05 Mar 2020 07:56 Son Güncelleme: 05 Mar 2020 10:45

Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve muhabir Hülya Kılınç tutuklandı

Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve gazeteci Hülya Kılınç, Libya’daki operasyonda yaşamını yitiren MİT görevlisinin Manisa’daki cenaze töreniyle ilgili haberi gerekçe gösterilerek tutuklandı.

Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve gazeteci Hülya Kılınç tutuklandı. İki gazetecinin tutuklanma nedeni ise Libya’daki operasyonda yaşamını yitiren MİT görevlisinin Manisa’daki cenaze töreniyle ilgili haber oldu.

Barış Terkoğlu, dün sabah saatlerinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu Başsavcı Vekili Hasan Yılmaz’ın talimatıyla gözaltına alındı. Terkoğlu, emniyetteyken haberde imzası bulunan gazeteci Hülya Kılınç hakkında da gözaltı kararı olduğu öğrenildi. Kılınç, Manisa’dan İstanbul’a getirildi. Terkoğlu da bu sırada Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. Gazeteciler burada savcılar tarafından sorgulandı.

Habere erişim engellendi

Barış Terkoğlu, saat 21.00 civarı ifade vermek için savcının odasındayken İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği, suçlama konusu yapılan habere erişimin engellemesi kararı verdi. Gazeteciler yaklaşık bir buçuk saat boyunca sorgulandı. İfadeler tamamlandıktan bir saat sonra savcılık, gazetecileri tutuklanması talebiyle nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk etti.

Haberin başlığı ve içeriği tutuklama gerekçesi

İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliği’ndeki sorgu saat 2.30 civarında tamamlandı. Hakim Umut Kasım, kararı saat 3.00 civarı açıkladı. Kararda, haberin başlığı ve içeriği tutuklama gerekçesi olarak sayıldı. Haberdeki bilgilerin MİT görevlisinin ailesinin hayatını tehlikeye düşürebileceği, istihbarat faaliyetlerinin aksaması ihtimali bulunduğu öne sürüldü. Gazetecilerin kaçma ihtimalinin bulunduğunu iddia eden hakim, delillerin karartılması şüphesi bulunduğunu da ekledi.

“Yayınlanan haberin MİT Kanunu ile herhangi bir ilişkisi yoktur”

Barış Terkoğlu’nun çıkarıldığı Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğinde yaptığı savunma;

* Evimden alındığım andan çok öncesinde burada sanık olarak bulunacağımı biliyordum. Mahkemeye çıkarılma nedeni bir tane haberdir. Burada savunma yapmaya zorlanmamın nedeni, bir gazetecinin hassasiyeti ile hazırladığı haberi yayınlayan kurumun haber müdürü olmamdır.

* Bundan 9 yıl öncesinde ben bu salonlarda bir MİT yöneticisi ile sanık oldum. O gün benim de yargılandığım MİT mensubunun adı, soyadı, ailesinin adı, adresi, kimlik numarası, fotoğrafı, kitaplığındaki kitaplar, müzik kasetleri iddianamelere koyuldu, medyaya servis edildi. Bunun yanlış olduğunu ben savundum.

* Bugün MİT kanunu var ise bundan 9 sene öncesinde bu mahkeme salonunda direnenler sayesinde var. Bugün benim haber müdürü olduğum sitede yayınlanan haberin MİT kanunu ile herhangi bir ilgisi yoktur. Benim yargılandığım bu haber vatanından çok uzakta şehit olmuş bir MİT'çinin şehadetinin ardından kendisine yapılan cenaze törenini haberleştirmekten ibarettir.

* Bu haber yayınlanmadan önce İYİ Partili Ümit Özdağ TBMM'de Libya'da şehit düşen MİT mensuplarını ifade ettikten sonra adlarını ve soyadlarını kamuoyuna açıkladı. Cenaze fotoğrafları ortaya döküldüğü halde kimseyi rahatsız etmeyecek fotoğrafları seçmişler ve dünya üzerinde evrensel gazetecilik standartlarında bir haber olarak yayınlamışlardır”

“Haberin yayınlanmasında suç teşkil edecek bir husus görmedim”

Üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini belirten Hülya Kılınç ise savunmasında şunları söyledi:

* Ben gazetecilik yapmaktayım. Libya'da meydana gelen olayda şehit haberi olarak haber yaptım. Bahse konu haber içeriğinde yayınlanan görüntü içeriklerini sosyal medyadan buldum. Bu görüntüleri cenaze töreninde ben çekmedim. Haber şehit haberidir, ancak şehidin MİT mensubu olduğunu sonradan fark ettim.

* Suç işleme kastı ile hareket etmedim. Serbest bırakılmamı talep ediyorum. MİT mensubu olan şehidin haberinin yapılmasında gizlilik esasına uyulması ile ilgili olarak, cenazeye vatandaşların ve devlet mensuplarının da katıldığını öğrendiğim için basına aktarılmasında bir sakınca görmedim.

* MİT şehidinin ailesinin benimle görüşmek istemediğini ifademde beyan ettim. Açıklama yapmak istemiyoruz dediler, ben de saygı gösterdim. Ancak bu haberin yayınlanmasında suç teşkil edecek bir husus görmedim. Olayı şehit kısmından haberleştirmek istedim.

* Çalıştığım gazetelerde de şehit haberleri yaptık ve bu konulara geniş yer veriyorduk. Sadece mezarlıktaki resmi ben çektim, diğer şehidin doğum ve ölüm yılını gösteren resmi sosyal medyadan buldum.

Ne olmuştu?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 22 Şubat’ta İzmir’de yaptığı konuşmada “Libya’da birkaç tane şehidimiz var” demişti. Açıklamadan sonra Yeniçağ gazetesi yazarları Murat Ağırel ve Batuhan Çolak konuyla ilgili ellerindeki bilgileri kamuoyuyla paylaşmıştı. Bunun üzerine gazetecilerin Twitter ve e-posta hesapları şüpheli şekilde ele geçirilmiş, hayatını kaybeden görevliyle ilgili paylaşımlar silinmişti.

İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ, 25 Şubat’ta TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Erdoğan’ın ifadelerini eleştirerek, Libya’da yaşamını yitiren iki görevlinin isimlerini vermiş ve ikisinin de MİT’e bağlı olduğunu açıklamıştı.

Odatv de dün Libya’da yaşamını yitiren görevlilerden birinin cenazesinin sessiz sedasız kaldırıldığını duyurmuştu. Haberde daha önce açıklanmasına karşın görevlinin soyismi kodlanarak yazılmıştı.