Oktay Akbal'ın ardından yazdılar!
Cumhuriyet dün vefat eden yazarı için yazdı.
Türk edebiyatının usta isimlerinden ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Oktay Akbal, dün hayatını kaybetmişti. Akbal'ın cenazesi Pazartesi günü Muğla'nın Akkaya beldesinde toprağa verilecek.
Cumhuriyet gazetesi de Akbal'ın vefatını sürmanşetinden duyurdu ve usta isim için şunları yazdı:
Türk edebiyatında yaprak dökümü sürüyor. Yaşar Kemal, Fikret Otyam, Tarık Dursun K. gibi nice usta kalemin aramızdan ayrıldığı bu yıl, Oktay Akbal da bugün saat 16.00'da yaşama gözlerini yumdu. “Hiroşimalar Olmasın”, “Önce Ekmekler Bozuldu”, “Suçumuz İnsan Olmak” gibi Türk edebiyatına damga vuran eserleri kaleme alan, gazetemizde de uzun yıllar köşe yazarlığı yapan Akbal, Akyaka’da yaşamını sürdürüyordu. Ancak son aylarda durumunun birkaç kez ağırlaşması üzerine hastaneye kaldırılmış, daha sonra ise evinde dinlenmeye çekilmişti.
Yazının devamını okumak için TIKLAYINIZ
Cumhuriyet yazarlarından Orhan Erinç de Akbal için şunları yazdı:
Başlığı Oktay Abi’nin 29 Haziran 1981 tarihli Cumhuriyet’teki “Evet-Hayır” köşesinin başlığından ödünç aldım. Gazeteden çeşitli nedenlerle ayrılanları konu aldığı yazısının başlığını “Gelip Geçiyoruz!” diye atmıştı.
Özel arşivimin başköşesinde durur. O yazıda kendisinin gazetecilik yaşamöyküsünü de şöyle özetlemişti:
“1950’de gazeteciliğe başladım, ama basınla ilgim çok daha eski tarihe kadar gider. Kendimi bildim bileli ‘yazar’ olarak dergiler, gazeteler dünyasında yaşadım. Okul çağlarından başlar bu yaşantı... / 1943’te Serveti Fünun-Uyanış sekreterliğinden, çeşitli gazete ve dergilerde yayımladığım yazılardan geçer mesleki deneylerim... 1950’den sonra da Vatan’da kitap tanıtma yazılarım, edebiyat eleştirilerim, gece çalışmalarım, daha sonra köşe yazarlığım. 1969’dan bu yana da Cumhuriyet’teki yazarlık yaşantım.”
***
Oktay Abi’nin vefatıyla hem Türk yazını hem Türk basını önemli bir kayıp daha yaşadı. Oktay Abi’yle daha Vatan gazetesinde çalışırken tanışmıştık; sonra Cumhuriyet’te kapı yoldaşı olduk. Bağımsız bir yazar olarak ülkemizde örneği pek sık görülmeyen bir köşe yazarıydı. Cumhuriyet gazetesindeki köşe yazısı nedeniyle 12 Eylül faşizminin hapse mahkûm ettiği yazar olarak da basın tarihimize geçmişti.
Yazının devamını okumak için tıklayınız
Gazetenin bir diğer yazarı Ali Sirmen de Mayıs ayındaki yazısında Akbal'ın hastalığı hakkında şunları yazmıştı:
Bir haftalık seyahatten dönüşte aldım Oktay Akbal’ın haberini. Ayla Hanım’a telefon ettim. Hastanedeydiler. Doktorlardan birinin şu sözleri ise endişe vericiydi:
-Şimdiye dek “ölmek istiyorum” dediğinde dilindeydi, bu defa vücudu da söylüyor.
Onunla tek taraflı tanışıklığımız başladığında ben ortaokul öğrencisiydim. O ise ünlü bir öykücü.
Ortaokulu bitirdiğimde “Garipler Sokağı”nı okumuş ve “artık romancılığa geçiyor” diye ahkâm kesmiştim. Gerçek-ten de kısa süre sonra “Suçumuz İnsan Olmak”ı yazdı.
Yakın dostluğumuz 41 yıl önce bu günlerde Cumhuriyet’e girmemle başladı, ömür boyu sürdü.
Oktay Akbal’ı tek sözcükle özetle dersen, yanıtım “sevecenlik” olur.
Gerçekten de onun belirleyici niteliği, içindeki çocuğu hep canlı tutmuş sevecen bir insan olmasıdır.
Ünlülere, afur tafurlarından dolayı hep sakınımla yaklaşan eşsiz dostum Erim Gözen, Oktay Akbal ile bir kez bir masada birlikte olduktan sonra şunu söylemişti:
-Bu kadar alçakgönüllü ve sevecen adam az gördüm. Ne hoş insan!
Yazının devamını okumak için tıklayınız
Cumhuriyet Oktay Akbal'ın son yazısına da yer yer verdi. Akbal, geçen sene Mart ayında yazdığı son yazısında şunları söylemişti:
Ne oluyor bana. Deprem mi, yer sarsıntısı mı, dışardan gelen kamyon sesi mi? Ama bir şey var, içimde bombalar patlatıyor. Kurtuluş artıyor. İstanbul’un Kurtuluş’u değil de bambaşka...
Sonunda çareyi buldum. Yazmak, yine yazmak. Okurlara değil kendime. Hep kendimle konuşmayı, dertleşmeyi istemişimdir. Birkaç uzun süren hastalık geçirdim. Biliyorum bir süredir ayakta da durmak zorluğundan odamdan, daha doğrusu koltuğumdan ayrılamıyorum.
Bu benim bugünkü hikâyemin başlangıcı. Bir başlarsın, tutamazsın sonra. Gider gider, gittikçe ilerler. Hani bir başlasam derler ya. Başla, bitirse o olacak. Kime seslendiğini biliyorsa doğru, ya kimseyi ilgilendirmiyorsa sözcüklerinin yan yana gelmesi. Olsun, öyle de olsa bir anlamı vardır. Bu anlam sözcüğü çok şey ifade ediyor. Bir aramakla geçer yaşam derler. Yaşamın kendisi de bir aldatmaca değil mi?
Yazının devamını okumak için tıklayınız