Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz! CHP – AK Parti koalisyonu olabilir mi?

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, süreç içinde bir CHP - AK Parti koalisyonun mümkün olup olmayacağını tartıştı…

Efendim: biliyorum, söylerken bile bana garip geliyor. Çoğu kişi de öyle düşünüyor olabilir muhtemelen. Birçok insana “Kırmızı kar yağabilir” desem daha inandırıcı gelebilir. Haksız da sayılmazlar. “Olmayacak duaya amin demek” le eş anlamlı sayılabilir. Hatta kimileri “Kafayı mı yedi nedir, nereden çıktı bu şimdi?” diye serzenişte bulunabilir. Yahut “Tamam, yumuşamayı anladık da bu kadarı fazla” diyenler çıkabilir. Bütün bu itirazlarda bulunanlar haklıdırlar. Gerçekten ilk bakışta inanılır gibi değil!..

Zaten bende bir “senaryo” dan söz ediyorum. Maalesef bizim insanımız senaryosal düşünmeyi bilmez. İdeolojik saplantılarının esiridir. O yüzden ihtimaller skalasındaki bir durum gerçekleştiğinde şapa oturur. Olayları öngörmede zayıftır. Olduğunda ise şaşırır kalır. Tam bu noktada bazen kendime kızıyorum. Aklımdan geçenleri hemen yazıya dökmediğim için. Gerçi benimkisi teorik yaklaşımlardır. (Teori deyip küçümsemeyin. Teori olmadan gerçek yakalanamaz!) Lakin neyse ki bu noktada yalnız değilmişim ve bu konuya değinen biri olmuş…

Can Ataklı’nın Dile Getirdikleri!..

Meslektaşımız Can Ataklı kişisel YouTube yayınında kafamdan geçenlere benzer şeyler söylemiş. Ancak onunkisi benim gibi varsayımlara, hissedişlere, soyut öngörülere dayalı değil, anlaşılan bazı duyumlara ve görüşmelere dayalı imiş. Bu bakımdan benim faraziyelerimden çok daha değerli elbette. Bu bilgiyi kimlerden aldı, ne derece geçerli bilemem tabi. Lakin dile getirdikleri gerçekten çok önemli gibi duruyor. Olur veya olmaz…

Erdoğan'ın CHP'yi de MHP gibi iktidara ortak etmeyi planladığını ve bu kapsamda CHP'ye “4 bakanlık vereceğini” öne süren Ataklı şunları vurguluyordu:

"Bazı önemli CHP’lilerle konuştum. Erdoğan’ın şuna zorladığını söylediler, hatta alttan teklif Özgür Özel’e… 'Sizler de taşın altına elinizi koyun, bazı bakanlıkları alın'. Erdoğan artık bitirmiş işi. Erdoğan dönem sonunu planlıyor. Gidecek. 'Başına ve yakınlarına bir şey gelecek mi' diye endişeleri var. Bundan kurtulmak için CHP’yi bir şekilde iktidara ortak etme planı var. Tabii karşılığı var mı? CHP kamuoyunda bir karşılığı yok ama yönetim kademesine girdiği zaman var. Aynı MHP gibi… CHP’yi bir şekilde iktidara entegre etmek... Fazla dikkat çekmeyen ama CHP’li olduğu bilinen üç ya da dört ismi hükümete almak. Bana bunu anlatan, AKP’den gelen sinyali anlatan CHP’li diyor ki; 'Erdoğan bu işi bırakmış zaten.”

Ataklı, söz konusu bakanlıkların neler olabileceğine dair ise şunları belirtiyordu:

“Bir iki bakanlık, Milli Eğitim Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ama onun dışında vermeyeceği bakanlık yok. 'Ne olacak' diyor 'Turizm verse, Sağlığı verse, Sporu verse hatta İçişleri’ni verse…' Hatta verir; 'al sen uğraş' der. Şimdi böyle bir hava var. Ben Özgür Özel’in böyle bir şeye yatacağını tahmin etmiyorum ama CHP’nin içinden 'bak belediyeleri de aldık, çalışması için kaynağa da ihtiyaç var. Sadece yerel yönetimle olmaz, merkezi yönetime de ihtiyaç var' diyenler olabilir. Anladığım kadarıyla var, bunu tahrik edenler var."

Gerçekten ilginç değil mi? Bizler saf bir şekilde konuşurken onlar içlerinden neler geçirebiliyor hatta planlıyor olabilirlermiş meğer. Uygulanabilirliği ayrı konu…

Flört Başladı mı?..

Peki sende bu “şüphe” nasıl oluştu diye sorarsanız çok basit. Hani “Sinek küçük ama mide bulandırır” derler ya o misal. Şimdi ise kafamda daha bir netleşti ya da bir yerlere oturdu. Üstelik deprem riski gibi ulvi ve hayati bir amaca hizmet etme “kılıfında” sunuluyordu sanki. (Hatta o zaman kendi kendime “Bunlar bir iş pişiriyorlar ama hayırdır” diye mırıldandım bile!) Bir tür “Mavi boncuk atma” ya da “kapıyı aralama” da denebilirdi belki. “Ne var bunda canım, adam memleketin önemli bir meselesinde elini taşın altına koymuş” da denebilir. Ancak siyasette bazı şeyler, ufaktan böyle ısıtılır. Hani “alıştıra alıştıra” derler ya. Bu ise gerçekte hükümete siyasi destek, fiili katılım, adı konulmamış “Ortaklık” tır!..

