kullanmakta zorluk çekiyor. Açıkları biz kapatıyoruz. Hadi sırf gazeteler faaliyetine devam etsin diye nakit açığını kapatalım da, yarın öbür gün Ali Karacan’ın borçlarından dolayı bu markalara birileri haciz koymaya çalışırsa ne olacak? Ali Karacan voli vuracak diye 61 yıllık Milliyet’le, son yılların başarılı olan tek yeni gazetesi Vatan’ı icra dairelerine mi düşüreceğiz?”
• Tarafların ihtilafı mahkemelerde çözülecek gibi görünüyor.

YARGI ÇÖZECEK

Demirören Grubu ve DK’nın Başkanı Erdoğan Demirören “Bu gazeteler benim ticari işletmelerim değil, memleketime olan borçlarımın ödenmesine fırsat tanıyan vasıtalardır” diyor. Milliyet ve Vatan için kaynak ayırıyor, çarkları döndürmeye çalışıyor.. Ali Karacan ise “Hayatımın volisi olacak” diye çıktığı yolda, parasızlık nedeniyle Adliye koridorlarında… Sonucu hep beraber yakında göreceğiz.