ÖNCE GEBERTİRCESİNE TRT'YE VUR!..İŞ BİTİNCE "TRT'DE GÜZEL İŞLER YAPIYOR SAYIN OKUR" DEYİP DUR!..TRT ARPALIK MI AHMET!..SEVİLAY YÜKSELİR'İN HEDEFİNDE YİNE AHMET HAKAN VAR!..
E be Ahmet! TRT'yi o tarihlerde yerden yere vuran sen, neden sonra kardeşin Abdullah'ın gizli hissedarı olduğu One Haber Ajansı, 22.5 milyon euroluk sözleşme ile TRT Türk'e iş yapmaya başlayınca birden sus pus oldun?
Organize işlerin son versiyonu vizyona girdi!
Lafı dolandırmayacağım... Bir önceki yazımda açık açık, "Ey ahali! Duyduk, duymadık demeyin... Bu işte bir gariplik var. 'AKP Hükümeti'ne karşı ağır yazılar yazıyor, onları yerden yere vuruyor' diye avuçlarınız patlayıncaya kadar alkışladığınız Ahmet Hakan'ınızın biricik kardeşi Abdullah, AKP'nin yan kurum ve kuruluşlarından besleniyor!" dedim...
Ve Abdullah'ın eşi Özlem Coşkun adına İTO'ya kayıtlı olan şirketin, İstanbul İl Başkanlığı dahil birçok AKP'li belediyeden reklam ve tanıtım hizmeti karşılığında nasıl nemalandığını yazdım...
Çok şükür büyük çoğunluk ne demek istediğimi anladı...
Bazıları ise anlayamadı... "Elbette ki Ahmet Hakan'ın kardeşleri de ticaret yapacak... Öyle ya da böyle geçimini sağlayacak... Evine ekmek götürecek... Taş yemeyecekler ya!" diyerek meselenin sadece kardeşinin ticaret yapması olmadığını üzerine basa basa belirtmeme rağmen, "Ayıptır! Kişisel kavganı neden kardeşi üzerinden görüyorsun?" dediler...
Öncelikle belirtmeliyim ki benim hiç kimseyle kişisel bir kavgam yok! Ahmet Hakan'la da... Bu köşede yaptığım tek şey gazeteciliktir! O nedenle bana bu eleştirileri yapan arkadaşların kanka duygusallığını bir kenara bırakıp, aşağıda yazdıklarımı bir de gazeteci kimliği gözüyle değerlendirmelerini tavsiye ediyorum...
Şimdi gelelim ortaya dökülünce kardeşi Ahmet Hakan'ı derinden sarsan Abdullah'ın ilginç ticari ilişkilerine...
Mesela şu, "TRT olayına bir değinelim" diyorum ... Hepinizden ricam, hiç üşenmeden Ahmet Hakan'ın, "TRT çalışanlarının isyanı gayet normaldir!" (8 Haziran 2006) ve "TRT nereye?" (16 Nisan 2008) tarihli yazılarına bir göz atmanız...
İlk yazısında TRT'nin siyasilerin arpalığı olduğunu sert bir dille eleştiren Ahmet Hakan, ikinci yazısında ise kurumun reyting yapmayan İbrahim Tatlıses'e program yaptırmasının mutlak bir yanlış olduğunu söyleyip diyor ki:
"TRT'ciler, sonunun hüsranla bitmesi mukadder bir macera için, halkın parasını değil de, kendi babalarının paralarını bu kadar pervasız harcarlar mıydı?"
TRT arpalık mı?
Ahmet Hakan'ın bu yazılarının altına imzamı aynen basıyor ve ama gazetecilik yapıp şunu sormadan da geçemiyorum işte: E be Ahmet! TRT'yi o tarihlerde yerden yere vuran sen, neden sonra kardeşin Abdullah'ın gizli hissedarı olduğu One Haber Ajansı, 22.5 milyon euroluk sözleşme ile TRT Türk'e iş yapmaya başlayınca birden sus pus oldun? Madem sen TRT'yi arpalık gibi gören siyasilere karşı inanılmaz kalem oynatan bir cengâversin... O halde neden One Ajans'ın ( İTO sicil kayıt no; 689605) resmi kayıtlarında görülen ortaokul mezunu sahibine, "Ey Mükremin Atmaca! Ayıp olmuyor mu kardeşim? Ulan, koskoca TRT'nin, dünya çapındaki kuruluşun elinin altında o kadar adam varken neden sen gidip milyon euroluk bu işe imza attın? Sen kimsinnnn, ajans hizmeti vermek kim? Senin cebine giren bu mangırlar kimin cebinden çıkıyor kardeşim? Yazık değil mi bu gariban vatandaşa?" demedin!
