13 Kas 2010 09:35 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:47

''ÖDLEKLİĞİNİZDEN UTANMIYORSANIZ TARAF MUHABİRLERİNDEN UTANIN!''

Ahmet Altan'dan köşe yazarlarına: "Kardeşim, başbakandan korkacak kadar ödleksen köşe yazarlığını bırakır kendine başka iş bulursun!"

Korku

Dostoyevski, kendi çağından şikâyet ederken, "eskiden cahil olmak ayıptı, şimdi insanlar cehaletleriyle övünüyorlar" demişti.
Benzer bir cümleyi biz de Türkiye için kurabiliriz.
"Eskiden korkak olmak ayıptı, şimdi insanlar korkaklıklarıyla övünüyorlar." Sadece övünmekle de kalmıyorlar, kendi korkaklıklarını "siyasi tezlerinin" kanıtı olarak da kullanıyorlar.
Ne zaman televizyonları açsam, ne zaman gazeteleri okusam mutlaka birisi "çok korktuğunu" söylüyor.
Söyleyenler kim?
Bu ülkenin köşe yazarları.
Kimden korkuyorlar?
Başbakandan.
Lafın sonunda söyleyeceğimi başından söyleyeyim.

Kardeşim, başbakandan korkacak kadar ödleksen köşe yazarlığını bırakır kendine başka iş bulursun.
Bakın bu ülkede binlerce köşe yazarı var, bunların içinde yazılarını edebî bir lezzetle yazanların sayısı bir elin parmaklarını geçmez, onların dışında kalan bizim gibiler Türkiye’de yazarlığı hak etmek için cesur olmak zorundadır.
İşsiz kalmayı, parasız kalmayı göze almayan adamdan gazeteye yazar olmaz.
Çünkü sizi korkutan tehlikeleri ortadan kaldırabilmek ancak cesaretle gerçekleri yazabilirseniz mümkün olur.
Başbakandan bile korkan adamın köşe yazarlığında işi ne?

Anadolu ağzıyla söylersek, "demirden korkuyorsan trene binmezsin".
Dün Hasan Cemal çok güzel anlatıyordu, Başbakan Erdoğan eleştiriyi kaldırabilen bir adam değil, kendisini kedi biçiminde çizdi diye Musa Kart’a dava açabilecek kadar mizah duygusundan yoksun.
Açıp da Amerikan televizyonlarındaki "talkshow"ları bir seyretsin, Amerikan başkanları hakkında ne şakalar yapılıyor.
Yapılır ve yapılması gerekir.

"Ben ülkeyi yöneteceğim" diyorsan, eleştirileceksin, dalga geçileceksin, karikatürlere konu olacaksın ve bütün bunları olgunlukla karşılayacaksın.
Erdoğan karşılayamıyor.
Eee, ne yapalım yani?
Başbakandan mı korkacağız?
Bizim nazenin köşe yazarları başbakanın onları işten attırmasından korkuyormuş.
Dünyanın en sıradan laflarını "fikir" diye yazabildiğin bir ülkede köşe yazarı olacaksın, cakalanacaksın, para kazanacaksın, bu beleş nimetler karşısında hiçbir riske girmeyeceksin.
Başbakanların yazarları işten attıramadığı ülkelerde yazar olmak için gerçekten yetenekli olmak gerekir, gerçekten bilgili olmak gerekir, gerçekten yeni görüşler ortaya koyabilmek gerekir, bunlara sahip olmadan yazarlık yapabildiğin ülkede ise geriye kalan tek şeye, "cesarete" sahip olman gerekir.
Bu ülkenin tarihi işsiz kalan yazarlarla, hapse giren yazarlarla dolu.

Aralarında öldürülenleri bile oldu.
Bunu göze alarak yazılarını yazdılar.
Gerektiğinde işsiz kaldılar, gerektiğinde parasız kaldılar.
"Ben çok korkuyorum" diye ağlamadılar.
Devletin o "demir ökçesini" görmemiş, bu korkunç sistemin sillesini yememiş olanlar, sırtını paşalara, başbakanlara, bakanlara dayamış olanlar şimdi Erdoğan’ın hışmından korkuyorlar.
Bakın, bizim en genç muhabirlerimiz bile mahkemelere gidiyor, bugün okuyacaksınız bizim Burhan hakkında savcı "gizlilik kararı kaldırılmış" iddianameyi haber yaptı diye dava açabiliyor, hâlbuki hakkında dava açılan yazının içinde yazıyor "gizlilik kararının" kalktığı, savcı ne dosyayı okumuş, ne de hakkında dava açtığı yazıyı.
İsmail Beşikçi için Kandil’i Q harfiyle yazdı diye yedi buçuk sene istiyorlar.
Kürt gazetecilerin çoğu hapiste yatıyor.

Parası, güvencesi olmayan gencecik insanlar fikirlerini söyleyebilmek için her türlü riski göze alıyor, Babıâli’nin kalantorları "korkuyoruz" diye ağlaşıyor.
Siz, eski yazarların hayatlarına bir bakın.
Bu ülkenin yöneticileri yazar düşmanıdır, onların iktidarına, polisine, mahkemesine, zindanına karşı yazarların sadece fikirleri ve cesaretleri vardır.
Baskıya karşı dövüşeceksen cesaretinle dövüşeceksin.
Dövüşmeye cesaretin yoksa niye dövüşecekmiş gibi yapıyorsun?
Ödlekliğinizden utanmıyorsanız bizim gazetenin gencecik muhabirlerinden utanın, hepsi mahkeme kapılarını aşındırıyorlar, "gık" demiyorlar.

O çocukların hiç biri başbakandan korkmaz.
Bir tanesinin bile aklından başbakanın kendisini işten attırabileceği geçmez.
Bir düşünün bakalım, niye bunca parasızlık, imkânsızlık içinde o çocuklar o kadar güvenli ve cesur da, siz onca para ve imkân içinde o kadar korkaksınız.
Cevabı bulursanız belki ödlekliğinizle övünmekten de vazgeçersiniz.


Ahmet ALTAN / TARAF