30 Tem 2012 09:30 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:58

"OĞLUNU AKP'DEN MİLLETVEKİLİ YAPAMADI ŞİMDİ SÜREKLİ ÇAKIYOR"

Bu aralar, normalde analitik zekâsına ve kâlemine güvendiğim yazarlar birer birer dökülüyor.

Ak Parti'nin demokratlığı

Bu aralar, normalde analitik zekâsına ve kâlemine güvendiğim yazarlar birer birer dökülüyor.

Ak Parti'nin Türkiye'ye getireceği hiçbir demokratikleşme hamlesi kalmadığı mı dersiniz,

Zaten milliyetçi-muhafazakâr olan 'öz'üne geri döndüğü mü,

Askerî vesayet döneminden hiçbir farkımızın olmadığı mı...

Maşallah, ne ararsanız var.

Hele kendisi veya oğlu Ak Parti'den vekil olmaya çalışırken Ak Parti'yi yere göğe sığdıramayanların, seçimlerde Ak Parti'ye oy vermeyeceğini açıklayan Müslümanları "Ergenekoncu" ilan edenlerin, aradan sadece bir yıl geçmiş olmasına rağmen analiz adı altında Ak Parti'yi yerden yere vurması yok mu... Neyse.

Bugün, tüm eksik ve yanlışlarına, hatta savrulmalarına rağmen Ak Parti'nin demokratikleşme yolundaki tek alternatif olmayı sürdürdüğünü gösteren örnekler vereceğim.

Yeni anayasa taslağını hazırlayan Meclis komisyonu çalışmalarına tekrar başlamadan önce Ak Parti'nin yeni anayasadaki hak ve özgürlükler kısmına ilişkin önerileri belli oldu. Buna göre Ak Parti, yeni anayasada eskisindeki "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür" ifadesinde olduğu gibi etnisite merkezli bir vatandaşlık tanımı istemiyor. Taslak madde aynen şöyle:

"Vatandaşlık anayasal bir haktır. Vatandaşlıktan çıkarılmaya ilişkin hükümler kanunla belirlenir."

Böylelikle sadece toplumun değil, devletin de "Türkiye, Türklerindir" ve "Ne mutlu Türk'üm diyene" evresini çoktan aştığı ilan edilmiş oluyor.

Taslaktaki en dikkat çekici maddelerden birisi de şüphesiz eğitim hakkıyla ilgili bölümde geçiyor. Ak Parti'nin taslağında, mevcut anayasada eğitimi "Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda" olmak zorunda diye tanımlayan maddeye yer verilmiyor. Daha da önemlisi, 82 anayasasındaki "Türkçe'den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez" ibaresi Ak Parti'nin taslağında yer almıyor. Yani Türkiye alt yapı oluşturulduktan sonra anadilde eğitime geçmek isterse, karşısında herhangi bir anayasal engel bulunmuyor.

Ak Parti'nin anayasa taslağında kamuda başörtüsü yasağını kaldıracak, dinî cemaatlere daha çok alan tanıyan, gayrimüslimlerin din ve vicdan hürriyet alanını genişleten maddeler de bulunuyor. Tüm bunlara ek olarak, Ak Parti'nin yerel yönetimlerin güçlendirilmesi noktasında da bir atılım yapmaya hazırlandığını ekleyelim.

Hatırlarsınız, dönemin Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'in hazırladığı "Kamu yönetiminin temel ilkeleri ve yeniden yapılandırılması hakkında kanun" (15.7.2004), yine dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilmişti. Ak Parti, yerel yönetimlere ilişkin reform ihtiyacını daha o günden gidermeye çalışmış bir parti olarak, bu meseleye biraz geç de olsa yine el atıyor. Gerçi Büyükşehir Belediyeler Kanunu ve Mahalli İdare Birlikleri Kanunu'ndaki değişiklikler de tali kalmakla beraber bu soruna yönelikti.

Dün Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Manisa milletvekili Hüseyin Tanrıverdi, verdiği beyanatta "Merkezi yönetim yetkilerini, imkanlarını yerel yönetimlere devredilebilir. Dünyada gelişmiş, ileri, çağdaş ülkelere baktığınız zaman bunların çok açık örneklerini görürsünüz. Dolayısıyla yerel yönetimlere yetki vermekten hiç korkmamak ve endişe duymamak lazım" demiş. Bu aslında geçenlerde basına da yansıyan yerel yönetimler atağının bir işareti olsa gerek.

Ak Parti Yerel Yönetimler Çalışma Komisyonu'nun hazırladığı taslağa göre doktor ve öğretmenleri yerel yönetimler atıyor, tek belediye başkanı ve tek meclisin bulunması öngörülüyor, yerel meclislere sınırlı vergi toplama yetkisi veriliyor. Ayrıca il genel meclisi ve ilçe belediyelerinin kaldırılması ve her ilin sadece tek bir belediye başkanı ve tek bir yerel meclisle temsil edilmesi teklifi de oldukça önem arz ediyor. Taslak metni kamuoyuyla paylaşıldığında bu meseleyi daha geniş ele almak kaydıyla, Ak Parti'nin ülkenin yıllardır ihtiyaç duyduğu bir meselede daha inisiyatif alacağının işaretini vermesi bakımından dikkate şayan buldum.

Ak Parti'nin alternatifsizliğini yine Ak Parti'ye şikâyet edenler, demokratikleşme bağlamında ana muhalefetin durduğu yerle Ak Parti arasındaki uçuruma bakarlarsa aradıkları cevabı kendileri bulmuş olacaklar.

Hilal KAPLAN / YENİ ŞAFAK