OĞLUNU "BEYAZ ŞOV"A GÖNDERDİ,TELEVİZYONDA GÖRMEK İÇİN SAATLERCE BEKLEDİ!..PEKİ KİM BU ÜNLÜ KÖŞE YAZARI?..
Oğlum tutturdu "Baba Beyaz Şov'a katılmak" istiyorum diye...Artık üniversiteli, genç adam oldu.Sosyalleşmesi lazım...Katkıda bulunmalıyız."Peki" dedik, ayarladık.Beyaz Şov başladığında geçtim ekran karşısına oğlumu görürüm diye...
Tavuk görmeyen çocuklar!
Oğlum tutturdu "Baba Beyaz Şov'a katılmak" istiyorum diye... Artık üniversiteli, genç adam oldu. Sosyalleşmesi lazım... Katkıda bulunmalıyız. "Peki" dedik, ayarladık. Beyaz Şov başladığında geçtim ekran karşısına oğlumu görürüm diye...
Beyaz yine döktürüyordu... Önce Safiye Soyman'ı ayağa kaldırdı, önüne bir minder attı. Faik Bey'i minder üzerine diz çökmeye zorlayıp, evlenme teklifi yaptırdı... Ardından stüdyoya döndü "Yok mu içinizde sevdiğine evlenme teklifinde bulunacak" diye bağırdı... Oğlum zıplayacak diye ödüm patladı... Bu devirde evlendirmek kolay mı?... Neyse genç bir çift atladı hemen sahneye... Canlı yayında erkeğin sevdiğinin huzurunda evlenme teklifinde bulunması güzel görüntülerdi. Olay ciddiydi ama Beyaz gırgır şamataya vurdu, sulandırdı işi... Bir başkası, mesala Okan Bayülgen yapsa adamı döverler. İşin içinde Beyaz olunca, ne yaparsa yapsın rahatsız etmiyor, tam tersine hoşluk katıyor... Acayip bir tılsım var Beyaz'da...
Saatler geçti, bizim oğlanı hâlâ göremedim ekranda. Negatife döndüm... Beyaz bana bunu nasıl yapardı?.. Reklam arasında oğlumu arayıp "Söyle o Beyaz'a seni göstersin, bak gelirim oraya" dedim. Reklam bitti, iki şarkının ardından program sona erdi. Haydaa...
Öfkeden deliye döndüm. Gecenin üçü müydü neydi? Yayın biteli iki dakika olmuştu. Telefonum çaldı. "Abi senin evlat buradaymış, niye söylemedin? Gösterirdik tüm Türkiye'ye. Neyse haftaya gönder, söz meşhur edeceğim onu" dedi... Beyaz'dı arayan... "Tipi tıpkı bana benziyor, sen onu bana emanet et, kamera göndermeden sadece onu gönder, takılalım biz onunla akşamları" diye de ekledi... Durum vahimdi...
Aradan 24 saat geçti Ata Demirer'i izledim bu defa... Ata hemşehrim, Bursalı... Çocukluk günlerinden sözü açtı. "Eskiden mahalle diye bir kavram vardı. Mahalle çocuğuyduk. Birşeyler katardı bize. Şimdi mahalle yok. Büyük kentlerde eve kapanıyorsun, mahalleliği yaşayamıyorsun" dedi.
Konuklardan biri "Aah ah, şimdiki çocuklar bırakın mahalleyi, tavuğu göremiyor" diye ekledi... Meğer İstanbul'da yaşayıp da denizi görmeyen çocukların yanısıra günümüzde artık tavuk bile görmeyen evlatlarımız varmış. "Çocuklar tavuğu yiyor ama, yediklerinin canlısı nasıl bir şey bilmiyor" dedi adam...
Oğlumu Beyaz'a takılmak için göndersem mi, göndermesem mi acaba..? Bu devirde tavuğu görmeli mi, yoksa görmemeli mi?...
Hadi bakalım tavuk gibi düşün şimdi!...
Bekir Hazar/Yeni Şafak
http://www.81dn