18 Eki 2010 10:09
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:43
''ÖNCE VİCDANINIZI SORGULAYIN!'' KANAL D GENEL YAYIN YÖNETMENİ ELEŞTİRİLERİ YANITLADI!
Kanal D Genel Yayın Yönetmeni Pelin Diştaş Yaşaroğlu, Fatmagül'ün Suçu Ne dizisindeki tecavüz sahnelerini eleştirenlere yanıt verdi.
“Fatmagül’ün Suçu Ne”deki tecavüz sahnesini eleştirenlerin karşısında dimdik duruyor, “Önce vicdanınızı sorgulayın” diyor. Erkeklerin kıyasıya rekabet ettiği bir dünyada başarılarıyla kendinden söz ettiren Kanal D Genel Yayın Yönetmeni Pelin Diştaş Yaşaroğlu’yla bir araya geldim ve erkekler dünyasında kadın olmanın zorluklarını sordum.
Televizyonların genel yayın yönetmenleri hep erkek. Kanal D’de ise bir kadın genel yayın yönetmeni kanalın başında, farkında mısınız?
- Haydi bakalım, inşallah arkadan kadınlar ordusu gelir. Ben aslında hiçbir zaman kadın-erkek ayrımı yapmadım. Hatta şöyle söyleyeyim; benim aram erkeklerle hep daha iyi oldu. Bir de Allah karşıma hep iyileri çıkarttı. Bu da bir şans... ırfan şahin Bey öyle, ondan önce Abdullah Oğuz’la çalıştım, o öyle... Ağabeyim, babam gibi oldular. “Erkek gibi kadın” derler ya, ben öyleyimdir. Daha pratik düşünürüm, kadınsı kaprislerim yoktur. Kadın gibi değilimdir açıkçası. Biraz da oğlan çocuğu oldum hep.
Televizyonların yayın yönetmenleri neden hep erkek, hiç düşündünüz mü bunu?
- Bilemiyorum. Özel televizyonların ilk genel yayın yönetmenleri hep TRT kökenliydi; Ekrem Çatay, Faruk Bayhan... Aslında belli bir tek sebebi yoktur ama bilemiyorum, hiç de o açıdan düşünmedim.
Bir kadının, kanalın başında olmasının farkı nedir?
- Kadınlar sanırım daha duyarlı ve detaycı oluyorlar. Dolayısıyla bu, yaptığımız işe yansıyor. Ekranlarda izlediğimiz dizilerin yazarlarının çoğu da kadın aslında.
TÜRKİYE’DE ERKEK
HEGEMONYASI VAR
“Fatmagül’ün Suçu Ne”, “Öyle Bir Geçer Zaman Ki” ve “Türkan”... Hep kadın hikayeleri, kadın dramları... Siz kanalın başına geçtikten sonra yayına giren diziler...
- Açıkçası algım çok kadın-erkek olarak çalışmadı. Bu diziler insanı anlatıyor; her şey insana dair. Kadınsı dediğin özellikleri bir erkekte görüyorsun bazen. Bazen de çok erkeksi özellikleri bir kadında buluyorsun. Dolayısıyla ben öyle bakmadım bugüne kadar. Önemli olan insana dair olması. Ama Türkiye’de bir erkek hegemonyası gerçekten var!
“Gemiyi size emanet ediyoruz” dediklerinde ne hissettiniz?
- İrfan Bey söyledi ilk. Açıkçası gerildim. Benim yapım öyledir, yeni bir şey geldiği anda sorumluluk hissim çok yüksektir. Küçükken bana “Sen 30 yaşında mı doğdun” derlerdi. Bana verilen sorumluluğu layığıyla yerine getirmeliyim duygum yüksektir çünkü... ılk söylediğinde ırfan Bey, “Bir dakika” dedim, “Kanal D o kadar kıymetli bir marka ki bunun altından kalkmalıyım”... Gerçi son dört yıldır Kanal D’deydim zaten ve dizilerin başındaydım. Çok farklı değildi, yine benzer heyecanları hissediyordum. Ama buna rağmen heyecanlandım, gerildim.
Dört ay oldu. şimdiki duygunuz ne?
- Sezonu açtık, yaptığımız işlerin çok iyi sonuçlar aldığını gördük. şu anda onunla ilgili mutluyum. Ama önümüzdeki Eylül’ü düşünmeye başladım. Bizde zamanı doğru kullanmak çok önemli. Zamanı doğru kullanmazsan, inanmadığın şeyleri yapmak zorunda kalıyorsun. Hep ondan kaçmaya çalışıyorum, panik olmamalıyım. Panik olursam hata yapacağım. ışlerin başarılı olmasındaki en büyük etken, ekip olarak çok önceden ve çok iyi hazırlanıyor olmanız.
