Oğluyla Amerika'ya yerleşen ünlü spiker: Türkiye'de bize garip bakan gözler burada yok!
Haber spikeri Sonay Dikkaya yedi ay önce sevdiklerini, ailesini ve çok sevdiği ülkesini bırakıp Orlando'ya taşındı.
Ekranların sevilen spikerlerinden Sonay Dikkaya, oğlu Şan'la
birlikte Amerika'nın Orlando eyaletine taşındı. Dikkaya, Sabah
Gazetesi'nden Burcu Aldinç'e verdiği röportajda kendisini otizmli
oğluna adadığını söylerken, 'Türkiye'de bize garip bakan gözler
burada yok' dedi.
Sonay Dikkaya: Artık kendimi oğluma adadım
- Sizi en son erken doğan Yiğit Şan bebeğin yaşam
mücadelesinde bırakmıştık. Beş buçuk aylık, 600 gram doğmuştu
lakabı da 'Parmak Çocuk' olmuştu.
- Yaşaması zaten mucize Şan'ın. Doğduğunda önce 24 saat verdiler,
sonra 48, sonra 72 saat. Hepsini aştık. 91 günlük yoğun bakım
dönemi başladı. 26 Ekim'de doğdu Şan, 5 Aralık'ta ilk kez kucağıma
verdiler. Ama sonrasında yine uzun bir süre alamadım. İlk
hastaneden çıktığımızda bile korkuyordum. Monitörlerden
ayrıldığında bir şey olacak mı diye. Çünkü morarmaları çok
fazlaydı. Dokuz aylık olana kadar morardı. Ciğerleri çok zor
gelişti çünkü. Ve hiç uyumadım bu süreçte. Birazcık uyusam annem ya
da Ufuk bekliyordu. Şan'ın yaşam savaşını birçok kişi yakından
takip etti. Ama otizmli olduğundan haberimiz yoktu. Dillendirmedim
bunu. O zaman hazır değildim.
- Şan'ın otizmli olduğunu ilk ne zaman
anladınız?
- İki-üç yaşındayken anlamaya başladık. İlk başlarda erken doğduğu
için gelişim geriliği olabileceğini söylediler. Belki ileride
düzgün gelişir diye beklerken, otizmli çıktı. Ama dört yaşında tanı
kondu. Çünkü çok zekiydi, her şeyi yapıyordu. Fakat konuşması
gecikiyor, insanlara çok da ilgi göstermiyordu. Ağlama krizlerimiz
vardı. Çok fazla zıplıyordu kucağımdayken. Ama yürümesi çok erken
oldu mesela. Prematüre bir bebeğe göre çok erken yürüdü. Dişleri
çok erken çıktı. Onlar çok güzel şeyler ama dört yaşına kadar
konuşmadı.
- Otizm tanısı konduğunda ne hissetiniz?
- Ben o kadar mücadeleye alışmıştım ki çok fazla bunalıma girmedim.
Çocuğum yanımdaydı, sağlıklıydı, "Eyvah ne yapacağız!" olmadım
açıkçası. Fakat ilk başlarda galiba ben de kondurmadım. Yani
anlamış olmama rağmen otizmli demiyordum. Hâlâ da demiyorum. Tabii
otizm denilince de hep Rain Man geliyor akıllara, yani üstün zeka
olarak düşünülüyor. Ve Rain Man'deki gibi kolay zannediyorlar
otizmi. Oysa 20 yaşında hâlâ konuşamayan, göz kontağı olmayan
çocuklar var. Otizm denilince "Çok şanslısın, otizmli çocuğun var"
diyen bile oluyor. Maalesef Türkiye'de bu durumun farkında
değiller. Türkiye'de inanılmaz sayıda otizmli çocuk var. Dünyada
çok arttı. 68 çocuktan biri otizmli. Belki de mutasyona uğruyoruz.
İleride belki bu otizmliler sayesinde dünya kurtulacak.
