“Omuzu füzeli Rus askeri”nin verdiği “mesaj” ne?..
Medyaradar medya-siyaset analisti Atilla Akar, gündeme oturan Boğazdan geçen Rus gemisindeki “omuzu füzeli Rus askeri” görüntüsünün “anlamı”nı analiz etti.
Türkiye son beş senedir Suriye ve dolayısıyla Ortadoğu bölgesinde
birilerinin iteklemesiyle “oyuncu” rolüne soyunduğundan beri
giderek karmaşıklaşan ve sertleşen çatışmaların tarafı oluyor.
Bundan kaçınılabilir miydi bilmiyorum ama her şey aslında bir
siyasal tercihin ürünü. Sonunda iş Rusya ile ilişkilerimizi bozacak
ve gerginlik yaratacak şekilde kapıya dayanmış bulunuyor. Bakalım
işler bundan sonra nasıl bir “seyir” alacak? Yangına körükle mi
gidilecek, akıl mı galip gelecek?
Nitekim 4 Aralık’ta İstanbul Boğazı’ndan geçen Rus gemisinin
güvertesinde, ”omuzunda uçaksavar füzesi taşıyan asker” görüntüsü
de aslında aynı durumun bir uzantısı. Dahası “düşürülen uçak krizi”
yetmezmiş gibi (Birbiriyle ilintili ve “tetikleyici” olsa da) adeta
başlı başına ve ayrı bir krize dönüşüyor. Bu konuda diplomatik
açıklamalar ardı ardına sıralanırken diğer yandan Türk medyası ve
entelijansiyasını da bölüyor.
“AMERİKANCILIK” VE “AVRASYACILIK” ARASINDA SIKIŞAN TÜRK
AYDINI!..
Ne yazık ki Türk aydını –Tanzimat’tan bu yana- genetiğinde var olan
illâ yabancı bir güce yaslanma, illâ yabancı bir güçle dans etme
sevdasını son olayda da şu veya bu oranda şu veya bu biçimde
gösteriyor. “Amerikancı” veya “Batıcı” kesim her zamanki gibi
olaylara “NATO’cu” bakış açısıyla yaklaşıyor. Bizi buralara getiren
süreci, dahası paylarını görmeden sadece “sonuca” yönelik laflar
ediyor. Onlar zaten çoktandır aynı frekansta takıldıklarından bu
huyları hiç şaşırtıcı gelmiyor!
Yanı sıra genellikle “Muhalif” karakter arz eden “Avrasyacı” kesim
de Rusya’nın her tür agresif hareketini aklamaya yönelik mazeretler
veya teoriler üretmekle meşgul. (Ki, bunların arasında dünün en
hızlı “Anti-Sovyetikler”i, “Anti-Rus” eğilimlileri de mevcut!)
Sanki herkes Ortadoğu’da ve Akdeniz’de hegemonya mücadelesi
vermiyor ve “babasının hayrına” davranıyormuş gibi. Ne diyeyim?
“Atlantikçilik”le “Avrasyacılık” arasında gidip gelen Türk
aydınının bir anlamda trajik kaderi bu. Bağımsız tavır aldığınızda
biri sizi “Amerikan düşmanlığı” ile suçlarken ötekisi “Rus
düşmanlığı”ile suçluyor. Biri yıllardır Boğaz’a demirleyen
NATO-ABD gemilerini (Missouri’den beri!) görmezden gelirken öteki
Rus gemisinin “manidar” manevrasını.
Öte yandan aslında en güçlü eğilimi -son zamanlarda yaygın olduğu
üzere- marazi “Anti-Erdoğancılar”, “Anti-AKP’ciler” oluşturuyor.
Bunlar meselelere “Türkiye perspektifinden değil, sadece
“Erdoğan-AKP nefreti” üzerinden bakıyorlar. Bunların bir kısmı ABD
ile Türkiye kapışsa ortalığı kasıp kavuracak tipler iken (Ki, artık
ondan da kuşkudayım!) atıyorum Rusya Türkiye’yi işgal etse
kıllarını kıpırdatmayacaklar herhalde. Niye ? Belki o zaman
Erdoğan-AKP gider diye. Pes yani!..
Bir de artık iyice saçmalayanlar ortaya çıktı. Kimi füzeli Rus
askeri olayının “normal prosedür”, “önlem” olduğunu söyleyip basite
indirgiyor (“İyi ama niye daha önceki gemilerde yoktu?” sorusu
açıkta kalıyor) kimi “açık provokasyon” diyor (“Ne yani gaza gelip
sen de ona füze mi atacaksın?” diye sormalı). Ötekisi “Türkiye’ye
güvenmiyorum”la izah ediyor.
Kimileri de halen işin ciddiyetini anlamamış, “magazin” düzeyde
takılıyorlar. Biri “Boğazın iki tarafına kefenlerle
dizilmek”ten söz ediyor bir başkası “Sarayburnu’ndan başlayarak
çift sıra halinde Boğaz’ın iki yakasına sıralanıp, ellerinde Türk
ve Rus bayraklarıyla ‘Barış’ diye bağırmak”tan. ( Sanki “çiçek
çocukları festivali”ne gidiyoruz!) Kafalar gerçekten mi karışık
yoksa kafamı karıştırmaya çalışıyorlar anlamıyorum. Şaka gibi!
