28 Oca 2019 12:36 Son Güncelleme: 28 Oca 2019 12:59

Zebanilik üstlenip Cehennem'e attı beni!

Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı bugün köşesinden okurlarının "Yılmaz Özdil senden ne istiyor?" sorusuna cevap verdi.

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, Mustafa Kemal kitabının fiyatı nedeniyle saldırıya uğradığını belirtmiş ve bu süreçte kendisini yalnız bırakan bazı isimlere tepki göstermişti. Özdil, Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı için de "Hayal kırıklığı" ifadesini kullanmıştı.

Bugün Yılmaz Özdil'in bu tepkisine Orhan Bursalı'dan cevap geldi. Bursalı, Yılmaz Özdil'in "“propagandist” bir dili olduğunu belirterek " Bu tür bir yazı dilinin dur durağı yoktur. Özdil’in bu dili hemen herkese benzer duygu ve keskinlikte saldırır. Hiçbir ayrım yapmaz. İnceltilmiş ve farklılaşmış “versiyonları” yoktur. Muhalefet de liderleri de aynı dilden nasiplerini sık sık alır. " ifadelerini kullandı.

İşte Orhan Bursalı'nın "‘Yılmaz Özdil senden ne istiyor’ sorularına yanıt" başlıklı bugünkü yazısı:

Okurlar soruyor, Yılmaz Özdil sizden ne istiyor, diye. Bir yazısında adımı geçirmiş, ama kötü bir şekilde, bir tür zebanilik üstlenerek cehennem çukuruna itivermiş bendenizi. Sorun değil, zaten karşı cephe durmadan günde birkaç kez o ateşte yakıp kül ediyor. Kendisine benden geride bir şey kaldıysa, alsın helal olsun, orada yanarken yüreğini soğutsun! (Bu yürek soğutma işini yazarken yapmış ya, neyse!)

***

Mesele Atatürk kitabı. Sol portal, Özdil’in bir açıklamasını Twitter hesabından duyurmuş, ben de bu açıklamayı şu sözlerimle paylaşmıştım: “Herhalde, bu çok özel kitaptan elde edilen gelir, Atatürk ile ilgili bir eğitim kurumuna veya eğitim için çocuklara harcanacaktır..”
Sol portalın paylaştığı Özdil’in açıklamasının altına yazılan yorumlara şüphesiz ki katılmak mümkün değil. Bu Sol portalın sorunu, bırakır - siler ona zaten müdahalem söz konusu değil. Benim notumun altına da hem savunan hem eleştiren yorumlar yapılmıştı. 3-5 kötü yorumun sahiplerini de engellemiştim.
Sonra düşündüm, bu tartışmada ne işim var diye ve ikinci bir paylaşımda bulundum: “Çok da üzerinde durulmaması gerekiyor, en sonunda hem bağış yapıyor hem de ticari bir iş, bunun müşterisi var.. ben geri çekiliyorum..”
Sevgili okurlar, bütün konu bu. Yukarıdaki durum, Özdil’e, iktidara saldırdığı bir dil ile bana saldırmasına yetmiş.

***

Özdil, yaşadığımız tonlarca haksızlık karşısında büyük tepki duyan insanların yanan yüreklerini, yakaladığı yazı tarzıyla soğutuyor ve oh dedirtiyor. İktidarın dışlayıcı ve ötekileştirici, kamplaştırıcı politikalarına - söylemlerine, yoğun bir şekilde duyguları coşturarak yanıt veren bir keskin “karşı - iktidar dili”ni yazılarında başarıyla kullanıyor. Bir karşı “propagandist” dil.
Bu tür bir yazı dilinin dur durağı yoktur. Özdil’in bu dili hemen herkese benzer duygu ve keskinlikte saldırır. Hiçbir ayrım yapmaz. İnceltilmiş ve farklılaşmış “versiyonları” yoktur. Muhalefet de liderleri de aynı dilden nasiplerini sık sık alır.
Özdil’in bu dili bana uymaz. “Duygu-emici”. Ama bu dilin taraftarları çoktur. Basit, yalın, hücumcu, bizim tarafı rahatlatan başarılı bir yazı tarzı. Arada sırada tarihten başarıyla çıkardığı “olayları - gerçekleri” köşesine taşır ve okutur. Ben bile helal olsun dediğim yazılarını anımsarım.

***

Hayran kitlesi fazladır, çok popülerdir. Kitaplarının önünde büyük kuyruklar oluşur. Diline bir “lider” hayranlığı duyulur. Öyle ki Özdil’in hayranları arasında adeta bir şövalye ekip oluşmuştur, bunlara mürit demek istemem ama aralarında bazıları mürit gibi davrandı ve Özdil’in yazısında hedefe konduğumu görünce yanında bitiverdiler, hakaretlerle, adeta hayvan gibi soluyarak...
Fakat şunu belirteyim ki aklı başında çoğunluk sadece ne olup bittiği konusunda bilgi almak için kapımı çaldı ve bu durumdan üzüntülerini bildirdi: “Biz birbirimizi mi yiyeceğiz hep”...
Buna, hem Özdil adına hem de bizim tarafın büyük çoğunluğunun aklı başında davranışı adına sevindiğimi belirteyim.

***

Özdil’de neden “hayal kırıklığı” yarattığımı bilemem. Karşılaşıp merhabalaştığımız, el sıkıştığımız da yoktur. Sorun, sadece sosyal paylaşımımla mı sınırlı, yoksa ötesinde başka şeyler mi var, zerre fikrim yok. Atatürk kitabına yönelik yüreklendirici bir şey yazmış olmamamı dert edeceğini ve buna ihtiyacı olduğunu hiç düşünmem. Yüz binlerce hayranı olan bir yazarla, bu köşenin sakin ve sıradan yazarının karşılaştırması mı olur? Popülerlik, bende fazla karşılığını bulamıyor.
Bakın, Atatürk kitabını buraya hiç taşımadım. Taşısam kendi kriterlerime göre bir değerlendirme yapacağım da açık. Milyonlarca insana Atatürk’ün düşüncelerinin iletilmesini önemli bulurum.
Atatürk’e sarılmanın, Atatürk’ü Türkiye’nin, yeniden demeyeceğim ama gerçekten keşfetmesinin müthiş yükselişini yakalamış başarılı bir yayıncılık.
Özdil’in yazısına benzer bir dille yanıt vermek istemedim, çevrem karşı çıktı, ben de bekledim, onun yerine durumu kendi tarzıma uygun bir analizle köşeme taşımam da kaçınılmaz oldu.
Umarım Özdil, dilini kime neye karşı ve nasıl kullanacağı konusunda bir antreman ve ayrım yapar.