20 Haz 2011 13:19
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:29
OKAY GÖNENSİN, ERTUĞRUL ÖZKÖK'Ü YERDEN YERE VURDU! EVİNE GİT!
Vatan yazarı Okay Gönensin, Ertuğrul Özkök'ü dün Ahmet Kaya ile ilgili köşesine taşıdığı yazıdan dolayı yerden yere vurdu.
İşte Vatan yazarı Okay Gönensin’in Özkök’le ilgili kaleme aldığı o "kurşun" gibi sözler...
Bir mezar daha var
Bu köşede dün, medyanın Türk toplumundaki değişime uyum sağlamakta geciktiğini anlatmaya çalıştık.
“Devletçi” gelenekten kopamayan medyanın önemli bir kesimi, toplumu “bizimkiler - düşmanlar” ayrımı üzerinden görmekle gazeteciliğin temel görevlerini ihmal etmiştir, çarpık bir habercilikle okurları, toplumu yanıltmıştır.
Toplumu, dünyayı doğru okumak ve doğru anlatmak yerine, gazetecilik işleviyle çelişen faaliyetlerde bulunulmuş olmasının toplumu da medyadan ciddi şekilde soğuttuğu ortadadır.
***
Anlatmaya çalıştığımız durumun çok çarpıcı bir örneği dünkü Hürriyet Gazetesi’nin Pazar ekinin birinci sayfasındaki fotoğrafta yedi sütun üzerinden sergilendi.
Fotoğrafta, Hürriyet’in bir önceki yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök, Ahmet Kaya’nın Paris’teki mezarı başında özür dilerken görünüyordu.
Ahmet Kaya olayı, gazetecilik gibi sunulmuş bir yargısız infaz olayı, bir insanın ölüme gönderilmesi faaliyetidir.
Ertuğrul Özkök bu icraatından dolayı Ahmet Kaya’dan özür dilerken, gazeteciliği yerle bir etmiş anlayışının da finalini yapmış oluyor.
Ertuğrul Özkök’ün bu fotoğrafı çektirir, o duygulu yazıyı yazarken “samimi” olduğunu düşünüyoruz. Böyle ciddi bir olay, bir şov, gösteri, öz-tatmin konusu olamaz; herhalde değildir.
Özkök işlediği gazetecilik suçu için özür dilerken samimidir. Hürriyet gibi gelenekleri olan bir gazeteyi yönetenler de kuşkusuz bu olayın samimiyetine ve önemine inanmışlardır ki, fotoğraf yedi sütun üzerinden yayınlanmıştır.
***
Yanlış yapan herkese “evine git” diyen bir mesleğin içindeyiz, Ertuğrul da yıllardır bu mesleğin içinde. Böyle samimiyet göstererek, işlediği gazetecilik suçunu herkesin duyabileceği şekilde itiraf ettiğine göre onun da eve gitmesi gerekir. Suç gazetecilik suçudur, bu suçu işleyenin mesleğe devam etme hakkı yoktur. Ertuğrul Özkök de gereğini yerine getirerek, bir dönemin hastalıklı gazetecilik anlayışının tümüyle gömülmesine büyük katkıda bulunacaktır.
***
Ertuğrul Özkök’e gazetecilik adına teşekkür ederken bir noktayı daha hatırlatmak gerekiyor. Hrant Dink cinayetinden sonra, cinayetin “milliyetçi arkadaş grubu”nun icraatı olduğunu ve bu gençlerle “empati” kurulması gerektiğini yazmıştı.
O yazı da okurları ağır şekilde yanılttığı için gazetecilik suçu kapsamındadır. Dink cinayetinin son derece örgütlü bir siyasi cinayet olduğu ortaya çıkmıştır. Ertuğrul İstanbul’a döndüğünde Hrant’ın mezarına da uğrar, ondan da özür dilerse giderayak, “empati” olmasa da “sempati” toplayabilir...