DOĞRU KOMEDİ
PEK ÇIKMIYOR
Yeni yayın dönemindeki işlerin hepsi içinize sindi mi, yoksa sizi hayal kırıklığına uğratan oldu mu?
- Üç proje girdik. “Öyle Bir Geçer Zaman Ki”, “Fatmagül’ün Suçu Ne” ve “Türkan”... ıçime sinmeyen bir şey olmadı. Çünkü en kötüsü insanın kendi iç huzursuzluğu.
“Türk televizyonlarında şu eksik” dediğiniz bir şey var mı?
- Doğru komedi çok fazla çıkmıyor. Çıkan da çabuk tüketiliyor, çabuk eskiyor. Onun eksikliğini hissediyorum. Gerçekten uzun zamandır “Fatmagül’ün Suçu Ne”deki, “Yaprak Dökümü”ndeki başarıyı getirecek bir komedi projesi istiyorum.
E niye yapılamıyor kaliteli komedi?
- Çünkü az yazılabiliyor. Bizim masamıza çok komedi geliyor ama o kadar kötü şeyler ki... Komedi yazmak zor ve onu doğru yazabilen insanı bulmak çok çok daha zor.
“Geniş Aile” sizdeydi. Ama Star’a transfer ettiniz. Dizinin reytingleri mi kötüydü?
- Hayır. “Geniş Aile” şu an Kanal D’de devam etse bu sezonu kesin bitirir, önümüzdeki sezona da devam ederdi. Ama biz Kanal D olarak dolduk. Bir bakıyorsun, dizinin biri 160’ıncı bölüm, diğeri 180’inci bölüm, bir başkası 200’üncü bölüm... Bizde çok şükür iyi olduğu için sezon uzuyor. Dolayısıyla yeni diziler girince ekran doldu. Star’da da ihtiyaç vardı. Dedik ki “Onu da doğru bir planlamayla tıpkı ‘Küçük Kadınlar’ gibi Star’a geçirelim”... Çünkü “Küçük Kadınlar” da gayet başarılı gidiyor.
BİZİM YAPTIĞIMIZ
HER ŞEY OLAY OLUYOR
Gazetelerin 3’üncü sayfalarında her gün okuduğumuz tecavüz olayları “Fatmagül’ün Suçu Ne”de işlenince neden yer yerinden oynadı sizce?
- Kanal D’de bir şey yaptığınız zaman olay haline geliyor. Televizyon yazarları, sosyologlar, herkes birbirine girdi. “Aşk-ı Memnu”da da bunu yaşadık. “Aşk-ı Memnu” romanı 1900’lerin başında yazılmış, okullarda okutulmuş, biz yapınca kıyamet koptu. Bu dizilerin çok izlenmesi bunu getiriyor. Popüler bir malzeme olunca herkes bir şey söyleme gereği hissediyor. Ama “Fatmagül’ün Suçu Ne”de benim şaşırdığım şey şu; kimse tecavüzün sebeplerini, sonuçlarını konuşmuyor. Üstelik biz dizinin tanıtımlarında o tecavüz sahnesini hiç kullanmadık. Ama yayından çıktık, ertesi gün her yerde tecavüz konuşuluyor. Ayrıca o dizide anlatılmak istenen çok başka. Burada tecavüz eden, tecavüze göz yuman, tecavüz sonucunda kadını suçlayan vicdan sorgulanıyor. Bu vicdanın sorgulanmasını kimse takdir etmiyor, bu vicdana kimse cevap vermiyor!
FORMAT KONUSUNDA TÜM
DÜNYADA KISIRLIK VAR
Bütün kanallar artık dizi ağırlıklı. Başka tür programlar yok. Kötü bir şey değil mi sizce bu?
- Ben Kanal D adına konuşayım. Eskiden dört-beş tane kanal vardı. şimdi çok fazla kanal var. Dolayısıyla ben saat 20:00’de bir sohbet programı koysam, beni kimse izlemez. Ben Türkiye’nin kanalıysam, başka yerlerin yapamadığı yatırımı yapmalıyım ve o büyüklükte bir iş çıkarmalıyım. Aslında dünyada da böyle. Amerika’ya bakın, ilk dört kanal dizi kanalı. Seviyor insanlar dizi izlemeyi ve bu hep böyle olacak. Formatlarda dünyada bir kısırlık var. Dolayısıyla biz onu Okan Bayülgen ve Beyazıt Öztürk’le dengelemeye çalışıyoruz.
