Ödül konuşması sansürlenen Nadir Sarıbacak konuştu
Nadir Sarıbacak, Antalya Film Festivali'nde yaptığı konuşma, A Haber naklen yayınında sansüre uğradı. Sarıbacak yaşananları ve sinemayı Radikal'e anlattı.
Geçen hafta Antalya Film Festivali'nde, 'Sarmaşık' filmindeki
performansıyla layık görüldüğü 'En İyi Erkek Oyuncu' ödülünü almak
üzere sahnede 'muhabbetten, kardeşlikten' bahsederken konuşması pat
diye kesilmişti. Sinema dünyamızın son yıllardaki en etkileyici
aktörlerinden Nadir Sarıbacak ile ödül töreninde olanları ve ona
ödül getiren 'Sarmaşık'ı Uğur Vardan konuştu.
Ödül öncesi psikolojin nasıldı? Hoş daha önce bu türden
duyguları, en azından yine ‘En İyi Erkek Oyuncu’ dalında ödül
aldığın 'Adana Altın Koza'da yaşamıştın ama...
Heyecanlıydım abi. ‘Sarmaşık’ı seyredenlerin tepkisi çok iyiydi
festivalde. O sebeple alamasam da kafam rahattı. Ama yine de “Acaba
verecekler mi?” diye heyecanlanıyorsun.
Yaptığın ödül konuşması ses getirdi, sanki filmin yönetmeni
Tolga Karaçelik'in konuşmalarıyla birlikte bir bütünü tamamladınız.
Böyle bir metni planlamış mıydın?
Tolga’nın ne söyleyeceğini bilmiyordum. Ben o gün kendi metnimi
-belki alırsam ödülü diye- oturdum bir mektup gibi yazdım. Sonra da
çıkınca sahneye aklımda kalan dertleri paylaştım. Tolga da benim
söyleyemediğim hislerime tercüman oldu.
Sence canlı yayında neden sansür uygulandı? 'Rakı'
sözcüğünden mi yoksa sonlara doğru önlenemez şeyler
söyleyebileceğin düşüncesiyle mi?
İnan nedenini bilmiyorum. Ama birileri yönlendirdi galiba onları,
onlar da kesti. Sebep neyse ne! Benim kalbim rahat, yanlış bir şey
söylemediğimi düşünüyorum.
Peki bu konuşma nasıl karşılandı? Etkiler tepkiler; mesaj
yerine ulaştı mı dersin?
Valla benim sabahtan akşama kadar A Haber izleyen akrabalarım var.
Onlardan birkaçı aradı “Oğlum, evladım” diyerek konuşmayla ilgili
memnuniyetlerini dile getirdiler. Mesela beni bu olay mutlu etti.
Yani birkaç öfkeli ses dışında gelen tepkiler çok güzel.
Hâlâ kardeşliği başarma, kutuplaşmayı bitirme şansımız var
mı?
Abi var tabii. Olmaz mı tabii ki var. Memleketim o günleri
görecektir. Bunun küçük örneklerini gördüm bu memlekette. Sadece o
güzel günler gelene kadar bizler karakterimizin gereğini yerine
getireceğiz. Çünkü herkes karakterinin gereğini yerine getirir.
Gelelim sinema macerana. Seyircinin zihnine ilk kez ‘Uzak
İhtimal’le düştün. O dönem oyunculuk serüveninin ihtimalleri neydi
ve bugün geldiğin yeri nasıl yorumluyorsun?
O dönem Semaver Kumpanya'da tiyatro yapıyordum; bulunduğum yerden
de andan da çok memnundum. Beklemediğim bir anda ‘Uzak İhtimal’
geldi ve oyunumu gösterebileceğim yeni bir alan açıldı. Ama her
yeni gelene “Allah Allah, bu kadarını beklemiyordum” deyip
heyecanlandım ve şaşırdım. Bugün de... Böyle olmaya devam ediyor
şükür, “Allah Allah” diyorum, “Güzel şeyler oluyor hâlâ...”
'Bir duble rakı'nın yaptırdıkları...'
‘Uzak İhtimal’, ‘Yozgat Blues’, ‘Kış Uykusu’, ‘Gişe Memuru’ ya da
‘Sarmaşık’... İlk elde akla gelen bu rollerinde süre az ya da çok
fark etmez, karakterine özel bir damga vuruyorsun. Bunun sırrını
istesem?
Valla abi çalışıyoruz. Birkaç ay öncesinden, Çetin Sarıkartal var,
benim çok kıymet verdiğim hocam, onunla çalışıyorum biraz, sonra
kendi başıma kalıyorum, yürüyorum, geziyorum, birkaç oyuncu
arkadaşım var, onlarla sohbet ediyorum, sonra notlar alıyorum,
gecenin bir vakti uyanıp hocayı arıyorum, sonra yine kalkıp
yürüyorum, geziyorum kendi başıma, okumam gereken varsa okuyorum ve
sonra yürüyorum, geziyorum... Çok detaya girmeden işin teknik kısmı
bu, yemek tarifi gibi.. Hah unuttum, yönetmenle de konuşuyorum
arada, sonra malum yürüyorum, geziyorum... Yani bunlar set günü
gelene kadar devam ediyor böyle. Sırra gelince, işin teknik kısmını
böyle özetle anlatsam da sana, sır meselesini bilmiyorum inan. Öyle
kutsal bir iş yaptığımızı düşünmüyorum ama bizi etkileyen şeyin
sadece bu teknik çalışma olduğuna da inanmıyorum.