Diyemezsin değil mi Ahmetciğim..
Diyemezsin çünkü, o ne iş yaptığı, nerden geldiği belli olmayan Mükremin Atmaca aslında ailenizin Maliye Bakanı olan kardeşin Abdullah'ın ortağı...
Nerden mi biliyorum?
Ee İTO kayıtlarından Ahmet! Bak meğer, senin Abdullah kardeşine paravan olan biricik yengen Özlem'le, Mükremin Abi'n, AKP'li belediyelere reklam ve tanıtım hizmeti veren Vadi Reklam'ın yüzde 50'şer ortağıymış! (501705 sicil numarası)
"Bingo!" değil mi Ahmetciğim?
Peki ya kardeşin Abdullah'ın TRT ile sözleşme aşamasından hemen sonra kuruma ve kurumun genel müdürüne peş peşe düzdüğün o akıl almaz övgülere ne demeli? "Üç Teşekkür- 30 Aralık 2008", "Bugünü de gördük ya!-31 Aralık 2008" ve "Yıldızı Parlayan Bürokrat- 5 Ocak 2009"...
Ben okuyunca dilim tutuldu, "Ee pes yani!" demekten kendimi alamadım birader... O nasıl hızlı dönüş öyle Ahmetçiğim... Önce gebertircesine TRT'ye vur, iş bitince, "Bir saniye ya... Aslında bu bizim TRT de güzel işler yapıyor sayın okur" deyip dur!
Mühim iddialar
Bak bunlar çok mühim iddialar Ahmet. Belgeli, kayıtlı, ortada... Tüm bunlara cevap vermen lazım. Ama sen ne yapıyorsun? Tıpkı dalak öykünde olduğu gibi cevap vermiyor, hakaret ederek durumu kurtarmaya çalışıyorsun...
Canım kardeşim... Ben hiçbir zaman senin gibi, "Basit bir imamın oğluyum, köylü çocuğuyum... N'ayır n'olamaz..." filan deyip kompleks olmadım. Eşimin kömür satmış olmasından ne gocundum, ne de utandım... Kader utansın kardeş ne yapalım? Bizim senin kardeşin Abdullah gibi devlet dairelerine hortumu dayayıp hüpleten bir ağabeyimiz olmadı hiç. O tarihlerde, kocamın da, benim de elimizde sende olmayan kapı gibi bir İletişim Fakültesi diploması vardı ama acilen evimize ekmek, çocuğumuza süt taşımak zorundaydık. Onun için kömür de sattık, tencere, tava da... Yani sanma ki bana, "Kömürcü karısı, bohçacı kadın!" filan deyince ben karalar bağlarım. Bilakis memnun olurum... Onur duyarım...
O nedenle işi sulandırmayı bırak da sen benim yazdıklarıma cevap ver... Bak böyle hakaretamiz durumlara girmeye başladığında insanlar ne diyor biliyor musun senin için?; "Yazık! Çok aciz duruma düştü bu çocuk!"
Biliyorum çok öfkeleniyorsun! Biliyorum bir çatlak kalemin karşına çıkıp tüm bu sırlarını deşifre etmesine içerliyorsun...
Tamam haklısın! Tamam bir dümen tutturmuştun ne güzel yürütüyordun gemini...
Ama Ahmetciğim... Sana daha evvel de söyledim bunu. Cancağızım ben gazeteciyim... Onca yıl sokaklarda koşuşturmuş bir haberciyim. Ne yapayım şimdi? "Sen kızıyorsun, sinirleniyorsun, memlekete rezil oluyorsun" diye gazetecilik yapmayayım mı yani?
Sormayayım mı şimdi; "Sen o köşeni 'Kardeşin Abdullah AKP'li belediyelerde iş yapsın, önü açılsın' diye zaman zaman kullandın mı, kullanmadın mı? Onun iş yaptığı başkanlara methiyeler döktürdün mü, döktürmedin mi? Mesela, 'İki başkana dikkat' başlığı ile kaleme aldığın o yazı Abdullah'a bir kıyak mıydı, değil miydi?"
Buna sen mi cevap vereceksin? Yoksa yine ben mi?
Sevilay Yükselir/SABAH