Sizin için çok zor bir soru elbette ama yine de soracağım; en çok severek izlediğiniz dizi hangisi?
- “Öyle Bir Geçer Zaman ki”yi severek izliyorum.
Pınar YILMAZERLER / www.hurriyet.com.tr
Televizyonların genel yayın yönetmenleri hep erkek. Kanal D’de ise bir kadın genel yayın yönetmeni kanalın başında, farkında mısınız?
- Haydi bakalım, inşallah arkadan kadınlar ordusu gelir. Ben aslında hiçbir zaman kadın-erkek ayrımı yapmadım. Hatta şöyle söyleyeyim; benim aram erkeklerle hep daha iyi oldu. Bir de Allah karşıma hep iyileri çıkarttı. Bu da bir şans... ırfan şahin Bey öyle, ondan önce Abdullah Oğuz’la çalıştım, o öyle... Ağabeyim, babam gibi oldular. “Erkek gibi kadın” derler ya, ben öyleyimdir. Daha pratik düşünürüm, kadınsı kaprislerim yoktur. Kadın gibi değilimdir açıkçası. Biraz da oğlan çocuğu oldum hep.
Televizyonların yayın yönetmenleri neden hep erkek, hiç düşündünüz mü bunu?
- Bilemiyorum. Özel televizyonların ilk genel yayın yönetmenleri hep TRT kökenliydi; Ekrem Çatay, Faruk Bayhan... Aslında belli bir tek sebebi yoktur ama bilemiyorum, hiç de o açıdan düşünmedim.
Bir kadının, kanalın başında olmasının farkı nedir?
- Kadınlar sanırım daha duyarlı ve detaycı oluyorlar. Dolayısıyla bu, yaptığımız işe yansıyor. Ekranlarda izlediğimiz dizilerin yazarlarının çoğu da kadın aslında.
TÜRKİYE’DE ERKEK
HEGEMONYASI VAR
“Fatmagül’ün Suçu Ne”, “Öyle Bir Geçer Zaman Ki” ve “Türkan”... Hep kadın hikayeleri, kadın dramları... Siz kanalın başına geçtikten sonra yayına giren diziler...
- Açıkçası algım çok kadın-erkek olarak çalışmadı. Bu diziler insanı anlatıyor; her şey insana dair. Kadınsı dediğin özellikleri bir erkekte görüyorsun bazen. Bazen de çok erkeksi özellikleri bir kadında buluyorsun. Dolayısıyla ben öyle bakmadım bugüne kadar. Önemli olan insana dair olması. Ama Türkiye’de bir erkek hegemonyası gerçekten var!
“Gemiyi size emanet ediyoruz” dediklerinde ne hissettiniz?
- İrfan Bey söyledi ilk. Açıkçası gerildim. Benim yapım öyledir, yeni bir şey geldiği anda sorumluluk hissim çok yüksektir. Küçükken bana “Sen 30 yaşında mı doğdun” derlerdi. Bana verilen sorumluluğu layığıyla yerine getirmeliyim duygum yüksektir çünkü... ılk söylediğinde ırfan Bey, “Bir dakika” dedim, “Kanal D o kadar kıymetli bir marka ki bunun altından kalkmalıyım”... Gerçi son dört yıldır Kanal D’deydim zaten ve dizilerin başındaydım. Çok farklı değildi, yine benzer heyecanları hissediyordum. Ama buna rağmen heyecanlandım, gerildim.
Dört ay oldu. şimdiki duygunuz ne?
- Sezonu açtık, yaptığımız işlerin çok iyi sonuçlar aldığını gördük. şu anda onunla ilgili mutluyum. Ama önümüzdeki Eylül’ü düşünmeye başladım. Bizde zamanı doğru kullanmak çok önemli. Zamanı doğru kullanmazsan, inanmadığın şeyleri yapmak zorunda kalıyorsun. Hep ondan kaçmaya çalışıyorum, panik olmamalıyım. Panik olursam hata yapacağım. ışlerin başarılı olmasındaki en büyük etken, ekip olarak çok önceden ve çok iyi hazırlanıyor olmanız.
DOĞRU KOMEDİ
PEK ÇIKMIYOR
Yeni yayın dönemindeki işlerin hepsi içinize sindi mi, yoksa sizi hayal kırıklığına uğratan oldu mu?
