02 Ağu 2010 08:14 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:30

"OKUDUĞUNUZ GAZETE HANGİSİ? SÖZCÜ MÜ TARAF MI?

Sözcü okurları ile Taraf okurlarının, okudukları sayfalarda kullanılan aynı kelimeler zihinlerinde nasıl ayrı yankılanıyor?

Sözcü mü Taraf mı?

Bursa İnegöl, Hatay Dörtyol ve ardından Trabzon, Ordu, Giresun... Geçtiğimiz hafta art arda gezdiğim bu üç köşe bana Türkiye'nin ruh haritasına dair bir fikir verdi.

Olan bitenle ilgili ortaya saçılan kirli iddialar, bu iddiaları kullanıp söylemleriyle daha da ayrıştıran siyasetçiler ve süreci açıkça manipüle eden medya...

Hepsini bir tarafa bırakarak şu izlenimimi paylaşmama izin verin ve içtenlikle dinleyin.
O olaylar birilerinin iddia ettiği gibi sandıkta hayır çıkmasını arzulayan PKK-ERGENEKON ittifakının koordinasyonu mu?
Kulağa son derece saçma gelen bu iddiaya bile İMKANSIZ demeden asıl soruya ve yanıtına geçelim.
Zira bu iddianın (manipülatif veya değil) işlenme mecraları; algısı; olumlanması, yadsınması bile zihinlerdeki bölünmüşlüğün ölçütüdür.
Sorun sokağın artık gerçek anlamda kamplaştığıdır.
Kürtlerin ve Türklerin bir kısmı artık karşı karşıyadır.

İnegöl gibi sıradan bir ilçe, Hatay gibi muazzam bir anlayış coğrafyasında sokak iki kampa bölünmüş vaziyette.
Gördüğüm bu...
Önemli olan da bu...
Bu saatten sonra bu fotoğrafın çözümü nasıl olur bilemiyorum.
Israrla yazıp çiziyorum.
'Öteki'ne dair makul kavrayışı yani empatiyi doğuracak kolektif bir 'dil bulutu' yaratmadan çözüm imkansız.
Bu 'dil bulutu' meselesi hayati.

Okuduğunuz gazete Sözcü mü Taraf mı?

Sözcü okurları ile Taraf okurlarının, okudukları sayfalarda kullanılan aynı kelimeler zihinlerinde nasıl ayrı yankılanıyor?
'Dil bulutu' derken yola buradan çıkalım.
İki ayrı etnisitenin ortak sorunlarına dair meseleleri konuşmak yerine önce 'öteki'leştirip düşman kılınmasında saklı olan ne?

Şuradan bakın:
Bu iki düşman kesimin ortak önemli noktaları çok.
Bu günlerde Karadeniz'de fındık hasadı başladı.
Yıllardır mevsimlik işçiler bu bölgeye gelip çalışıyordu.
Bugün asla eskisi gibi değil. Büyük bir gerilim var... İnanın var. Gözlerimle gördüm bunu.
Elbette bir ajan provokatörün işi fazlasıyla kolay.
Ama burada durup bir başka açıya bakalım.

O fındık üreticisi dünyada monopol olabilecek 'stratejik ürün' fındığını komik rakamlara dünya pazarlarına sunup birilerini zengin ediyor.
O mevsimlik işçi toprak reformu yapılmadığı için bir karış toprağını ağalara kaptırmış durumda...
O Kürt işçinin ağası, yıllardır, kurulu düzenden ötürü Ankara'da... Meclis'te...
O fındık üreticisinin simsarı (aslında ağası) yıllardır Ankara'da... Meclis'te...
Kazanan başkaları... Bölen başkaları...
Yoksullukta buluşup 'öteki'nin gözünü oymaya hazırlanan aynı... Sadece etnik kimliği farklı...

Tekel direnişinde kol kola girip halay çeken, yumruğunu sıkıp slogan atan kimdi sanıyorsunuz? Kürtler, Türkler ve Lazlardı... Omuz omuza...
Neden aralarına ajan provokatör giremedi? Ve neden bizi ayrıştıran bu medya bu direnişi hep küçük görüp yeterince önemsemedi?
Şimdi tüm bu gerilimin birileri tarafından seçimleri manipüle etmek için çıkarıldığı söyleniyor.
Elbette olabilir ama bunu söyleyenlere anarşistlerin veciz cümlesini hatırlatalım...
'Seçimler düzeni değiştirseydi yasal olmazdı...'

Meali şudur birbirini boğazlamaya hazırlanan sevgili Kürtler ve Türkler:
'Düzen değişse de düzülen değişmiyor...'
Ah, bir fark etseniz. O zaman düzülecek kim siz iyi bilirsiniz.

Serdar AKİNAN / AKŞAM