Bir zamanlar öğretmenlik yapmıştın, oradaki gözlemler,
birikimler işe yaradı mı? Bu geçmişin özellikle ‘Kış Uykusu’ndaki
öğretmene katkısı var mıydı?
Geçmişte yaptığımız işlerin muhakkak faydası vardır dolaylı olarak.
‘Kış Uykusu’nda kendi öğretmenliğim aklımın ucundan geçmedi fakat
farkında olmadan faydalandıysam onu da bilemiyorum.
Sarmaşık: 'Bir memleket gibidir gemi' yeniden!
‘Sarmaşık’ filmini sen anlatsan, bize nasıl tariflerde
bulunursun?
‘Sarmaşık’ın senaryosunu okuduğumda da, seyrederken de bana gelen
şuydu: İnsanları rahat bırakın kardeşim, damarlarına basmayın,
onların alanlarını ihlal etmeyin, varsa imkânınız, gücünüz onların
hukukunu koruyun çünkü korunmazsa hukukları işte o zaman çok
içgüdüsel bir yerden hareket edip sizin başınızı yerler. Hani
Anadolu'da var ya öyle bir söz 'kendi başını ye inşallah'. Tam da
bu işte, senin başını yerler.
ZULME SESSİZ KALMAYALIM...
Bütün bir ülkeyi saran sarmaşıklardan kurtulmanın yolu yordamı
sence nedir?
Ülkeyle ilgili devayı bilmiyorum abi. Yani bilemiyorum. Ama
talebelerle de arkadaşla da konuş konuş, konuşurken hep vardığımız
sonuç, kendimize dönelim, ne kendimize ne kimseye zulmetmeyelim,
zulme sessiz kalmayalım ve işimizi çok iyi yapalım. Bunun güzel
sonuç vereceğine inanıyorum. Artık gerisi beni aşıyor.
Portföyünde eksik olan yönetmenler kimler? Yani kimlerle
daha çalışmak istersin?
Tabii ki memleketimde çalışmak istediğim yönetmenler var. Hatta
bazılarıyla tekrar çalışmak istiyorum. Sadece dillendirmek
istemiyorum. Dünya sinemasından söyleyebilirim aklıma gelenleri.
Tim Burton, Emir Kusturica, Fatih Akın, Terry Gilliam.
Şu aralar çok önemli bir romanın tiyatro uyarlamasında
oynuyorsun. Bize ‘Yeraltı’ndan aktarabilecek notların var
mı?
O oyunu oynamak bana iyi geliyor. Her oynadığımda hâlâ kendimi de o
adamı da sigaya çekiyorum. Meseleye kader planından baktığımda da,
-belki sana saçma gelebilir- 'belki de bu oyunu oynamaya ihtiyacım
vardı yani denk geldi.
Dünya sinemasından kimle karşılıklı oynamak
isterdin?
Valla abi oynamak istediğim iki güzel aktör vardı, onlar da öldü.
Marlon Brando ve Heath Ledger. Ama zaten hem dünya da hem de
memleketimde iyi bir aktörle oynamak herkese olacağı gibi bana da
büyük keyif veriyor.
“Bize film öner” desem.. Yani favori
filmlerin...
İlk aklıma gelenleri söyleyeyim: ‘Big Fish’, ‘Çingeneler Zamanı’,
‘Manolya’...
Yerli ya da yabancı, hangi yönetmenlerin dünyasını kendine
yakın hissediyorsun?
Meseleye çok kendimi karıştırmadan, işten anlayan seyircinin iyi
dediği her yönetmenin dünyasına bir karakter olarak girmek
istiyorum. Ama sinemasında masal anlatan adamlar beni seyirci
olarak heyecanlandırıyor ve o tür filmleri kendime daha yakın
hissediyorum galiba.
Genelde sana hayran seyircinin, hak ettiğin yere
gelemediğine dair bir görüşü var. Bunu, senin mütevazılığın kadar
piyasanın kendi içindeki dengelere bağlıyorlar. Senin bu konudaki
görüşlerin neler?
Aslında memnunum halimden şükür. Tabii benim de güzel hayallerim
var hatta bu hayaller için küçük gayretlerim de var. Ben de
istiyorum mesela Edirne'den öteye geçmeyi. Bunların gerçekleşme
için üzerime düşeni de yapıyorum. Fakat büyük beklentilere
bağlayarak hayat yaşamak istemiyorum. Bu komik yani komik duruma
düşürür insanı. O zaman anı kaçırırız gibi geliyor bana. Hani başta
dedim ya, 'Uzak İhtimal' geldiğinde zaten keyfim yerindeydi
Kumpanya'da. Yani hülâsa. İyiyiz çok şükür. Çok güzel arkadaşlarım
var, çok güzel insanlarla tanışıyorum ve belli ki daha da
tanışacağız.
SARIBACAK, SANSÜRLENEN ÖDÜL KONUŞMASINDA NE
DEMİŞTİ?
“Memleketle ilgili dertlerim var. Bu filmden de hareketle çok güzel
arkadaşlarım var benim farklı dilden, dinden, ırktan meşrepten,
mezhepten ve hepsini aşk derecesinde seviyorum. Ve bizi ancak
kardeşlik ve muhabbetin kurtaracağına inanıyorum. Muhabbet,
gerçekten… Belki bir duble rakı ya da bir demlik çay. Muhabbet
kurtaracak bizim dertlerimizi. Çünkü vücudun organları gibiyiz.
Kulak ağza, el ayağa muhalif olamayacağına göre, kesildiği zaman
bütün vücut acıyacağına göre kader bağlılığımız var
memlekette…”