- Üç proje girdik. “Öyle Bir Geçer Zaman Ki”, “Fatmagül’ün Suçu Ne” ve “Türkan”... ıçime sinmeyen bir şey olmadı. Çünkü en kötüsü insanın kendi iç huzursuzluğu.
“Türk televizyonlarında şu eksik” dediğiniz bir şey var mı?
- Doğru komedi çok fazla çıkmıyor. Çıkan da çabuk tüketiliyor, çabuk eskiyor. Onun eksikliğini hissediyorum. Gerçekten uzun zamandır “Fatmagül’ün Suçu Ne”deki, “Yaprak Dökümü”ndeki başarıyı getirecek bir komedi projesi istiyorum.
E niye yapılamıyor kaliteli komedi?
- Çünkü az yazılabiliyor. Bizim masamıza çok komedi geliyor ama o kadar kötü şeyler ki... Komedi yazmak zor ve onu doğru yazabilen insanı bulmak çok çok daha zor.
“Geniş Aile” sizdeydi. Ama Star’a transfer ettiniz. Dizinin reytingleri mi kötüydü?
- Hayır. “Geniş Aile” şu an Kanal D’de devam etse bu sezonu kesin bitirir, önümüzdeki sezona da devam ederdi. Ama biz Kanal D olarak dolduk. Bir bakıyorsun, dizinin biri 160’ıncı bölüm, diğeri 180’inci bölüm, bir başkası 200’üncü bölüm... Bizde çok şükür iyi olduğu için sezon uzuyor. Dolayısıyla yeni diziler girince ekran doldu. Star’da da ihtiyaç vardı. Dedik ki “Onu da doğru bir planlamayla tıpkı ‘Küçük Kadınlar’ gibi Star’a geçirelim”... Çünkü “Küçük Kadınlar” da gayet başarılı gidiyor.
BİZİM YAPTIĞIMIZ
HER ŞEY OLAY OLUYOR
Gazetelerin 3’üncü sayfalarında her gün okuduğumuz tecavüz olayları “Fatmagül’ün Suçu Ne”de işlenince neden yer yerinden oynadı sizce?
- Kanal D’de bir şey yaptığınız zaman olay haline geliyor. Televizyon yazarları, sosyologlar, herkes birbirine girdi. “Aşk-ı Memnu”da da bunu yaşadık. “Aşk-ı Memnu” romanı 1900’lerin başında yazılmış, okullarda okutulmuş, biz yapınca kıyamet koptu. Bu dizilerin çok izlenmesi bunu getiriyor. Popüler bir malzeme olunca herkes bir şey söyleme gereği hissediyor. Ama “Fatmagül’ün Suçu Ne”de benim şaşırdığım şey şu; kimse tecavüzün sebeplerini, sonuçlarını konuşmuyor. Üstelik biz dizinin tanıtımlarında o tecavüz sahnesini hiç kullanmadık. Ama yayından çıktık, ertesi gün her yerde tecavüz konuşuluyor. Ayrıca o dizide anlatılmak istenen çok başka. Burada tecavüz eden, tecavüze göz yuman, tecavüz sonucunda kadını suçlayan vicdan sorgulanıyor. Bu vicdanın sorgulanmasını kimse takdir etmiyor, bu vicdana kimse cevap vermiyor!
FORMAT KONUSUNDA TÜM
DÜNYADA KISIRLIK VAR
Bütün kanallar artık dizi ağırlıklı. Başka tür programlar yok. Kötü bir şey değil mi sizce bu?
- Ben Kanal D adına konuşayım. Eskiden dört-beş tane kanal vardı. şimdi çok fazla kanal var. Dolayısıyla ben saat 20:00’de bir sohbet programı koysam, beni kimse izlemez. Ben Türkiye’nin kanalıysam, başka yerlerin yapamadığı yatırımı yapmalıyım ve o büyüklükte bir iş çıkarmalıyım. Aslında dünyada da böyle. Amerika’ya bakın, ilk dört kanal dizi kanalı. Seviyor insanlar dizi izlemeyi ve bu hep böyle olacak. Formatlarda dünyada bir kısırlık var. Dolayısıyla biz onu Okan Bayülgen ve Beyazıt Öztürk’le dengelemeye çalışıyoruz.
Sizin için çok zor bir soru elbette ama yine de soracağım; en çok severek izlediğiniz dizi hangisi?
- “Öyle Bir Geçer Zaman ki”yi severek izliyorum.
Pınar YILMAZERLER / www.hurriyet.com.tr