Hidrosefalisi olan çocukların, Down sendromlu çocukların annelerini
Instagramda takip ediyorum. Bir anne için çocuğunun bir
rahatsızlığı olması çok zor ve çok üzücü bir şey. Bunu ancak
yaşayanlar bilir.
- Orlando'da durum daha mı farklı?
- Türkiye'de diyorum çünkü burada çok farklı yaşıyoruz biz her
şeyi. O kadar keyifliyiz ki burada. İnanılmaz. Hiç bir yerde bize
garip bakan insanlar görmüyorum. Ne olur anlasınlar artık. Bu
çocuğun bir problemi var. İlla görüntüsünün bozuk olması
gerekmiyor. Down sendromluların gözlerinden anlaşıyor. Otizmlileri
yaramaz çocuk zannediyorlar. Sonra da adamın ya da kadının biri
çıkıp kafa tutuyor. Türkiye'de birkaç sinir bozucu hikayem var.
Markette mesela Şan ses çıkartıyor diye bir kadın "Yeter artık,
kafam şişti" dedi. Şan'ı tutamıyorum ki, görüyorsun sen de. Hiçbir
şey yapamadım, gözümden iki damla yaş geldi. "Siz de böyle bir şey
yaşasaydınız bilirdiniz" dedim sadece. Burada restoranlara
gittiğimizde ben hemen "Affedersiniz biraz fazla ses yaptık"
diyorum. Herkes "Problem yok, biz anladık zaten" diyorlar. Çünkü
burada herkes otizmi biliyor. Çocuğum otizmli diye restoranda sıra
beklemiyorum. Burada mutluyuz.
- Eski eşiniz Ufuk Yıldırım taşınma kararını nasıl
karşıladı. O ne kadar destek oluyor size?
- Ufuk çok ilgileniyor diyemeyeceğim. Bunu laf sokmak için
söylemiyorum. Ben artık alıştım. Ufuk'un başka bir kızı var. Biz
çok iyi anlaşan iki arkadaş olduk. Ama bu mücadelede ben çok
yalnızdım. Ne Ufuk ne de o dönemki eşi destek olmadılar. Belki
onlar destek olduklarını zannediyorlar. Telefon açıp "Oğlum nasıl?"
diye sormak bana göre pek destek değil. Maddi olarak da kendim her
şeyimi yapıyorum. Bir bilet ve bavulla geldim
- Şan'la birlikte kalkıp dostlarınızı, akrabaları bırakıp
ABD'ye, Orlando'ya yerleşme fikri nereden çıktı peki?
- Geçen sene ocak ayında NTV ile yollarımızı ayırdık. Sonrasında
birkaç teklif geldi ama ben artık çocuğumla ilgilenmek istiyordum.
Şan ABD vatandaşı zaten, babasından dolayı. Hep bir gün ABD'ye
gideyim ve orada otizmle ilgili yolumuza devam edelim gibi bir
düşüncem vardı. Nisan ayında Ufuk, ablam ve Şan'la buraya geldik.
Ben tutturdum Orlando diye. Burada çok tatlı bir arkadaşım vardı.
Buranın sıcak olması benim için çok önemliydi. Nisan ayında geldik
10 gün kaldık ve bayıldık.
- Ardından geçen ağustos ayında tası tarağı toplayı temelli
geldiniz...
- Ağustos 6'da dımdızlak, sadece bir bilet bir de bavullarımızla
çıktık geldik. Ablam, ben ve Şan. Otele yerleştik, eşyalarımızı
aldık ve okula kaydımızı yaptırdık. 15 gün sonra ablam gitti,
Şan'la yapayalnız kaldık. İlk gece kapıya eşya dayadım,
sandalyeleri kapıya dizdim önüne şişe koydum düşerse sesini duyayım
diye. Çok korktum. O gece haberlerde Orlando'da birilerini
öldürdüklerini izledim. Tek başıma olsam korkmam. Ama ikinci gece
bitti tüm bu korku faslı.
Sonay Dikkaya'nın Sabah Gazetesi'nden Burcu Aldinç'e
verdiği röportajın tamamını okumak için tıklayınız