ORAY EĞİN AKŞAM'DAN MİLLİYET'E TRANSFER OLAN AYLİN VARON'U HEDEF TAHTASINA KOYDU!..
Bir süre önce Akşam'dan Milliyet'e transfer olan Aylin Varon,Milliyet'in pazar ekindeki Özbekler Tekkesi röportajı dolayısıyla Akşam yazarı Oray Eğin tarafından zehir zemberek bir yazıyla hedef tahtasına oturtuldu!...
Akşam Gazetesi'nin Ekler'inde "O sormazsa ben sorarım" başlığıyla röportajlar yapan Aylin Varon son yaptıkları Can Tanrıyar röportajında içerik ve sunum krizi çıkınca arkadaşı Sabanur Kıraç ile birlikte istifa etmişti.
Ancak Akşam yönetiminin ikiliyi kalmaları yönünde iknaya çalıştıkları biliniyor.Özellikle Akşam Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut'un üç kez görüştüğü Aylin Varon'un kalması yolundaki ısrarına rağmen kalmayınca bir hayli sinirlendiği kaydediliyor.Aylin Varon'un transfer olduğu Milliyet'te yaptığı Özbekler Tekkesi ile ilgili haber Akşam yönetimine ve dolayısıyla Oray Eğin'e bir fırsat yaratmış olacak ki Akşam'da başarılı görülen Aylin Varon'u bir anda "hedef tahtasına oturtmuş.
Özbekler Tekkesi hakkındaki gerçekler
Türkiye´de basın cahiliye devrinde. İşin ehli olmayanlar boylarından büyük işlere kalkışıyor, yüzlerine gözlerine bulaşıyor ve gazetecilik ölüyor. En büyük tehlike: Demeç gazeteciliği. Sadece mikrofon tutarak, karşısındakinin söylediklerini yazarak gazetecilik yapılacağını düşünüyorlar ve çok fena yanılıyor.
Bu öfkeli girişin sebebi, dün gazeteleri okurken Milliyet´in Pazar ekinde gördüğüm bir Özbekler Tekkesi röportajı. ("Burası artık tekke değil, bari müzeye dönüşsün", Milliyet Pazar, 24 Aralık 2006)
Bazı konular yeni muhabir genç kızlara bırakılamayacak kadar önemlidir, ama böyle biri, Aylin Varon adlı muhabir kalkmış Özbekler Tekkesi´ni incelemeye kalkışmış. Belli ki, Tekke´yle ilgili bildikleri de benim geçen haftaki köşemde yer alan bir kutudan ibaret.
Soner Yalçın´ın "Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı" kitabından Özbekler Tekkesi´yle ilgili bir bölümü kısaltarak aktarmıştım. Muhabir kız oradan okuduklarıyla yetinerek "[Ahmet Ertegün´ün] Özbekler Tekkesi nedeniyle Sabetayist, mason ve Illuminati bağlantılı olabileceği yorumları yine komplocu zihniyetleri hayal gücünün dehlizlerine sürükledi" diye haddini epey aşan bir yorum yapmış.
Muhabir, Özbekler Tekkesi şeyhlerinden Ata Efendi´nin yeğeni İbrahim Ethem Özbekkangay´la röportaja gidiyor ama hiçbir hazırlığı yok. Bunu Özbekkangay´ın Tekke´yle ilgili efsaneleri sıralamasından anlıyoruz: "Halide Edip Adıvar, İsmet İnönü, Celalettin Arif gibi çok önemli şahsiyetler buraya sığınıyor. Kaçırılarak İstanbul´dan Anadolu´ya geçmeleri sağlanıyor."
Soner Yalçın´ın kitabından aktarıyorum: "Halide Edip Adıvar, Adnan Adıvar vb Anadolu´ya neden gizlice gidiyorlardı? İstanbul´dan Anadolu´ya gidiş yasağı mı vardı? Her 10 metrede bir nöbetçi askerler kimseye göz mü açtırmıyordu? Hayır. / Peki ulusal mücadeleyle hiç ilgisi olmayanlar İstanbul´a nasıl gidip çıkıyorlardı? Ellerini kollarını sallaya sallaya... / Giriş çıkışlar öyle sıkı kontrol edilmiyordu; ayrıca Anadolu´ya her gidenin de ulusal mücadeleyle filan katılacağı da düşünülmüyordu; İstanbul bugün gibi olmasa da o tarihlerde de giriş-çıkış trafiği çok olan bir şehirdi!"
Bırakın insan kaçırmaya yardımcı olduğunu, silah kaçırma konusunda bile bir muğlaklık vardır. 60´lı yıllarda tarih dergilerinde bu konuya ilişkin uzun tartışmalar vardır.
Özbekkangay, Tekke´nin Kurtuluş Savaşı´na katkılarından dolayı kapatılmadığını, tolerans gösterildiğini de söylüyor. Oysa Millliyet Pazar´da hemen bu röportajı takip eden sayfada İlber Ortaylı´nın söyledikleri şöyle: "Bu gibi merkezlerin her biri eninde sonunda İngiliz işgal karargâhı tarafından basılıp dağıtıldığı halde Özbekler Tek