Gazeteciliğin ne olmadığının, gazetecilik suçlarının toplumda yarattığı tahribatın göz önüne serilmesi ve insanın niteliğini yükselten mesleklerin başında gelen gazeteciliğin tekrar bu asli niteliğini kazanabilmesi için tartışmaya, uğraşmaya devam etmeliyiz.
Bir mezar daha var
Bu köşede dün, medyanın Türk toplumundaki değişime uyum sağlamakta geciktiğini anlatmaya çalıştık.
“Devletçi” gelenekten kopamayan medyanın önemli bir kesimi, toplumu “bizimkiler - düşmanlar” ayrımı üzerinden görmekle gazeteciliğin temel görevlerini ihmal etmiştir, çarpık bir habercilikle okurları, toplumu yanıltmıştır.
Toplumu, dünyayı doğru okumak ve doğru anlatmak yerine, gazetecilik işleviyle çelişen faaliyetlerde bulunulmuş olmasının toplumu da medyadan ciddi şekilde soğuttuğu ortadadır.
***
Anlatmaya çalıştığımız durumun çok çarpıcı bir örneği dünkü Hürriyet Gazetesi’nin Pazar ekinin birinci sayfasındaki fotoğrafta yedi sütun üzerinden sergilendi.
Fotoğrafta, Hürriyet’in bir önceki yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök, Ahmet Kaya’nın Paris’teki mezarı başında özür dilerken görünüyordu.
Ahmet Kaya olayı, gazetecilik gibi sunulmuş bir yargısız infaz olayı, bir insanın ölüme gönderilmesi faaliyetidir.
Ertuğrul Özkök bu icraatından dolayı Ahmet Kaya’dan özür dilerken, gazeteciliği yerle bir etmiş anlayışının da finalini yapmış oluyor.
Ertuğrul Özkök’ün bu fotoğrafı çektirir, o duygulu yazıyı yazarken “samimi” olduğunu düşünüyoruz. Böyle ciddi bir olay, bir şov, gösteri, öz-tatmin konusu olamaz; herhalde değildir.
Özkök işlediği gazetecilik suçu için özür dilerken samimidir. Hürriyet gibi gelenekleri olan bir gazeteyi yönetenler de kuşkusuz bu olayın samimiyetine ve önemine inanmışlardır ki, fotoğraf yedi sütun üzerinden yayınlanmıştır.
***
Yanlış yapan herkese “evine git” diyen bir mesleğin içindeyiz, Ertuğrul da yıllardır bu mesleğin içinde. Böyle samimiyet göstererek, işlediği gazetecilik suçunu herkesin duyabileceği şekilde itiraf ettiğine göre onun da eve gitmesi gerekir. Suç gazetecilik suçudur, bu suçu işleyenin mesleğe devam etme hakkı yoktur. Ertuğrul Özkök de gereğini yerine getirerek, bir dönemin hastalıklı gazetecilik anlayışının tümüyle gömülmesine büyük katkıda bulunacaktır.
***
Ertuğrul Özkök’e gazetecilik adına teşekkür ederken bir noktayı daha hatırlatmak gerekiyor. Hrant Dink cinayetinden sonra, cinayetin “milliyetçi arkadaş grubu”nun icraatı olduğunu ve bu gençlerle “empati” kurulması gerektiğini yazmıştı.
O yazı da okurları ağır şekilde yanılttığı için gazetecilik suçu kapsamındadır. Dink cinayetinin son derece örgütlü bir siyasi cinayet olduğu ortaya çıkmıştır. Ertuğrul İstanbul’a döndüğünde Hrant’ın mezarına da uğrar, ondan da özür dilerse giderayak, “empati” olmasa da “sempati” toplayabilir...
Gazeteciliğin ne olmadığının, gazetecilik suçlarının toplumda yarattığı tahribatın göz önüne serilmesi ve insanın niteliğini yükselten mesleklerin başında gelen gazeteciliğin tekrar bu asli niteliğini kazanabilmesi için tartışmaya, uğraşmaya devam etmeliyiz.