Oray Eğin Mediha Olgun'u topa tuttu: Nazlı Ilıcak ile ilgili yazdığı bölümler utanç verici!
Habertürk yazarı Oray Eğin, Sözcü davasından tutuklanan Mediha Olgun'un kitabında Nazlı Ilıcak ile ilgili yazdıklarına tepki gösterdi.
Sözcü'nün eski internet sitesi sorumlusu Mediha Olgun, Sözcü
davasında tutuklanıp bir süre cezaevinde yattıktan sonra tahliye
olmuştu.
Cezaevinde kaldığı dönemi anlatan “19 Mayıs: Cezaevinde Bir
Gazeteci” isimli kitap yazan Mediha Olgun'un anıları
çeşitli tepkiler aldı.
Oray Eğin de Mediha Olgun'a tepki gösterenler arasında yer alarak
"Bir kadının düşmanı yine bir kadındır" klişesini kullandı.
Mediha Olgun'un çok satmak uğruna içeride kalan 70 yaşındaki bir
meslektaşını harcadığını belirten Oray Eğin, "hiç izin almadan
kullanılmış anılar var" ifadesini kullandı.
İşte Oray Eğin'in yazısından bir bölüm:
Kadın düşmanı kadınlar
HAPSE giren bütün gazetecilerin kitaplarını hem merak ettiğim hem
de kendimce destek olmak için alıyorum. Sözcü’nün internet
sitesinin bir dönem sorumlu yazıişleri müdürlüğünü yapan Mediha
Olgun’un cezaevi anıları da özellikle bir kadının perspektifinden
cezaevini anlatacak olması dolayısıyla ilgimi çekti.
“19 Mayıs: Cezaevinde Bir Gazeteci” kitabında, medya siteleri ilk
olarak Olgun’un koğuş arkadaşı Nazlı Ilıcak’la ilgili gözlemler ve
dedikoduların üzerine atladı. Aralarında yaptıkları kimi sohbetleri
aktarmış Olgun. Anladığım kadarıyla, küçücük bir koğuşta birlikte
kaldığı Ilıcak daha önce hiç tanımadığı ama 7/24 birlikte vakit
geçirdiği Olgun’a açılmış. Şaşılacak bir durum değil, hücre
arkadaşı insanın geçici de olsa her şeyi olur.
Sohbetlerde Ilıcak’ın eski eşiyle ilgili kimi anıları, gazetecilik
üzerine yaptıkları tartışmalar, siyasi partilerle ilgili yorumları
geçiyor. Olgun önce bunları yazıp yazmama konusunda tereddütte
kalmış, ancak geçmişte de cezaevine giren Ilıcak’ın kendi anı
kitabını görünce cesaretlenmiş.
Sadece 4 ay birlikte mecburen kalmak zorunda olduğu Olgun sayesinde
Ilıcak’ın çocuklarının babasını taşralı bulduğunu, ailesi
tarafından zorla evlendirildiğini, AK Parti’den nefret ettiğini
falan öğreniyoruz. Koğuş arkadaşlığı imtiyazıyla öğrenilen özel
bilgiler aynen aktarılmış, hiçbir izin ya da onay almadan
üstelik.
ARKASINDAN KONUŞUYOR
Anı yazımında kabul edilebilir bir durum kimi şahsi konuşmaları
kitaba dökmek, günlükleri yayımlamak falan. Ama Hasan Cemal’in
Cumhuriyet günlüklerinden tutun da yabancı yüzlerce örneğe kadar
anıların biraz pişmesi, demlenmesi, zamanının gelmesi gerekiyor.
Hele hele anılardaki insanlar hâlâ hayattaysa ve anıların rencide
edici tarafları, özel hayata dokunan kısımları varsa biraz daha
tedbirli olmak hem mesleki hem ahlaki bir zorunluluk.
Olgun daha yeni hapisten çıktı. Üzerinden yeteri kadar zaman
geçmeden hemen cezaevi magazinine teslim olmuş. Kitap satmak için
değer mi? Üstelik muhatabı, sayfalarında dalga geçerek bahsettiği
kişi 70 yaşını aşan, yakın zamanda müebbet hapse çarptırılan bir
gazeteci.
Konunun merkezinde Ilıcak’ın olması bu çarpıklığı hafifletici bir
neden değil. Ilıcak da serbest kalsa, abartılı bir cezaya
çarptırılmasa eğlenceli bir dedikodu kitabı olarak okuyup keyif
bile alınırdı belki. Oysa bu hali biraz ayıp ve rahatsız edici.
Olgun belli ki Ilıcak’a karşı önyargılar içinde, zaten bunu da pek
gizlemiyor. Ama bu önyargılarla birlikte tuhaf bir hayranlık da
besliyor ki bir yandan muhatap olmamaya çalışıyor, diğer yandan onu
gözlemlemeden duramıyor. Ilıcak kendi aile hayatından bahsederken
suskun kalıyor, dinlediğini ezberliyor ve içinde biriktirdiği
yanıtları kitabın sayfalarında veriyor. Arkasından konuşmaktan
farksız.
KADIN DAYANIŞMASI YOK
Ilıcak’ın saçını cezaevi kuaförüne yaptırması, Bodrum işi
kıyafetler giymesi kitapta dalga geçme malzemesi. İşin magazininde
olan Olgun derinlikten yoksun olduğu için bunun çok acı bir hayata
tutunma çabası olduğunu göremiyor.
Bu üslup bana, gazetecilik yaptığım yıllar içinde erkek egemen Türk
medyasında birbirleriyle dayanışma içinde olması gereken “azınlık”
gruplarının (kadınlar, eşcinseller, vs.) hep birbirlerinin en büyük
düşmanı olduklarını hatırlattı. Sayfada feminizmden bahseden, kadın
gazeteciler içinde inisiyatif kuran birçok kadının koridorlarda hep
birbirlerinin kuyularını kazdığına şahit oldum. Bu ikiyüzlü sahte
dayanışma yüzünden de kurulu düzen hiç sarsılamadı.
Olgun, hiç değilse görünürde daha dürüst. Kadın dayanışması gibi
bir zırhın arkasına saklanma gereği bile duymuyor. Nefret ve
düşmanlığını, haset ve çekememezliğini olduğu gibi yansıtıyor.
Bunun zaten içeride ağır bir travma yaşayan bir kadına, bir
meslektaşına nasıl fazladan gereksiz bir yük olacağıyla
ilgilenmiyor bile.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK
İÇİN TIKLAYIN
"BANA CEZAEVİ KİTABI YAZMAYI NAZLI ILICAK
ÖĞRETTİ"
Habertürk yazarı Oray Eğin'in eleştirilerine Sözcü'nün eski
internet sitesi sorumlusu Mediha Olgun'dan jet yanıt geldi. Olgun
Twitter'dan verdiği cevapta, "Yurtdışından konuşanları ciddiye
almıyorum. Kitabın tamamını da okumamış. Sanırım Amerika'da mesaisi
çok yoğun! Okusaydı bana cezaevi kitabının nasıl yazılacağını
öğreten kişinin #Nazlıılıcak olduğunu anlardı. Çıkınca kendisine
sorarsınız... @orayegin" yazdı.