Özel, Erdoğan’la 2 Mayıs’taki buluşmanın ertesinde 3 Mayıs’ta Deprem bakanlığı” kurulması önerisinde bulunduğunu da dile getirerek şunları söylüyordu: “Mecliste grubu bulunan bütün siyasi partilerden birer bakan yardımcısı talep etmesi durumunda ben partimden bir bakan yardımcısı görevlendireceğimi ve deprem meselesini siyaset üstü bir şekilde ele almanın, siyasetin kısır tartışmalarının dışına çıkarmanın, bir beka sorununu el birliği ile ortadan kaldırmanın önemine ilişkin değerlendirmelerde bulundum” ifadelerini kullandı.

Diğer bir deyişle pası Özel verdi ama bakalım Erdoğan golü atacak mı?..

Böylesi Bir “Koalisyon” Ne Kadar Mümkün?..

Hiç şüphesiz böylesi bir “İhtimal” şu an için hiç mümkün değilmiş gibi görünüyor. CHP’nin çoğunluğunun ve onları destekleyen kitlenin de bunu onaylayacağını sanmıyorum. (Bunun fazla bir önemi yok. Günü geldiğinde onları da ikna edecek doneler ortalığa salınır!) Dahası bunun ülke için “İyi” mi “Kötü” mü olacağı ayrıca tartışılır.(Misal 1980 öncesi Ecevit – Demirel ya da CHP - AP uzlaşışı taraftarları için kötüydü. Bugünden bakınca ise en iyi seçenekti.) Hiç şüphesiz bugünkü konjonktürde neredeyse “imkânsız” görünüyor. Üstelik “Yükselen parti CHP” için hayli anlamsız. Fakat acaba öyle mi?..

Siyasetçiler sıradan insanlar gibi düşünmezler. Onlar başka türlü hesaplar yaparlar. Oyun kurarlar, oyun bozarlar. “Plancı” dırlar. İşlerine geleni uygularlar. O yüzden bugün “Yumuşama” ya da “normalleşme” adı altında başlayan süreç bir bakarsınız bambaşka noktalara savrulmuş.

Bahanesi “AKP’yi Frenlemek” mi Olur?..

Tabi bunun olabilmesi için daha bir sürü “konjonktürel şart” ın oluşması gerekiyor. (Onu da bir “Bahane” bulup sağlarlar!) O yüzden şimdilik çıkan “koku” elbette tartışılır. Aynı şekilde benim “Şüphem” de boşa olabilir. Ama kim bilir mesela, bir “yeni anayasa uzlaşısı” etrafında, “herkese seslenen yeni restoratör hükümet” formülü dahilinde bir gün yeni bakanlar kurulu listesinde “CHP’li vazifeşinas bakanları” görmek şaşırtıcı olmayabilir mi? “Geçiş süreci” adı altında parlamenter sistem vaadiyle “Milli Uzlaşı hükümeti” de işin “yemi” olabilir mi? Ayrıca CHP ve Özgür Özel’de bütün bunları “AKP’yi dizginliyoruz, yola getiriyoruz, şekil veriyoruz” diye pazarlar mı acaba?..

Bakalım Erdoğan’ın CHP’ye yapacağı ziyaret sonrası bu konuda yeni ipuçları ortaya çıkacak mı? Hay Allah!.. Ne kadar da “Kuşkucu” bir adam olmuşum ben!..

29. 05. 2024

NOT 1: Dikkatimi çeken diğer bir husus ise CHP Parti Meclisi’nin CHP Genel Başkanı Özgür Özel başkanlığında toplanması esnasında değinilen bir noktaydı. İlgili haberde şunlar geçiyordu: “CHP'nin gölge kabinesinde yer alan üyelerin, Erdoğan’ın kabinesindeki bakanlarla temasta olduğu dile getirildi. Normalleşme süreci kapsamındaki temasların yalnızca liderler düzeyinde kalmadığını ortaya koyan görevlendirmeler kapsamında Gökan Zeybek'in Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki’yle, İlhan Uzgel’in de Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüştüğü kaydedildi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan’ın da emniyette yaşanan kriz başta olmak üzere, yaşanan gelişmelerle ilgili İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile bir araya gelmesinin beklendiği belirtildi.” Bütün bunlar alınan “bilgilendirme” kararı olarak algılansa da acaba malum yakınlaşmanın ısınma turları, alıştırmaları olabilir miydi? Kim bilir?..

NOT 2: CHP Eski Genel Başkanı Hikmet Çetin’in açıklaması gündeme daha yeni düştü. Çetin “Türkiye’nin her açıdan kurtuluşu ve yeni sivil Anayasa da iki büyük partinin ittifakından geçer. Bu şansı Türkiye 1980 öncesi kullanmadı ve 12 Eylül darbesi oldu. Bugün bu şansı tepmemek gerek… İki büyük parti, AK Parti ve CHP Türkiye’yi birlikte yönetmeli, bu iki partinin bir gün mutlaka hükümet olması gerekir, MHP bu işbirliğinin önünde engel. AK Parti milletten kopmamalı.” derken bakışımın teyidi gibiydi. Daha açık nasıl söylenir ki?