Öcalan'a iki çılgın teklif! AKP cemaat savaşına nasıl bakıyor?
Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi, AK Parti-cemaat gerginliğine Abdullah Öcalan'ın nasıl baktığını yazdı.
Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi, AK Parti ile cemaat arasındaki
gerilimin çözüm sürecine etkisini ve sürecin önemli aktörlerinden
Abdullah Öcalan'ın yaşananları nasıl değerlendirdiğini kaleme
aldı.
Öcalan ve Kandil nasıl bakıyor?
Paralel devletin 17 Aralık darbe girişiminin ekonomik ve siyasi
ayakları gün yüzüne çıkmaya başladı.
Ama çözüm sürecine yönelik boyutu ne yeterince ortaya çıktı ne de
hak ettiği şekilde tartışıldı.
Oysa 7 Şubat MİT operasyonunda olduğu gibi, 17 Aralık kalkışmasının
en önemli hedeflerinden biri, çözüm süreci...
17 Aralık kalkışmasından kısa bir süre önceki görüşmede Öcalan,
'Paralel devlet' diye tanımladığı güçlere işaret ederek, 'Eğer
çözüm sürecini başarıya ulaştırmazlarsa, bunların hedefi Başbakan'ı
Mursi gibi yargılamak' diyor.
Bu Öcalan'ın uzak görüşlülüğünü ortaya koyması açısından önemli
olduğu kadar, operasyonun hedeflerini ortaya koyması noktasından da
önemli bir tespit.
Ayrıca bunu görmek için İmralı'ya gitmeye gerek yok.
Gözaltına alınanlara polisteki ifadeleri sırasında, 'İmar
değişikliklerini Başbakan'ın talimatıyla yaptık deyin, sizi
bırakalım' şeklinde teklif yapılması bunu ortaya koymuyor mu?
Ne Halk Bankası ile ne Reza Zarrap ile ne bakanların çocukları ile
ne Ali Ağaoğlu ile hiçbir ilgisi olmamasına rağmen Başbakan'ın oğlu
Bilal'in 25 Aralık'taki ikinci dalga kapsamına alınması her şeyi
anlatmıyor mu?
Başbakan da bunu teyit ederek, 'Burada asıl hedef benim. Oğlum
Bilal üzerinden bana gelmek istiyorlar' dedi.
Şimdi gelelim on puanlık uzmanlık sorusuna.
Bu operasyonların doğrudan hedeflerinden biri çözüm süreci olduğuna
göre, bu konuda yeni bir durum söz konusu mu?
Kandil, Hükümetle-Gülen hareketi arasındaki mücadeleyi dikkatli bir
şekilde izliyor.
Kandil ayrıca çözüm süreciyle birlikte, Irak Kürdistan Bölgesel
Yönetimi petrollerinin doğrudan Türkiye'ye akmasının, bu
operasyonun en önemli unsurlarından biri olduğunu düşünüyor.
Haksız sayılmazlar.
16.5 milyar dolar bizim kasamıza girecek. Ötesi, bu hattan
sağlanacak başarı, bu kez Güney'den çekilecek bir boru hattıyla
Kerbela ve Necef'in petrolünün Türkiye topraklarına akmasının önünü
açacak. Çünkü Irak yönetimi Basra Körfezi'nde ABD ile İran arasında
yaşanan restleşmeden dolayı meydana gelen sıkışıklığı aşmak için
Basra'dan Ceyhan'a bir petrol boru hattı çekmeyi planlıyor.
Bu ABD'nin uğruna Irak'ı işgal ettiği yüksek graviteli, dünyanın
üçüncü sıradaki en zengin petrol kaynağının Türkiye'ye akması
demek.
Kuzeyin petrolü ve doğalgazını bir de Güneyin petrolü ile
buluşturduk mu, işte o zaman Türkiye uçtu demektir.
Eee kusura bakmayın. Kimse size altın tepsi içinde böyle bir imkânı
sunmaz. Bize yedirmek istemez.
Yaşadığımız kalkışmanın bir yerinde çözüm süreci ve Türkiye'nin
Irak petrolleri konusundaki perspektifi yatıyor.
Irak'ın hem güneyinin hem kuzeyinin petrolünü elde etmek için ya
dışarıdakilerle ya da içimizdekilerle savaşacağız.
Şimdi yaşadığımız sancının altında bu yatıyor.
Devlet, paralel devlete karşı bu savaşı veriyor.
Dönelim biz tekrar Kandil'e.
Ama yoğun olarak tartıştıkları konu, hükümetle Gülen Grubu
arasındaki mücadele.
Zorlukları şimdiye kadar askeri ya da dış güçleri koydukları bir
yer vardı. Onun üzerinden değerlendirme yapıyorlardı. Bu kez
birbirine yakın iki yapının mücadelesini değerlendirmede
zorlanıyorlar.
Buna karşın Kandil'de şu değerlendirme yapılıyor; 'Başından beri
biz paralel devletin varlığını söylemiştik. Gülen cemaatinin çözüm
sürecini sabote etmeye çalıştığını her fırsatta tekrar ettik. KCK
operasyonlarını polisin ve yargının içindeki Gülen cemaatine mensup
yapı gerçekleştirdi. Bunu dile getirdik ama hükümet bizi şimdiye
kadar dinlemedi'
Kandil bu savaşı kimin kazanacağına bakıyor.
Şimdilik izleme pozisyonundalar.
Paralel devlet kazandığı takdirde, kendi yol haritalarını
çizecekler.
Erdoğan kazandığı taktirde ise, çözüm süreci yeni bir ivme ile
yoluna devam edecek.
Kandil'e iki teklif ulaşmış durumda.
Biri CHP'nin İstanbul seçimlerinde destek talebi.
Seçimlerde bizimle ittifak yapın demiyorlar. MHP gibi siz de çok
zayıf, kamuoyunun tanımadığı bir aday çıkarın diyorlar.
Bunun karşılığı ne öneriyorlar? Zamanı gelince yazacağım.
İkinci teklif ise dış güçlerden. ABD, Rusya, İsrail ve İran'dan
oluşan konsorsiyum PKK'ya, 'Çözüm sürecini bitir, Türkiye ile
savaş' diyor.
PKK, Ortadoğu'da ayakta kalmayı başarmış bir örgüt.
Her teklifin üzerine balıklama atlasalardı, bugün yerlerinde yeller
eserdi.
Saddam yok PKK var.
Bölge dengelerini ve uluslararası stratejiyi iyi okuyorlar.
Kandil'de, 'Bizi Türkiye ile savaşa sokup, tasfiye etmek
istiyorlar' düşüncesi hakim.
Çok önemli ve bir o kadar da yerinde bir tespit.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız