"OKUYUCU OYNANMAK İSTENEN OYUNU GÖRÜYOR!... HANGİ GAZETE HABER YAYINLAMAKTA HÜR DÜŞÜNCEYE UYGUN DAVRANIYOR, HANGİSİ HAYLI FAAL SANSÜRCÜ KONUMDA!..." SERDAR TURGUT'TAN ERTUĞRUL ÖZKÖK'E ZOR SORU!...
Anlayamadığımız nokta; Hürriyet gazetesinin, yayın yönetmeninin ve başyazarının dahi yazılarında değindikleri konular hakkında neden haber yayınlamadıklarıydı.
Okuyucu oynanmak istenen oyunu görüyor. Hangi gazete haber yayınlamakta hür düşünceye uygun davranıyor, hangisi hayli faal sansürcü konumunda? Hürriyet gazetesi, Emin Çölaşan olayı ve Bekir Coşkun üzerine kurduğu baskıyla okuyucuların zaten bildiği gerçek yüzünü onlara tekrar gösterdi
AKŞAM´ı hazırlayan arkadaşlarımla zaman zaman diğer gazetelerin durumu hakkkında sohbet ederiz. Anlayamadığımız nokta; Hürriyet gazetesinin, yayın yönetmeninin ve başyazarının dahi yazılarında değindikleri konular hakkında neden haber yayınlamadıklarıydı.
Medyada herkesin bildiğini muhakkak onlar da biliyor olmalılar. Hükümet, eleştiriye köşe yazılarında kaldığı sürece tahammül ediyor. Ancak eleştirel habere hiç tahammülleri yok. Haber konusundaki duyarlılıklarını bu kritere göre ayarlıyor olmalıydılar.
Peki ama Hürriyet her zaman ekonomik bağımsızlığıyla övünürken hükümete karşı bu duyarlılığın anlamı neydi?...
Bu soruya cevabı bugünkü manşetimizde görüyorsunuz. Patronları hükümete çok yakın olduğundan son yıllarda inşaat sektöründe yıldızı parlayıveren Taşyapı ile ticari işbirliğine giriyor. Ve Hürriyet gazetesinin ekonomi sayfalarında aniden arazi ile ilgili haber yayınlanıyor. Bir değil, iki sayfada hem de. Anlaşılan, arkadaşlar hızlarını alamamış.
Bütün bu olay; gazeteciliğin saygınlığının azalmasında etkili olan faktörlerin neredeyse tipik örneklerini bir arada içeriyor.
İnsanlar gazetelerin, patronların ekonomik çıkarları için kullanıldığını, haberleri o çıkara göre seçip çarpıttıklarını, patronun çıkarları hükümetle iyi ilişkiler kurulması gerektirdiğinde siyasi haberlerinde o ilişkiyi iyi tutmak için seçildiğini düşünüyor.
Bu düşünce nedeniyle toplumun bir bölümü gazetelerden nefret etmeye bile başladı.
Ben bir süredir yazılarımda bu sürecin yaşanmasında en büyük suçun Hürriyet gazetesinde olduğunu, okuyucuların bu gazeteye karşı güvenlerinin daha önceki iktidarlar döneminde sarsılmaya başladığını (Mesut Yılmaz, Hüsamettin Özkan isimlerini hatırlayalım) belirtiyorum.
`Geçmişin hatalarını tekrar etmeyeceğiz´ diyerek iktidara gelen AKP iktidarı döneminde de bu güven erozyonu sürdü.
Okuyucu son derece net biçimde oynanmak istenen oyunu görüyor. Hangi gazete haber yayınlamakta hür düşünceye uygun davranıyor, hangisi hayli faal sansürcü konumunda her gün. Artık kimse yemiyor, `biz en büyüğüz, en güçlüyüz´ laflarını...
Hürriyet gazetesi, Emin Çölaşan olayı ve Bekir Coşkun üzerine kurduğu baskıyla okuyucuların zaten bildiği gerçek yüzünü onlara tekrar gösterdi.
Ben AKŞAM gazetesinin yayın yönetmeni olarak, bu aralar hiç ummadığım bir keyfi de yaşıyorum.
Başta Hürriyet olmak üzere rakiplerimize yönelik güven erozyonu ve bazı gazetelerin de fiilen hükümetin yayın organı haline gelmesi nedeniyle AKŞAM gazetesinin önemi birden çok arttı.
Okuyucumuz bizden haberlere tamamen tarafsız bakmamızı ve iyi gördüğümüze iyi, kötü gördüğümüze de kötü dememizi istiyor.
Bize yönelik güven de çok arttı. Biz de bu güvene layık olmak için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Gerçi hükümetten bazı çevreler, yapılan en samimi eleştiriye bile tepki gösteriyor, ama bu onların demokratik sistemde gazetelerin rolünün ne olması gerektiğini bir türlü anlamamış ve öğrenememiş olmalarından kaynaklanıyor.
Kendilerinden çıkar bekleyen ve direkt olarak kendilerinin olan yayın organlarının hükümetten gelen