O GÖRÜNTÜ BİLEREK Mİ VERİLDİ?
Peki o zaman İstanbul Boğazı’ndan geçen Rus gemisi “Tsezar
Kunikov”un güvertesinde,”omuzunda SA-7 uçaksavar füzesi taşıyan
asker” görüntüsü bilerek mi verildi? Dahası ne anlama geliyordu?
Böylelikle Türkiye’ye hangi “mesaj” iletilmek isteniyor? O askere
haybeden “güverteye çık ve füzeyle şöyle şık bir poz ver” denmiş
olamaz herhalde. (Bazen bir askerle ya da imajla da gayrı resmi
savaş açılır!) Bir “amacı” olmalı!..
Bana kalırsa; hareketin çağrıştırdıklarına bakarsak Türkiye’ye çok
açık bir “tehdit” mesajı taşıyor. (O siluet halindeki asker
görüntüsü nedense bana Afganistan’da, Irak’ta şimdi de Suriye’deki
omuzu füzeli “terörist” fotoğraflarını hatırlattı.) Sanırım şu
denilmek isteniyor; ”Siz bizim uçağımız uçakla düşürdünüz ama biz
böyle yapmak zorunda değiliz. Biz size karşı yerden havaya füze
destekli ‘teröristleri’ harekete geçirir ve sizin uçaklarınızı
düşürürüz” Tabii birde “tetikteyiz” versiyonu söylenebilir.
Böylelikle Türkiye’den gelen her hamle “askeri karşılık bulacaktır”
anlamına da gelebilir. Hangisi daha kötü bilmiyorum!
Bunu artık PKK’yı tehcizatlandırarak mı, IŞİD veya benzeri
yapılardaki adamlarını harekete geçirerek mi, yoksa “terörist süsü
verilmiş” istihbarat ajanlarını mı kullanarak, vb yaparlar bilmem.
Ya da Türkiye Suriye sınırında burnunu uzatsa bir “cevap” mı gelir?
BU şartlarda söz konusu “mesajı” daha başka türlü nasıl “okumalı”
bilmem? Aksi olsaydı farklı bir yol seçerlerdi. Çok “acımasız” gibi
gelebilir ama devletlerarası “gizli savaş”ın kendine özgü tuhaf
dili -maalesef- budur!
Tabii bu sadece bir “psikolojik savaş” manevrası mı yoksa her an
gerçekleşebilecek bir adımın ön habercisi mi bilemem. Öyle veya
böyle fark etmez. Sonuçta hepsi bir “niyet”in, bir “tepki”nin dışa
vurumu. Gerisi “olacaklara” bağlı. Kaldı ki bu adamlar “boşa” mesaj
vermez!
“ÇEVREMİZ ATEŞ ÇEMBERİ” DEMEK ARTIK BİR “PARANOYA”
DEĞİL!..
Süper güçlerin aralarındaki “4. Dünya Savaşı” giderek
keskinleşirken bizim yürüdüğümüz zeminde iyice kayganlaşıyor.
“Çevremiz ateş çemberi” demek artık bir “paranoya” değil. (O yüzden
daha sakin ve temkinli adımlar atılmalı) Birilerini “yanımıza”
alırken başkalarını “karşımıza” almamız şaşırtıcı olmasa gerek.
Bunun bir “bedeli”, “faturası” olsa lâzım. Çatışmanın kuralı bu.
Yani ki kimsenin eli armut toplamıyor!
Neyse; bu durumda hem hükümetin (AKP’nin) bölge politikalarını
eleştireceğiz hem de herhangi bir süper gücün –şu veya bu bahane
ile- Türkiye’yi hedeflemesine, tehdit etmesine karşı çıkacağız. Hem
Rusya ile “dostluğumuzun” bozulmamasını savunacağız, hem de
Rusya’dan (veya başkalarından) gelmesi mümkün taşkın hamlelerine
karşı koyacağız. Hem Türkiye’nin şu ya da bu süper gücün “piyonu”
olmasına karşı çıkacağız hem de bizi buna zorlayan eğilimlerimizi
elimizin tersiyle iteceğiz. Hem “barışçı” yöntemleri öne
çıkartacağız hem de her tür ve hangi kaynaktan gelirse gelsin
kışkırtmalara, tehditlere pabuç bırakmayacağız. Tezgâhları bozmanın
tek yolu bu!..
Türkiye kendisine dayatılan bütün “savaşçı” ve bölgede
istikrarsızlığa yol açan politikalara eklemlenmekten uzak
durmalıdır. Tüm taraflar gerilimi tırmandıracak hareketlerden
sakınmalıdırlar. O yüzden her iki tarafın yöneticileri de krizi
daha da derinleştirecek, daha saçma mecralara taşıyabilecek,
tepkisel tavır ve söylemlerden kaçınmalıdırlar. “Hassas ayarlar”
gerekiyor…
Bütün bunlar zor görünüyor… Farkındayım… Lakin yapılmak
zorunda!..
Türkiye, “Türkiyeci” aydınlarını ve yöneticilerini arıyor!..
NOT: Ayrıca bütün bunların bize ve Rusya’ya kurulmuş bir
“tuzak” olma ihtimalini unutmadan, ilişkilerin acilen sakinlik
kazanmasını ve “normalleşmesi” ni savunmak durumundayız.
08.12.2015.
[email protected]