05 Mayıs 2010 13:00 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:16

OKTAY EKŞİ O YAZIYI YAZDIĞI GÜN EMEKLİ EDİLMELİYDİ!

Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un "mütareke basınından hain" sözü için "düşünce özgürlüğü" ifadesini kullanan Basın Konseyi başkanı Oktay Ekşi'ye bir eleştiri de Oğur'dan geldi.

İşte Taraf gazetesi yazarı Yıldıray Oğur'un köşe yazısı

Başbuğ ile Öcalan arasında sıkışmak

Ey sivil Türkler ve Kürtler. Dün kafamıza dayanmış silahın kabzasını hissettiniz mi yine?

Çok merak etmiştim nedir bu Türkiye Gazeteciler Cemiyeti seçimleri üstüne kopan fırtına diye.

Yüzyıllardır bu kurumların başında oturanların hırsı nedir hâlâ.

Demek ki bugünler içinmiş. Bir genelkurmay başkanı bazı gazeteler için "mütareke basından daha adi ve hain" dediği gün susmak içinmiş bu hırs.

Hem de Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde.

Hâlbuki aynı cemiyet, Başbakan Erdoğan medya patronlarına, köşe yazarlarına mukayyet olun dediği gün saatler sonra bu sansür çağrısını kınamıştı. Gazeteler ertesi gün haklı olarak Başbakan'ı tefe koymuştu. Köşe yazarları günlerce yazmıştı. Tek bir açıklama sivil diktaya gittiğimizin delili olmuştu.

Ama Başbuğ, "gazetelere hain ve mütareke basını" dediğinde birkaç ses haricinde suspus oldu her yer. Tarife ne gerek var. Söz sanatlarına, kelime oyunlarına ne gerek var. Bu cümleyi devrik yazsam ne olur? O kadar ilkel ki bu gerçeğimiz.

Silah farkı bu. 2010 yılındayız ama silahı olan hâlâ güçlü ve haklı.

En kötüsü de bunu sadece korkudan yapmadıklarını bilmek. Aynen böyle düşünüyorlar. Genelkurmay Başkanı'na hak veriyorlar. Basın Konseyi adlı bir kurumun başında olması tek başına bir parodi olan Oktay Ekşi'ye göre gazetecilere "hain, mütareke basını" demek Başbuğ'un düşünce özgürlüğünü kullanması.

Bir gün bu mütareke basınından birilerini Ali Kemal gibi linç ederlerse o da toplumsal tepki olur herhalde. Alçakları tanıyalım yazısını yazdığı gün emekli olması gereken Oktay Ekşi'den adalet ve hakkaniyet mi bekliyorsunuz ki?

Hadi bize hain ve mütareke basını denmesi sizin içinizdeki yağları eritiyor.

Hadi biz mütareke basınıyız, hainiz. O zaman size düşmez mi patır patır öldürülen gencecik askerlerin hesabını sormak? Günlerdir gazetelerde bile yayımlanan istihbarat raporlarına rağmen Türkiye'nin orta yerinde bir karakolda dört askerin hayatını kaybetmesini engelleyemeyen, 30 yıldır aynı bölgede askerî faaliyet yürütmesine rağmen 12 saatte bir karakola yardım götüremeyen bir ordunun genelkurmay başkanı "Yağmur yağdı böyle oldu" diyor ve siz susuyorsunuz. Hani vatanınızı bizden daha çok seviyordunuz?

Silah farkı işte bu. O kadar ilkel ki. O kadar utanç verici ki şu haliniz. İnsan yazarken bile utanıyor.

Ve artık o silahın sizin de kafanıza dayalı olduğunu hissediyor musunuz ey Kürtler. Yok, sizi yıllardır öldüren silah değil bu kez. Yıllardır güya siz koruyan silah. Başınıza dayanmış, sizin iradenizi de ele geçirmiş.

Bir adada yalnız başına yaşayan bir adam ve onun dağdaki adamları sizin iradenizi de teslim almış.

"Meclisten çekilin" diyor çekiliyorsunuz. "Yok fikir değiştirdim, kalın" diyor, kalıyorsunuz.

Haksızlık mı ediyorum. O halde söyleyin. AKP'den çok sizi ilgilendiren parti kapatmaları zorlaştıran anayasa değişikliğine "evet" dediğiniz ilk turla, katılmadığınız ikinci tur arasındaki günlerde ne değişti?

Ben söyleyeyim. Öcalan'ın fikirleri.

Önceki gün yayınlanan görüşme notlarında Öcalan "Ret vermeyip AKP'nin kuyruğuna takılırsanız kendinize ihanet edersiniz" dedi. Sizi "MHP ve CHP ile görüşmeye" çağırdı. Partinin "MHP ve CHP ile yan yana düşmesini" eleştiren partilileri ad vererek yerden yere vurdu.

Siz ne yaptınız. Birkaç gün önce "Evet" dediğiniz oylamaya girmediniz.

Durum bu kadar basittir işte. Ve bu kadar da ilkel.

Bir adada yaşayan ve dağda silahlı adamları olan bir adam sizin de iradenize ipotek koymuş.

Çıkıp ona "Ama bizi Venedik Kriterleri bile kapatılmaktan kurtaramaz, ancak bu değişiklikte öngörülen Meclis'in son kararı vermesi derdimize çare. Abdurrahman Yalçınkaya adaletine mi teslim olalım" diye itiraz edemiyorsunuz.

Silahın karşısında ne denir ki. Durup dururken günaşırı karakol basmaya başlayan örgüte "Dur bunu neden şimdi yapıyorsun" diyememek ne kötü değil mi? Ceylan'ın intikamını almak için onun köyünün yanındaki karakoldaki askeri öldürmenin ne kadar ilkel bir şey olduğunu haykıramamak ne kadar fena değil mi?

Yıl 2010. 1010 yılından beri birlikte yaşadığı söylenen siz Türkler ve Kürtler dün başınıza dayanmış namluyu hissettiniz mi?

Size de koyuyor değil mi bu?

Yıldıray Oğur/ Taraf