13 Haz 2017 08:59 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 22:45

Oray Eğin'den Doğan Heper'in ardından olay yazı: Dinozorların soyu tükendi!

Habertürk gazetesi yazarı Oray Eğin, Doğan Heper'in ardından "Dinozor soyu tükendi" başlıklı bir yazı yazıp, soylarının tükenmesinin meslek için iyi mi kötü mü olduğunu sorguladı.

Habertürk gazetesi yazarı Oray Eğin, Milliyet ve Türk basınının duayen ismi Doğan Heper'in ardından "Dinozorların soyu tükendi" dedi.

Doğan Heper'in eski gazeteci kuşağın en önemli simgelerinden birisi olduğunu belirten Oray Eğin, "Doğruya doğru, meslek hayatında tek bir devrim, bir yenilik, çığır açan bir fikir ortaya attığı söylenemez. Daha çok bir memur gibi verilen işi yapar, ama hakkıyla yapar, 'çizgi'nin dışına çıkıldığında hizaya getirmeyi çok iyi bilirdi." ifadelerini kullandı...

BİR AHLAKIN TEMSİLCİLERİYDİLER

Babıali’de “ağabey” geleneğinin sadece genç kuşakların yetişmesi için gazetelerin belli ilke sınırları dahilinde kalması için de önemli olduğunu anlatan Oray Eğin şöyle devam etti: "Bu ağabeyler aynı zamanda basının yol gösterici akil adamlarıdır. Yazılarını gerici bulabilirsiniz kuşkusuz, ama bir Doğan Heper ya da Hasan Pulur’un iş takipçiliğine falan bulaştığını hiç kimse iddia edemez. Bu açıdan giderek kıymeti bilinmeyen bir ahlakın da temsilcileriydiler."

İşte Oray Eğin'in bugünkü yazısından "Dinozor soyu tükendi" başlıkl bölüm:

Önceki gün kaybettiğimiz Doğan Heper eski kuşağın en önemli simgelerinden biriydi. Dün Milliyet’te Abbas Güçlü’nün ardından yazdığı gibi bir tür Demirel’di. Kriz zamanlarında “Doğan Abi” olarak patron tarafından ortalığı yatıştırması, gemiyi limana çekmesi için görev verildiğinde sahne alır, hemen ardından da geri çekilmeyi bilirdi.

Doğruya doğru, meslek hayatında tek bir devrim, bir yenilik, çığır açan bir fikir ortaya attığı söylenemez. Daha çok bir memur gibi verilen işi yapar, ama hakkıyla yapar, “çizgi”nin dışına çıkıldığında hizaya getirmeyi çok iyi bilirdi. Ufuk Güldemir altı ay Milliyet’in başına gelip gazeteye dair bilinen her şeyi sarstığında eski düzene geçiş onun göreviydi mesela. O yıllarda gazete künyelerinde sık sık devinimler yaşanırdı, dinozorlar ise statükoyu, geleneği, düzeni korurdu.

Tam da bu yüzden önemlilerdi.

Kimi başyazar, kimi yedek yayın yönetmeni olarak gazetelerde bir yerde tutuldular uzun süre. Bazılarının görevi sadece “ağabey” olmaktı. Siyaseten de tam merkezde dururlardı; cumhuriyetçilik, Atatürkçülük ve laiklik tek kırmızı çizgileriydi. Değişen dünyanın beraberinde getirdiği tartışmaların (mesela trans bireylerin hakları) hayatlarında ne kadar yer ettiği tartışılırdı.

Tam ortada durmanın sıkıcılığından bahsediyorum o kuşağı tarif ederken. Sıkıcı olmak esneyip bükülmekten, spekülasyona prim vermek ya da günümüzün modası yalan habere teslim olmaktan daha kıymetli kuşkusuz.

AKİL ADAMLAR

Bu kuşağın internet sayesinde rakamlar önem kazanıp okunma ve paylaşılma bir gazetecilik değerine dönüştüğünde klasman dışı kalması kaçınılmazdı. Ancak yıllar içinde “Aman onları kimse okumuyor ki” diye geçiştirilmeyecek bir fonksiyonları olduğunu fark ettim.

Pek çoğuyla birlikte çalışmadım, ama gazetecilerin anılarından öğrendiğime göre Babıali’de “ağabey” geleneği sadece genç kuşakların yetişmesi için gazetelerin belli ilke sınırları dahilinde kalması için de önemlidir. Bu ağabeyler aynı zamanda basının yol gösterici akil adamlarıdır. Yazılarını gerici bulabilirsiniz kuşkusuz, ama bir Doğan Heper ya da Hasan Pulur’un iş takipçiliğine falan bulaştığını hiç kimse iddia edemez. Bu açıdan giderek kıymeti bilinmeyen bir ahlakın da temsilcileriydiler.

“Dinozor kuşağı”nın bir kısmını ölüm ayırdı bu dünyadan, Oktay Ekşi gibi hâlâ hayatta olan ve zihninde en ufak bir bulanıklaşma olmayanlar ise siyasi nedenlerden dolayı tasfiye edildi. Bugün hemen hemen hiçbir gazetede o kuşaktan bir “ağabey” figürü kalmadı. Bir tek Güngör Mengi hâlâ Vatan’da yazıyor, ama zamanının Sabah Gazetesi’ndeki gibi bir “Güngör Abi”si değil ne zamandır. Bu büyük tasfiyenin sonunda “akil adam” diye Taha Akyol’u pazarlamaya kalkıyorlar şimdi; ne ayıp.

Dinozorların soyunun tükenmesi iyi mi oldu, kötü mü? Hayatın bir ironisi herhalde, 17 yaşımda gazeteci olmak istediğimde bütün dinozorların kenara çekilmesini arzu ediyordum. Son yıllarda her gazetede zaman zaman kapısının çalınacak bir ağabey olmasının fena bir fikir olmadığını düşünmeye başladım.