ODA TV AİHM'E BAŞVURDU!
Tutuklu yöneticiler, Ergenekon soruşturmasında AİHS'ye aykırı davranıldığını belirtti.
''Ergenekon'' soruşturması kapsamında tutuklanan Oda TV internet sitesi yöneticileri Doğan Yurdakul ile Barış Terkoğlu'nun da aralarında bulunduğu 4 kişi, soruşturmada Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 5, 6, 10 ve 13. maddelerine aykırı davranıldığını öne sürerek bunun tespiti talebiyle AİHM'e başvurdu.
Oda TV internet sitesi yöneticileri Doğan Yurdakul, Barış Terkoğlu, Coşkun Musluk ve Sait Çakır'ın avukatları Celal Ülgen ile Hüseyin Ersöz tarafından hazırlanan 4 ayrı başvuru dilekçesinde, Yurdakul, Terkoğlu, Musluk ve Çakır'ın Devlet Güvenlik Mahkemeleri yerine kurulan özel yetkili İstanbul 10 ve 12. Ağır Ceza Mahkemesi Nöbetçi Hakimliğince tutuklandığı belirtildi.
Söz konusu kararlarda, tutuklama gerekçesi olarak ''suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, soruşturma dosyasının kapsamı, iletişimin tespiti tutanaklarının içerikleri, daha önce iddia olunan Ergenekon Soruşturması kapsamında Oda TV'de yapılan aramalarda ele geçirilen belge ve bilgilerin gösterildiği belirtilen dilekçede, bu kararların soyut, genel ve kalıp ifadelerden oluştuğu savunuldu.
Karara birçok kez itirazda bulunulduğu, bu itirazların da benzer soyut ve kalıp gerekçelerle reddedildiği kaydedilen dilekçelerde şöyle denildi:
''Soruşturma dosyası üzerinde Terörle Mücadele Kanunu'nun 10/d maddesi uyarınca kısıtlama kararı alınmış ve savunma makamının tutuklamaya esas delillere bu yolla ulaşması engellenmiştir. Tarafımızdan CMK 153/3 maddesine dayanarak kısıtlama kararı kapsamında olmayan bilirkişi raporları ile savcılık sorgusu sırasında yöneltilen sorulara esas delillerin bir kopyasının verilmesi talep edilmişse de bu taleplerimizde hukuka aykırı olarak reddedilmiştir. Bu noktada başvurucu, hakkındaki isnatlardan habersiz ve delillere ulaşma imkanından uzak bir durumda 5 aya yakın bir süredir tutuklu bulunmaktadır.''
Başvurucuların kariyerlerine ilişkin bilgiler verilen dilekçelerde, Oda TV isimli internet haber sitesinin şirket merkezinde yer alan bilgisayarlardan ele geçtiği iddia olunan dijital dokümanlarla ilgili olarak Prof. Dr. Ufuk Çağlayan'a bilirkişi incelemesi yaptırıldığı ifade edildi.
Dilekçelerde, Prof. Dr. Çağlayan'ın bilirkişi raporunda, ''Yukarıdaki tabloda dikkati çeken nokta, dosyaların aynı tarih ve zamanda bir dakikalık bir zaman dilimi içinde yaratılıp silindiğidir. Normal olarak bir dosya yaratıldıktan sonra üzerinde belli işlemler yapılıp ya başkasına gönderilecek ve silinecek ya da işlemlerin boşuna yapıldığı anlaşıldığı için çöpe atılacak fakat her halükarda bu işlemler arasında dakikalar geçecektir. Dosyaların aynı zamanda bir dakikalık bir zaman dilimi içinde yaratılıp silinmesi normal bir bilgisayar kullanımına işaret etmemektedir. Böyle bir durumda, dosyaların bir virüs ya da 'Truva atı' aracılığı ile yaratılıp silinmiş olması ihtimali büyüktür'' ifadelerine yer verildiğine dikkat çekildi.
Söz konusu raporun savcılığa sunulduğu ancak tutukluluk durumunda bir değişiklik olmadığı belirtilen dilekçelerde, ''Aksine bu değerlendirmelerimizin kamuoyu ile paylaşılmasının ardından CMK 134. madde çerçevesinde tarafımıza verilmiş olan hard disk asılları ile imajlarının da toplatılması için İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Nöbetçi Hakimliğinden karar çıkartılmıştır. Söz konusu kararın ardından Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde görevli polisler dosya kapsamında şüpheli konumunda olan kişilerin avukatlarını telefonla aramak suretiyle ellerinde bulunan hard disk asılları ile imajlarını talep etmişler, geri vermedikleri takdirde ise terör örgütüne yardım ve yataklık suçlamasından haklarında soruşturma başlatılabileceği uyarısında bulunmuşlardır. Bu durum açık bir şekilde savunma makamının baskı altına alınması anlamına gelmektedir'' denildi.
Durumun basın özgürlüğünü düzenleyen Anayasa'nın 28. maddesi ile ifade özgürlüğünü düzenleyen AİHS'in 10. maddesine aykırılık oluşturduğu belirtilen dilekçelerde, tutukluluğun bu haliyle sürdürülmesinin de kararların gerekçeli olması gerektiğini düzenleyen Anayasa'nın 141. maddesi ile CMK'nın 34. maddesine ve adil yargılama hakkını düzenleyen AİHS'in 6. maddesi ile özgürlük hakkını düzenleyen 5. maddesine aykırılık oluşturduğu savunuldu.
Dilekçelerde, yapılan hukuka aykırı işlemler nedeniyle AİHS'in 5, 6, 10 ve 13. maddelerine aykırılığın tespitine karar verilmesi istendi.