Operasyonu başlatan isim konuştu: Ben aslında O'ndan şikayetçiyim!
Soruşturmanın, daha önce terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle 17 ay tutuklu yargılanan dönemin Tahşiye Yayınevi'nin sahibi Mehmet Nuri Turan'ın şikayeti üzerine başlatıldığı öğrenildi.
İstanbul merkezli "paralel yapı" operasyonu çerçevesinde, "devletin
egemenliğini ele geçirmek amacıyla baskı, yıldırma ve tehdit
yöntemlerini kullanıp örgütsel yapı oluşturarak bu yapılanma
altında iftira, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve belgede
sahtecilik" suçları yönünden 5'i tutuklu bazı polislerin bulunduğu
37 kişi hakkındaki soruşturmanın, daha önce terör örgütü üyeliği
suçundan açılan bir davada tutuklu yargılanan dönemin Tahşiye
Yayınevi'nin sahibi Mehmet Nuri Turan'ın şikayeti üzerine
başlatıldığı öğrenildi.
Savcı Hasan Yılmaz tarafından yürütülen soruşturmaya,
"Tahşiyeciler" adlı bir gruba yönelik, El Kaide terör örgütü ile
bağlantısı olduğu iddiasıyla, dönemin Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
(CMK) 250. maddesiyle görevli özel yetkili İstanbul Cumhuriyet
Başsavcıvekilliği'nin talimatı doğrultusunda, bazı illerde eş
zamanlı yapılan operasyonun konu edildiği bilgisine ulaşıldı.
Başsavcılığın, 31 şüphelinin ismini açıkladığı soruşturmanın tek
müştekisi olduğu belirtilen, Tahşiye Yayınevi'nin eski sahibi
Mehmet Nuri Turan, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
"Gülen konuştu, Ali Fuat Yılmazer hakkımızda rapor
yazdı"
Haklarındaki dava sürecinin Fethullah Gülen'in 6 Nisan 2009'daki,
Tahşiyecilerle ilgili bir konuşmasıyla başladığını anlatan Turan,
"24 Nisan 2009'da Emniyet İstihbarat Şube Başkanı Ali Fuat Yılmazer
bizim hakkımızda bir rapor verdi emniyet müdürlüğüne. Bizlerin El
Kaide, Hizbullah ve İBDA-C'yi desteklediğimize dair bir rapordu bu.
Birbirlerinden alakasız üç örgüte birden bizi destekçi yaptı. Orada
20 kişinin ismi vardı. Bunlardan 7'si hakkında herhangi bir işlem
yapılmadı. Fakat 6 Mayıs 2009'da savcı Kadir Altınışık vasıtasıyla
mahkemeden dinleme kararı alındı. Böylece soruşturma başladı ve
büyütüldü" dedi. Dosyadan görebildiği kadarıyla soruşturmanın 2009
yılının eylül ayına kadar 'radikal Tahşiye grubu' ismiyle devam
ettiğini, sonradan Tahşiye'nin tescilli bir marka olduğunun
anlaşılması üzerine, 'radikal Mehmet Doğan grubu'na çevrildiğini
aktaran Turan, "Hakkımızdaki ihbar mektubu da yine eylül ayında
yazılmış, dosyayı güçlendirmek için. Çünkü ortada herhangi bir
ihbar ve şikayet benzeri bir şey yokken bir soruşturma başlatılmış"
diye konuştu.
"Yok yere 17 ay hapis yattık"
Dosyanın içini doldurmak için uydurma bir ihbar mektubunun
yazıldığını ve 22 Ocak 2010'da saat 05.00'de gözaltına alındığını
anlatan Turan, "Suç aleti olarak da iki tane ruhsatlı silahımı
aldılar. Halen silahlarım adli emanettedir. Aynı gün bilmediğimiz
bir evde 2,5 adet el bombası bulunmuş. Kriminal rapora göre birisi
yarımmış. Onu da bizim örgüt olmamız için suç aleti olarak önümüze
koydular. Fakat o bulunan bombaların üzerinde sanıklardan
hiçbirinin parmak izi yoktu. Çıkan parmak izleri polislere aitti.
Sonra da yok yere 17 ay hapis yattık" ifadesini de kullandı.
Dönemin özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğince
yürütülen soruşturma kapsamında, "Molla Muhammed" olarak bilinen
Mehmet Doğan'ın bir, kendisinin iki numaralı şüpheli olduğunu
söyleyen Turan, toplam 40 kişiye yönelik bir soruşturma
yürütüldüğünü dile getirdi.
"Dava devam ediyor"
Soruşturmada 10 tutuklu bulunduğunu ve sonradan Bursa'da yapılan
operasyondan da 4 tutuklunun gelmesiyle sayının 14'e çıktığını
bildiren Turan, "Eylül 2010'daki ilk duruşmada 9 kişi tahliye oldu.
Mehmet Bey örgüt lideri, bizler şura üyesi olarak yargılandığımız
için bizler sonradan tahliye olduk. 29 Mayıs 2011'de, sanırım 5.
duruşmada tahliye olduk. Fakat bombaların bulunduğu evin sahibi
olan arkadaş Turgut Yıldırım, bizden 4 ay sonra tahliye oldu. Dava
halen devam ediyor" şeklinde konuştu. Haklarındaki davanın, Terörle
Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10. maddesiyle görevli mahkemelerin
kapatılmasının ardından, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nden
Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ne devredildiğini belirten Turan,
artık tutuklu sanığı bulunmayan bu davanın ilk duruşmasının ise 5
Mart 2015'de yapılacağı söyledi.
"Paralelciler, Çapkın'a yazdığım mektubu işleme
koymamış"
Mehmet Nuri Turan, Fethullah Gülen, medya organları, çalışanları ve
dönemin sorumlularıyla ilgili yaptığı şikayet sürecini de anlattı.
Söz konusu dava kapsamında, cezaevinde tutukluyken 2011 yılının
mart ayında dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'a bir
mektup yazdığını anlatın Turan, mektubunun işleme konulmadığını
belirtti. Turan, "Çünkü o dönemde, 'mektup komisyonuna bakanların
paralelci olduğu' söylendi bize. Daha sonra 2014 yılının ilkbahar
aylarında, ben emniyete bir mail attım; 'böyle bir mektubumun
olduğunu, neden takip edilmediğine' dair. Sonra emniyet beni davet
etti. Ben de emniyette iki kere ifade verdim ve müşteki olduğumu
söyledim. Emniyet, savcılık adına işlem yaptı" diye konuştu.
"İhbar mektubu, olmadığı anlaşılınca yazıldı"
Medyada yer aldığının aksine, soruşturma başlamadan önce haklarında
herhangi bir ihbar mektubu yazılmadığını da vurgulayan Turan,
"Soruşturma sırasında hakkımızda herhangi bir ihbar olmadığını
sonradan fark ediyorlar. İhbar mektubu da soruşturmayı güçlendirmek
için 2009 yılının Eylül ayında yazılıyor" dedi. Tahşiye Yayınevi'ni
2004 yılında kurduğunu ve 2012 yılına kadar sahibi olduğunu anlatan
Turan, "Doğrudan Fethullah Gülen'den şikayetçi oldum. Onun emrini
yerine getirenlerin tespit edilerek yargılanmasını istedim. Mağdur
olmamıza sebep olan dönemin sorumlusu herkesten şikayetçiyim. O
dönem yapılan yayınlarla ilgili de şikayetçi oldum" ifadesini
kullandı. Mehmet Nuri Turan, çağrılması halinde savcılığa gidip
ifade verebileceğini de aktararak, "gizlisi saklısı" bulunmadığını
söyledi.