02 Kas 2010 08:33
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:45
''OKTAY EKŞİ ÖZÜR DE DİLEDİ AMA BAŞBAKAN SİLAHINI ÇEKMİŞTİ BİR KERE!"
Türkiye Oktay Ekşi'nin istifasını konuşmaya devam ediyor.. İşte onlardan bir tanesi daha
Oktay Ekşi...
Oktay Ekşi Hürriyet gazetesinin omurgasıydı... 36 yılık başyazarı...
Cumhuriyetin temel ilkelerinin, hukukun, demokrasinin inançlı savunucusu... Gelip giden iktidarların icraatını cumhuriyet ve demokrasi süzgecinden geçirmekte usta bir gazeteci - yazar...
Üstelik gazeteciliğin etik değerlerini savunan Basın Konseyi’nin de 22 yıllık başkanı...
28 Ekim tarihli yazısında akarsuların özelleştirilmesini eleştirirken yazısını “Şimdi, her şeyi satan işte o zihniyetin marifetini görüyoruz” cümlesiyle bitirmiş... Gece yazısını okurken, kendi ifadesiyle, daha vurucu bir cümle aramış, “Her şeyi satan zihniyet” ifadesini değiştirip “analarını bile satan” yapmış...
Oktay Ekşi ertesi günkü yazısında uzun uzun özür diledi..
Ama yararı olmadı... Başbakan silahı çoktan çekmişti:
“Eğer gazetecilik buysa ben bu zihniyetle mücadele etmem, savaşırım. Gereğini yapacağız zaten, göreceksiniz...”
Doğal olarak savaşı Oktay Ekşi kaybetti... Başbakan’ın elinde devletin ipleri, Ekşi’nin elinde ise sadece bir kalem vardı.
Oktay ağabey veda yazısında habbenin (damlacığın) ısrarla kubbe yapıldığını yazdı: “Gerçeği olduğu gibi anlatmam anlamak istemeyenlere yetmedi” dedi.
Eğer kendiliğinden istifa etse mesele yoktu. Öyle uygun görmüş der geçerdik. Ama istifa etmeye mecbur bırakılmıştı. Sarf ettiği iki kelime gerçekten ağırdı. Ancak demokrat bir ülkede bu suçun karşılığı hakaret ve tazminat davası açılmasıdır. Başbakan tarafından işten attırılmak değil.
Melih AŞIK / MİLLİYET
Oktay Ekşi Hürriyet gazetesinin omurgasıydı... 36 yılık başyazarı...
Cumhuriyetin temel ilkelerinin, hukukun, demokrasinin inançlı savunucusu... Gelip giden iktidarların icraatını cumhuriyet ve demokrasi süzgecinden geçirmekte usta bir gazeteci - yazar...
Üstelik gazeteciliğin etik değerlerini savunan Basın Konseyi’nin de 22 yıllık başkanı...
28 Ekim tarihli yazısında akarsuların özelleştirilmesini eleştirirken yazısını “Şimdi, her şeyi satan işte o zihniyetin marifetini görüyoruz” cümlesiyle bitirmiş... Gece yazısını okurken, kendi ifadesiyle, daha vurucu bir cümle aramış, “Her şeyi satan zihniyet” ifadesini değiştirip “analarını bile satan” yapmış...
Oktay Ekşi ertesi günkü yazısında uzun uzun özür diledi..
Ama yararı olmadı... Başbakan silahı çoktan çekmişti:
“Eğer gazetecilik buysa ben bu zihniyetle mücadele etmem, savaşırım. Gereğini yapacağız zaten, göreceksiniz...”
Doğal olarak savaşı Oktay Ekşi kaybetti... Başbakan’ın elinde devletin ipleri, Ekşi’nin elinde ise sadece bir kalem vardı.
Oktay ağabey veda yazısında habbenin (damlacığın) ısrarla kubbe yapıldığını yazdı: “Gerçeği olduğu gibi anlatmam anlamak istemeyenlere yetmedi” dedi.
Eğer kendiliğinden istifa etse mesele yoktu. Öyle uygun görmüş der geçerdik. Ama istifa etmeye mecbur bırakılmıştı. Sarf ettiği iki kelime gerçekten ağırdı. Ancak demokrat bir ülkede bu suçun karşılığı hakaret ve tazminat davası açılmasıdır. Başbakan tarafından işten attırılmak değil.
Melih AŞIK / MİLLİYET