"OKAN BAYÜLGEN BİR BOŞLUK FİGÜRÜDÜR BENCE!.." TARAF YAZARI BAYÜLGEN'E ÇATTI!..
İşte bu yüzden de Okan Bayülgen'in, Acun Ilıcalı'yı, “lümpen bir adam” diye tanımlaması son derece komiktir!
Tahterevallinin bir ucunda Okan, bir ucunda Acun varken...
Türkiye’de ne BBC gibi bir televizyon kanalı ne de Batı’da olduğu gibi merkezi oldukça kalitatif bir düzeyde temsil eden popüler televizyon kanalları var.
Türkiye’de ne BBC’yi izleyecek kültür ve merak birikimine sahip milyonlarla sayılabilecek bir seyirci kitlesi, ne de –bir miktar da olsa- kalite peşinde koşan milyonlarca televizyon seyircisi var.
Türkiye’de sistemin üretimi olan popüler kültür, genel manada (ve aslında) lümpenleştirilmiş bir popüler kültürdür; kitleler özlerinden, uygarlıklar mirasından uzaklaştırılmıştır. Halklara, katmanlara ve gruplara öz değerlerini unutturmaya çalışan bir popülerlik operasyonunun başlıca aktörlerinden biri de mas medyadır.
Batı’da çoğu televizyon kanallarının mediokr yayınlar yaptığından yakınılır. Türkiye’deki televizyon kanalları içinse, daha çok lümpenlik ayarı yüksek bir mediokriteden söz edebiliriz. Dejenere edilmiş popüler kültürün bu yansımalarını, televizyonlarımızda magazinden habere, spordan yarışmaya, gündüz programlarından gece eğlence programlarına kadar (pek çok dizi de buna dâhildir) egemen bir yayın anlayışı içinde yaşamaktayız.
Yani, tematik olmayan hemen hemen bütün programlar Türkiye usulü bir lümpenlik sıfatına uygun düşer.
Cengiz Semercioğlu’nun da dünkü yazısında belirttiği gibi, bu bakımdan bakıldığında ne Acun’un Survivor adlı programının Medya Kralı’ndan, ne de Medya Kralı’nın, Şafak’ın programlarından bir farkı vardır!
Acun’la Okan Bayülgen, Okan Bayülgen’le Esra Erol ve diğerlerinin pek çoğu aynı kabın içindedirler aslında. Seyircileri arasında demografik (ekonomik alım gücüne endeksli) ve psikografik (kültür ve beğeni düzeyine endeksli) bazı sınıfsal ve katmansal farklılıklar bulunsa da, totalde televizyon seyirci kitlemizin temel duygusu lümpenleştirilmiş bir duygudur.
İşte bu yüzden de Okan Bayülgen’in, Acun Ilıcalı’yı, “lümpen bir adam” diye tanımlaması son derece komiktir!
Çünkü aynı tahterevallinin bir ucunda Acun Ilıcalı varsa, diğer ucunda da Okan Bayülgen oturur aslında.
Okan Bayülgen, pazar akşamı yayınlanan Meyda Kralı’nda: “Lümpen bir adam, kendisi gibi lümpen adamları toplamış. Sanki bunlar kendi memleket meselelerinden, olaylardan, nasıl evlenilir, nasıl boşanılır, nasıl sofraya oturulur filan gibi durumlardan haberdarmış gibi... Bunları götürüyor adaya, bir de ‘ada usulünce seni ifade eden o meşalenin alevini söndürerek seni bu programdan diskalifiye ediyorum’ falan diyor. Çocuk ne yapsın; meşalesi sönmüş! Lümpenin lümpenlere reyting olsun diye yaptığı program...” dedi.
Okan Bayülgen’in bu açıklamasındaki ifadesi ve imalı üslubunun bizatihi kendisi bile lümpen!
Terbiye sınırlarını aşan bir gariban mizahçılık!
Bir tuhaf hezeyan halleri.
Rakibine kara çalıp, kendini krallaştırma halleri.
Toplum vicdanını gıdıklayıp, kültür ve değerlere sahip çıkma adına bir tür kendinden menkul kanaat önderliğine soyunma halleri!
Gençliğin safiyetini ve dinamizmini kullanma halleri. (Bkz. Seyirciler)
Ve en lümpen davranış modellerinden biri olan dişine göre bulduğu insanlara saldırma halleri.
Cengiz Semercioğlu’nun çok doğru tesbitiyle: “Magazini aşağılayıp, magazinden beslenme”dir bu ezcümle.
Okan Bayülgen’in, şovundaki jestüeliyle, eleştiri kisvesi altında bu dili alaylaştırarak vülgarize etmesi, mizahın vülgarize edilmesidir aslında.
Bayülgen, kendisine muhatap seçtiği kişide bir adet eleştiri haklılığı (karşısındaki kişinin açık vermesi) yakaladıktan sonra artık karşı tarafın her durumuna, her lafına bu haklılığını yayarak kullanıyor ve bu şekilde karşı tarafın sözüm ona zafiyetini sömürmüş oluyor.
Okan Bayülgen bir boşluk figürüdür bence! Hem lümpen televizyonculuğun içinde kendisini lümpen olmayan bir varlık gibi göstermesiyle, hem de karşı tarafın boşluklarından yararlanmasıyla.
Gelelim Vehbi’nin kerrakesine:
Türkiye’nin bir lümpen cenneti olduğu fenomenine karşı çıkanlara bu durumun aslında daha köklü bir başka şeyin sonucu olduğunu hatırlatmak gerekir hemen: Üniversiteye giriş sınavlarında 30 bin civarında sıfır çeken bir öğrenci kitlemiz var!
Başka söze gerek var mı?
Telesiyej/Taraf