01 Mayıs 2007 14:59 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:47

OLUP BİTENLERİN ARKASINDA İKİ PİR-İ FANİ VAR!..BİR DE ÜLKEMİZİN ÖNDE GELEN MEDYA PATRONU!..PEKİ NE OLACAK?..GÖRÜNMEYEN ELLER NEYE ÇALIŞIYOR?..

Yeni Şafak'ta Taha Kıvanç müstear adıyla yazan "kulağı delik" yazar,ilginç iddialar ortaya atıp,ilginç bağlantıları sergiledi.Pir-i fanilerin etkilediği süreçte yaşananlar neyin işareti? AKP´yi sandığa gömme planı ters mi tepecek?

OLANI ANLAMAYA ÇALIŞIRKEN...


Bir yakınım, "Bugün olup bitenlerin arkasında iki pir-i fâni var" deyip duruyor günlerdir... Sözünü ettiği ikiliden biri Süleyman Demirel, diğeri İlhan Selçuk... Yakınıma göre, DYP ve ANAP'ı Meclis'ten uzak tutan Demirel müdahalesiydi; Tandoğan Meydanı'ndan Çağlayan'a uzanan sivil hareketlenmenin fikir babası da İlhan Selçuk... Aynı yakınım, ülkemizin öndegelen bir medya patronunun da bu ikilinin etkisi altında olduğuna inanıyor...


Bu teze göre her şey 'yerli' bir planlama eseri...


Dünkü yazımı okur okumaz telefona sarılan bir dost ise, 'görünmeyen el' ile kastımı merak ediyordu. "Görünmeyen el dediğin ABD mi?" diye pattadak soruverdi zaten... Nereden o sonuca varmışsa, Türkiye'deki karışıklıkta Washington'un parmağı olduğu kanaatini bir de bana tasdik ettirme peşindeydi dostum...

Umarım dünkü Kulis'i okumuşsunuzdur, dikkatinizden kaçtıysa bir göz atmanızı isterim. Orada, 'ekonomik liberalizm'in babası Adam Smith'in (hani, "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" diyen 1700'lerde yaşamış iktisatçı) 'görünmeyen el' tezinden söz etmiştim. Birileri sırf kendisi için çalışıyor, ama görünmeyen bir elin müdahalesiyle, o çalışma toplumun da yararını getiriyor Smith'e göre. "Ülkemizdeki son gelişmelerde de 'görünmeyen bir el' devrede" demeye getirdim yazımı bitirirken...
Okur buradan "Washington devrede" sonucunu çıkarmış...


ABD'nin askerin bildirisine kayıtsız kaldığı düşüncesini Milliyet'in Washington temsilcisi Yasemin Çongar da paylaşıyor. "Omurgasız buldum" diyor o tavır için... Bir Amerikalı yetkiliye de açmış düşüncesini. Aralarında geçen konuşmayı dün aynen aktarıyordu. Okuyalım:


"Açıklamamızı zayıf bulmanızı anlıyorum. Ama Türkiye'deki tartışmada taraf gibi algılanmak istemiyoruz. /


"Demokrasiden yana taraf değil misiniz? / Tabii, laik demokrasiden yana tarafız. Zaten bunu söyledik. Ama Anayasa Mahkemesi'ne intikal etmiş bir süreç var...


"Ama ordunun darbe uyarısı da var... / İşin o noktaya gelmeyeceğine inanıyoruz.


"Açıklamalarınızı, muhtıraya 'üstü kapalı destek' sayanlar olabilir... / Yanılmış olurlar.


"Darbeyi desteklemezsiniz yani? / Türkiye, cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin sorunu demokrasi içinde çözmeli.


"Gül, sizce nasıl bir cumhurbaşkanı adayı? / Gül'e saygımız var. Reformcu. Ilımlı.


"Muhtırayı eleştirmemenizi, 1 Mart ve (Hamas lideri Halid) Meşal görüşmesi nedeniyle AKP'ye duyduğunuz tepkiyle bağlantılandıranlar çıkarsa... / Bundan daha saçma bir yorum olamaz.


"AKP hükümetinin muhtıraya karşı çıkmasına ne diyorsunuz? / Türkiye'de demokrasi son yıllarda çok olgunlaştı.


"Bu kriz sizce nasıl çözülecek? / Başbakan Erdoğan ile (Genelkurmay Başkanı) General Büyükanıt arasındaki diyalogun tansiyonu düşürmeye yardımcı olmasını umuyoruz. Ben size sorayım; erken seçim en erken ne zaman olabilir?"


Bu mükâlemenin siz hangi bölümünü ilginç buldunuz, ben kendi hesabıma en son cümlenin altını çizdim. Ne sormuş o 'yetkili': "Erken seçim en erken ne zaman olabilir?" Şimdi burada durup ülkenin gideceği 'en erken tarihteki bir erken seçim' sonucunun ne olabileceğini düşünelim... Bu işlerden anlayan bir dostum, "DYP ve ANAP'ın yalpalaması yüzünden sağ seçmenin neredeyse bütünü Ak Parti'ye kayar; yüzde 50'ye bile varabilir oyu" iddiasında.